Haberler
Puanı : 20544.10
Viral haber merkezinde yer alamak için tıkla.

Hakkında

Haberself.com herkesin haber ekleyebileceği bir haber altyapı sitesidir. Bu haber sitesinin aynısını oluşturabilirsiniz. Haberself türkiyenin viral haber merkezi. Haber Eklemek İçin Tıkla. tıkla.
  • Trabzon'a Acı Haber

    Samsun'un Kavak ilçesinde meydana gelen `trafik` kazasında 3 kişi hayatını kaybetti. Kaza, Samsun-Ankara Karayolu 61. kilometresi Üçhanlar mevkiinde sabah saat 07.45 sıralarında meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, Trabzon'dan Balıkesir'e giden Şükrü Sadık (44) idaresindeki 10 AE 061 plakalı `otomobil,` direksiyon hakimiyetinin kaybedilmesi sonucu orta refüjdeki su kanalının bitimine çarptı. Kazada, mühendis olan `otomobil` sürücüsü Şükrü Sadık ve öğretmen eşi Nurcan Sadık (40) ile 13 yaşındaki çocukları `Görkem` Sadık olay yerinde hayatlarını kaybettiler. Aracın içinde sıkışan cesetler Kavak Belediyesi İtfaiye ekipleri tarafından çıkartılarak otopsi için Kavak Devlet Hastanesi'ne morguna kaldırıldı. Ölen Şükrü Sadık'ın Balıkesir'de DSİ'de mühendis olduğu eşi Nurcan Sadık'ın ise yine Balıkesir'de öğretmen olarak görev yaptığı ve memleketleri Trabzon'dan dönerken `kaza` geçirdikleri öğrenildi.

    29.06.2014 17:59
  • İŞTE DÜNYAYI YÖNETEN GİZLİ GÜÇ!..

    1776'da kurulan İlluminati örgütünün, dünyayı yöneten gizli güçler olduğu sanılıyor. Bu iddialar, her geçen gün yeni kanıtlarla güçleniyor. 1776'da kurulan İlluminati örgütünün, dünyayı yöneten gizli güçler olduğu sanılıyor. Bu iddialar, her geçen gün yeni kanıtlarla güçleniyor. Aydınlanma topluluğu İngilizce kökenli "Aydınlanma" anlamına gelen İlluminati, `dünya` üzerinde çeşitli `oyunlar` oynayan, paraya hükmeden çok güçlü bir topluluğun adı... "Her Şeyi Gören Göz" piramidinin halkalarından oluşur. En alt kattan üstteki 9 adama kadar 9'un katları kadar olanlar, bu topluluğu oluşturur. İnanışa göre, piramidin en üstünde tek başına bir lider var. Aslen birçok insanın bir komplo teorisi olarak algıladığı bu örgütün varlığı hakkında her geçen gün yeni bilgilere ulaşılıyor. Rockfeller ailesi de üye Almanya'nın Münih kentinde 1776 yılında Adam Weishaupt tarafından kurulan İlluminati gizli örgütü, o tarihten itibaren güçlenerek büyüdü... Örgütün 21. Yüzyıl'da dünyayı yönettiği iddia ediliyor. Kuruluş olarak tüm gücünü `dünya` `para` piyasalarından aldıkları öne sürülen örgüte üye olduğu iddia edilen kişiler arasında, Rockfeller ailesi, dünyanın en büyük bankeri Soros, birçok `ABD` Başkanı ve `Rusya` `eski` Devlet Başkanı Boris Yeltsin ile dünyanın en önemli `silah` tüccarları da bulunuyor. Hedef 'yeni `dünya` düzeni' İlluminati örgütü, tıpkı Masonluk gibi benzer anlamları olan, 3 derecede çalışırdı. 1. Çırak, 2. Minerval, 3. İllumine (Aydınlanmış). Minerval Çıraklar, Fransız ansiklopedistlerin eserlerini okuyarak ve `kendi` görüşleriyle birlikte bunların raporlarını sunarak tezler hazırlardı. Derece geçişleri, tezler hazırlayarak ve bu tezlerin yeterliliği üst dereceler tarafından oylanarak kabul edilirdi. Bir alt derecedeki üye, bir üst derecedeki üyelerin kim olduklarını bilmemiştir. İlluminati'nin bugünkü düşüncesi hâlâ ' Yeni `Dünya` Düzeni'ni yaymak. İlluminati'nin 'dış çember' kuruluşları İlluminati örgütünün dış çemberi olduğu iddia edilen kuruluşlardan bazıları şöyle: CFR: Council on Foreign Relations- Yabancı İlişkileri Konseyi TLC: Trilateral Commission- 3 Yönlü Komisyon WTO: World Trade Organisation- `Dünya` `Ticaret` Örgütü JINSA: Jewish Institute of National Security- Yahudi `Ulusal` Güvenlik Enstitüsü ADL: Anti-Defamation League- Yahudi Aklama Cemiyeti JTF: Jerusalem Temple Foundation- Kudüs Kutsal Tapınak Kurumu AIPAC: American Israel Public Affairs Committe-Amerikan İsrail Halkla İlişkiler Komitesi

    29.06.2014 16:57
  • Küçük Çocuk, Annesini Döven Babasini Tekmeledi

    Amerika'da annesiylesiyla Babasiyla birlikte yürüyüş yapan çocuk, Babasinin annesine saldırmasıyla önce korkup bağırdı, sonra Babasini tekmelemeye başladı. Massachusetts eyaletine bağlı Salem kentinde bir `kadın,` Kocasindan küçük çocuğunun gözleri önünde yere yatırıp dövmeye başladı. Küçük çocuğun annesini kurtarma çabası sosyal medyada büyük ilgi gördü.

    29.06.2014 16:42
  • Uzayın derinliklerinde garip sinyaller!

    `NASA` 240 `NASA` ’ya bağlı Chandra X-ray Gözlemevi ve `Avrupa` `Uzay` Ajansı’nın XMM_Newton uydusu alışılmışın dışında x-ray sinyalleri algıladı. Bu sinyaller 240 milyon ışık yılı uzaktaki Perseus galaksi kümesinden geliyor. Tespit edilen x-ray dalga boyunun daha önce görülmemiş bir yoğunlukta olduğu söyleniyor. Sinyalin kaynağı bilinmemekle beraber, `bilim` adamlarının durumlar ilgili çeşitli açıklamaları var. Bazıları bunun parçalanmış nötrinolardan kaynaklanıyor olabileceğini söylerken, yapılan diğer bir açıklama ise sinyallerin `karanlık` maddeyle ilişkili olduğuydu. Evrenin %85’inin `karanlık` maddeden oluştuğuna inanılıyor. Fakat ışığı emip yansıtamadığından görülemiyor ve varlığı kanıtlanamıyor. NASA’nın yaptığı açıklamaya göre sinyallerin kaynağının ve varlığının açıklanması için daha çok araştırma yapılması gerekiyor. milyon ışık yılı uzaklıkta garip x-ray sinyalleri tespit etti.

    29.06.2014 15:40
  • Bu belirtiler varsa hafife almayın!

    ok sayıda farklı belirtinin FM’de bulunmasının bir çok hastalıkla karışmasına sebep olduğunu söylemiştik. Bu yüzden bu yakınmaları; Fibromiyaljide görülen belirtileri; a) Her hastada mutlaka görülen, b) Sık rastlanılan, c) `Zaman` `zaman` bulunan sorunlar `olmak` üzere üç bölüm olarak gruplandırmamız gerekir. A) Her hastada mutlaka görülen `hastalık` belirtileri: a) Yaygın `vücut` ağrısı ve sızılar: Vücudun hem sağ hem sol yarısında göbekten hem yukarıda hem aşağıda ayrıca omurganın çevresinde kısaca “ tepeden tırnağa” vücudun her yerinde `ağrı` ve sızı görülmesi olup bu `ağrı` derinde, sanki yanma veya adalelerin burkulması şeklinde hissedilir. b) Hassas noktaların mevcudiyeti: Vücudun çeşitli bölgelerinde 18 simetrik hassas nokta bulunur. Bunların yerleri (çift) şöyledir. 1 - Başın artkafa bölgesinde (1-2) 2 - Boyunun ön ve alt bölgesinde (3-4) 3 - Sırtdaki trapez kasın ortasında (5-6) 4 - Kürek kemiği çıkıntısında (7-8) 5 - 2. kaburganın öne uzantısında (9-10) 6 - Dirsek dış yanında (11-12) 7 - Uyluk üstü ve dış yanında (13-14) 8 - Kalçanın üst, dış yanında (15-16) 9 - Dizlerin iç yan kısmında (17-18) B) Sık Rastlanılan `Hastalık` Belirtileri: 1- `Yorgunluk,` bitkinlik: En sık rastlanılan ve hemen herkeste farklı derecelerde seyreden, gün ve saat içerisinde bile değişebilen bir yakınmadır. Hastalar bunu sanki enerjim çekiliyor ve bitiyormuş şeklinde tarif ederler. Hatta “ kol ve bacaklarıma beton bloklar bağlanmış gibi hissediyorum“ şeklinde yakınmalara da rastlanır. Çalışmadığı ve yorulmasını gerektirecek bir faaliyet yapılmadığı halde izahı oldukça zor olan `yorgunluk` bulguları vardır. `Yorgunluk` sabah en belirgin düzeydedir. Bu hastalar yataktan neredeyse yorgunluktan kalkamayacak gibidir. Gün içinde `yorgunluk` azalır akşama doğru neredeyse normalleşir. FM’lilerin birçoğunda geceleri aksine zihinsel faaliyetler oldukça hızlanmış ve fiziksel kapasite yükselmiştir. Birçok FM hastası bu `yorgunluk` nedeniyle `kendi` mesleki faaliyetlerini bile yapamaz hale gelir. Bu nedenle işinde gerekli verimi gösteremeyen bu hastaların birçoğu ya `iş` değiştirmekte yada işinden kovulma gerçeği ile karşı karşıya kalmaktadır. Aslında bu hastalar mükemmeliyetçi ve hassas kişilerdir. Bundan dolayı uzun süre yüksek performansa dayanamamakta ve bir süre sonra tempoları ve dolayısıyla başarıları düşmektedir. Bir süre sonra girdiği hiçbir işte başarı gösteremeyen hatta tembel olarak nitelendirilen bu hastalar `kendi` hoşlandıkları bir işle uğraşırken tersine inanılmaz bir performans gösterebilmekte ve harikalar yaratabilmektedir. O vakit `yorgunluk` hissetmeyen hastanın hoşuna giden işleri yapması ona belki de bir meditasyon gibi gelmektedir. Yorgunluk nedeni olarak modern `yaşam` koşullarının getirdiği olumsuz faktörleri sayabiliriz. Endüstriyel baca ve egzoz gazlarının soluk aldığımız atmosferi kirletmesi, yediğimiz ve içtiğimiz bir çok şeyin vücudu yıpratacak ve yaşlandıracak bir nevi `zehir` vasfında olması ilk anda söylenebilecek olumsuzluklardır. Öte yandan bilinçsiz `beslenme` sonucu kana hemen karışan kötü karbonhidratların fazlaca tüketilmesi süratle insülin salgılanmasını artırmakta ve birçok kişi bu nedenle hipoglisemik duruma gelmektedir. Hipogliseminin en önemli bulgusu yorgunluktur. Ayrıca vücudumuza istemli veya istemsiz giren modern yaşantının toksinleri ve vücutta oluşan bir nevi paslanma diyebileceğimiz oksidasyon olayına karşı koyma mekanizmalarının bozulması , beslenmemiz sırasında almamız gereken miktarlardan eksik düzeyde vitamin ve mineral alınması da başka bir `yorgunluk` nedenidir 2. `Uyku` bozuklukları: FM hastaları uykudan sanki tam uyuyamamış `gece` ağır bir `iş` yapmış ve hiç dinlenememiş olarak kalkarlar. Geceleri sık sık uyanırlar. Uykuya çok kolay dalarlar. Fakat "uyku laboratuarlarında" yapılan araştırmalarda bu hastaların derin uykuya geçemedikleri (uykunun hızlı göz hareketleri evresinde (4. faz) problem olduğu EEG ile gösterilmiştir. Uykuda diş gıcırdatılması, istemsiz kol, bacak hareketleri yapılması oldukça sıktır. 3. Sabah tutukluğu: Sabah yataktan kalkarken başlayan ve tüm vücutta uzun süre devam eden bir tutukluk halidir. Havanın nemindeki değişikliklerden genellikle etkilenir. Kaslarda gerginlikle ve tutukluğu olan hastalar istediği her hareketi biraz zorlanarak da olsa yapabilir. Bazı hastalar bu sabah tutukluğunu sanki geceden `alkol` almış da sabah olduğu halde bir türlü kendine gelemiyormuş gibi tanımlarlar. Hatta “3-4 bardak koyu çay içmeden veya gevşetici `sıcak` bir `banyo` yapmadan kendime gelemiyorum diyen hastalara sıkça rastlanır. 4. Baş ve yüz ağrıları: `Baş ağrısı` FM başlamadan önce de mevcut olabilir. FM’ nin başlamasıyla ağrılar daha da artar. Olguların bir çoğunda bu ağrılar `migren` veya gerilim `tipi` `baş ağrısı` olarak seyreder. Stres ve ağırlaşan `günlük yaşam` koşulları bazı FM hastalarında yüzün mimik hareketlerini yaptıran adalelerin devamlı kasılı durumda kalmasına yol açar. Biteviye asık suratlı görünümde olan bu hastaların yüz kaslarının devamlı kasılı kalmasından dolayı neredeyse gülmeleri artık imkansız hale gelmiştir. Sanki gülmeyi sağlayan adaleler, çoktan bu işlevlerinden uzaklaşmış ve gülmeyi beceremez hale gelmiştir. Zaten bu gibi kronikleşen FM ‘li hastalarda bırakın gülmeleri, gülümsemeler bile artık kaybolmuştur. Çatık `kaş` ve asık surat FM’le özdeş simgeler haline bürünmüştür. 5. Hassas barsak sendromu (irritabl kolon): Bu hastalarda, ishal veya kabızlık nöbetleri olabilir. Sık sık gaz çıkarmak veya geğirmek ve aniden gelen `tuvalet` ihtiyacı tipiktir. Tüm geğirmelere rağmen bir türlü rahatlayamamakta hatta bir nevi "hava yutma" olan bu geğirmelerden sonra hastanın sorunu daha da büyümektedir. Karında sebepsiz yere devamlı gerginlik ve ağrılar olur. Bu durum bazı gıdalara karşı tepkisel olarak ortaya çıkabilir. Bu gibi sıkıntılar zaten diğer ağır sorunlarının içerisinde çırpınan FM hastalarını içinden çıkılmaz yeni açmazlara sokacağı muhakkaktır. Ani stres durumları, yenilen bir gıda maddesi, mevsim ve yer değişiklikleri bu nöbetleri başlatabilir. Alışık olmadığı bir yerde `yemek` yediğinde veya `kendi` yatağında uyumadığında bu gibi şikayetleri tavana vuran çok sayıda FM hastası vardır. Hastalardaki geğirme o kadar rahatsız edicidir ki tüm gün bir yandan geğiren bir yandan da gaz çıkaran bu kişiler bu nedenle başkalarının yanında olmaktan kaçınır hale gelirler. Gaz oluşması her `zaman` yenilen gıdalarla alakalı olmaz. Aşırı `soğuk,` yoğunluğu veya kokusu fazla ve hazmı zor bir besin, geğirme veya gaz nöbetleri başlayabilir. Karında biriken gazla kendini `balon` gibi hisseden ve spazm hissiyle bu gazı çıkartmak ihtiyacında olan bu hastaların bir kısmının sırtındaki hassas noktalara basıldığında refleks bir cevapla yüksek sesle geğirmeleri oldukça dikkat çekicidir. Hatta gevşemek amacıyla masaj yaptıran bu hastalarda ovalamalar ve adalelerin bazı bölgelerine dokunulduğunda hoş olmayan bir şekilde geğirmeleri söz konusudur. Daha da kötüsü bazı hastalar, cinsel `ilişki` sırasında bu durum nedeniyle büyük sorunlar yaşayabilirler. Zaten bir yandan ellerinde ayaklarında aşırı soğukluk hisseden, ağrıları, uyuşmaları olan devamlı yorgun ve kendini bitkin hisseden bu hastaların bütün bunların üzerine bir de bu gibi sorunları olması cinsel isteği (libido) iyice azaltır. FM hastalarının büyük bir kısmında, sadece bu nedenlerden değil hem kendisinden çok şeyler beklendiğinden hem de `kendi` de eşinden birçok beklentileri olduğundan büyük oranda `evlilik` sorunları vardır. Bu nedenle boşanmalara sıkça rastlanabilmektedir. Bu gibi huzursuzluklar FM’de tedavi olmayı ileri derecede güçleştirmektedir. Zira devamlı hasta ve mutsuz, yüzü asık ve gergin, ne `kendi` huzurlu, ne de başkalarına huzur vermeyen bu kişiler aslında gerginliklerin altında FM hastalığının yattığını bilseler üzerinden aşılamayacak gibi görünen birçok sorununu kolayca çözebileceklerdir. 6. Uyuşma ve karıncalanmalar:Vücudun belli belirsiz yerlerinde ani girip çıkan ve derinin üzerinde sanki böcek dolaşıyormuş gibi garip hisler ortaya çıkabilir. Bu sırada hasta adalelerinde istemsiz kıpırdanmalar ve vücudunda bu gibi tuhaf duygulardan o kadar rahatsızdır ki bundan kurtulmak için duşlara girip çıkar, merhemler sürer ve hiç durmadan sorunlu bölgelerini mıncıklarlar. Kimisinde ise adale seyirmesi veya göz kapaklarında seyirme vardır. Bu durum bazen başkasının bile kolayca fark edebileceği kadar artmış ve bir tik haline dönüşmüştür. FM sorunları arttıkça buna paralel olarak seyirme ve tiklerde artar. Kendini iyi hissettiği dönemlerde ise tamamen kaybolur veya azalabilir. 7. Soğuğa tahammülsüzlük: Özellikle el ve ayaklarda normalden fazla üşüme olur. Soğukla karşılaşınca morarmalar meydana gelir, hatta soğukla birlikte tüm ağrıların arttığından yakınırlar. `Soğuk` havaların başlamasıyla günlük yaşamı altüst olan çok sayıda FM’li hasta vardır. Ellerini `soğuk` suyla veya `soğuk` bir cisimle `temas` ettiren bu hastalarda dayanılmaz ağrılar ve renk değişikliği ortaya çıkar. Elleri ölü gibi soğuk,buruşuk, beyazlaşmış ve sanki kanı çekilmiş görünümdedir. Solukluk bir süre sonra morarma haline dönüşebilir. Evin içinde bile elleri ayakları ısınmayan bu kişiler yaşamlarını sürdürmek için devamlı eldiven ve kalın çoraplar kullanmak zorunda kalırlar. Stresin yoğunlaştığı ve ağrıların arttığı dönemlerde ellerdeki soğumalarda artar. Hastalar kendini iyi hissettiği zamanlarda, ellerinin daha rahat olduğunu söylerler. Bu duruma" Raynaud fenomeni " adı verilmektedir. 8. Psikolojik sorunlar:Çeşitli derecelerde psikolojik sorunları olan bu hastalar iç ve dış uyarılara karşı son derecede hassas kişilerdir. FM genellikle kendisinden veya çevresinden beklentileri fazla olan kişilerde görülür. Stresle baş edemeyen hastaların hastalığıdır bir ölçüde. FM’ li hastalarda çağımızın yaygın psikolojik sorunlardan biri olan panik ataklar da sık görülmektedir. Tanı ve tedavisi oldukça güçlük çekilen bu psikolojik sorunların çözümüne, mutlaka bir hekimle yapılacak uzun işbirliği sonucu ulaşılabileceği unutulmamalıdır. Devamlı sinirlilik bazen heyecan hali gözlenir. Aslında tüm kronik `ağrı` çeken hastaların duygularını tanımada ve sözel olarak ifade etmede güçlükler yaşadığı gözlenmiştir. Ayrıca FM’ de diğer iltihaplı romatizmalı hastalardan daha çok moral kaybı ve `iş` gücü eksikliği müşahade edilmiştir. Goldenberg isimli bir `bilim` adamı çalışmasında 82 FM hastasının % 46’da depresyon öyküsü olduğunu bildirmiştir. İlginç olan bir diğer konuda FM’ li hastaların 1.derece yakınlarında da depresyon öyküsüne sık olarak rastlanmaktadır. 9.Unutkanlık ve konsantrasyon eksikliği : Fibromiyaljide unutkanlık oldukça sık rastlanılan bir yakınmadır. Hafıza boşluğu ve herhangi bir olaya konsantre olmakta eksiklik vardır. Hatta bazen konuşurken kelimeleri bulmakta güçlük çekerler. `Kitap,` `gazete` okuyamaz. Zira okuduğunu anlaması ve aklında tutması imkansız hale gelmiştir. Unutkanlık bazen o kadar barizdir ki `alışveriş` için evden dışarı çıkıp ne alacağını hatırlamayıp ve bir süre sonra eve öylece dönebilirler. Stresin yoğunlaştığı durumlarda daha belirginleşen bu yakınma nedeniyle işlerinde başarısızlık yaşayan çok sayıda FM’li söz konusudur. Unutkanlık daha ziyade yakın geçmişe aittir. Uzak hafıza bozulmamıştır. Bu şekliyle yaşlılardakine benzer bir durum söz konusudur. Herhangi bir şeyi unutmamak için not kağıtları yazar fakat daha sonra yazdığı not kağıdını unutabilir. İsimleri hatırlamakta yolları bulmakta hatta evin veya arabanın anahtarını bulmakta epey `zorluk` çekerler. C) Hastalarda `zaman` `zaman` bulunan diğer sorunlar 1- Huzursuz bacak sendromu ( HBS) : FM hastalarının % 31’ de ayaklarda hareket halinde veya istirahatte ayak uzatılsa bile huzursuzluk ve istemsiz hareketler görülür. Hastalarda devamlı olarak yanma, çekilmeler, karıncalanmalar, elektriklenmeler ve uyuşmalar olması nedeniyle bacakları hareket ettirmek ihtiyacındadırlar. Başlarını yatağa koyduğu andan itibaren gün içerisinde boyutu pek anlaşılmayan bu sorun birdenbire hastayı uyutmayan büyük bir dert haline döner. Uykusuz geçecek bir gecenin başlayacağını `eski` deneyimlerinden bilen hasta artık ileri derecede huzursuzdur. Aynı şekilde yatakta beraber yattığı kişinin de gecesi pek hayırlı olmayacaktır. Yatakta sürekli bacaklarını ovuşturan bir süre sonra kalkıp dolaşmak zorunda kalan hatta duşlara girmek zorunda kalan H.B.Sendromlu hastalar bu yüzden `uyku` kalitesi bozuk ve devamlı yorgunluktan şikayetçi konumdadır. Huzursuz bacak sendromu nedeniyle `sinema` tiyatro, konserlerde istemsiz olarak devamlı ayakla HBS; bir başka hastalığın uzantısı olabilir. Örneğin, diyabet, kanda demir eksikliği anemisi, depresyon giderici ilaçların kullanılmasına bağlı olabilir. Ayrıca, bel fıtığı operasyonları sonrası, böbrek hastalığı, diyalize giren hastalar ve Parkinsonlu kişilerde bu sendroma rastlanabilir. Aşırı `alkol` kullanan kişilerde hatta gebeliğin 20. haftasındaki birçok kadında bu duruma rastlanabilir. Hiperaktif çocuklarda bazen büyüme ağrıları ile karıştırılan H.B.S ağrıları olabilir. Huzursuz bacak sendromunun tedavisinde kişilere kötü alışkanlıklardan arınmış bir `yaşam` sürmesi önerilir. `Kahve,` `alkol` bırakılmalı, düzenli egzersiz yapılmalıdır. B12 vitaminleri verilmeli varsa demir eksikliği giderilmelidir. Yine vücutta dopamin eksikliği varsa bunun tespit edilip yerine konması gerekecektir. Hastaların bol su içmeleri, bacaklara sıcak-soğuk alterne banyolar yapması ve sıkmayan rahat ayakkabılar giymesi önerilir. 2- Ağız ve göz kuruluğu:Ağız kuruluğu şeker hastalığında sık rastlanan bir belirtidir. Hatta birçok hasta bu belirtiyle şekerin arttığını anlayabilmektedir. Burada tıpkı şeker hastalığında olduğu gibi ağız kuruluğu çeken FM hastaları vardır. Aynı şekilde göz kuruması bazı göz hastalıklarıa ait bir belirtidir. Benzer şekilde FM ile beraber göz kuruması ve gözlerde batma yanma gibi bir takım sorunlar ortaya çıkabilir. Ortaya çıkan bu yakınmalar bazen hastaları çok rahatsız edebilmektedir. (%20-35). Göz için özel gözyaşı damlaları, ağız için ciklet çiğnenmesi tavsiye edilebilir. 3- Çene eklemi sorunları:FM hastalığı bazen"Temporo-mandibuler disfonksiyon sendromu " denilen bir `hastalık` ile beraber seyredebilir (%25). Çiğnemede `ağrı` ve bu esnada çeneden sesler duyulması, ağzı açmakta güçlük ve açılma sırasında sorunlu çenenin yana kayması, başın öne ve ileri çıkık bir şekilde duruşu gibi sorunlar söz konusu olabilir. Bu durumun tedavisinde FM’in genel tedavisinin yanı sıra ağız için bir süre özel aparatların kullanılması, bazı düzeltici egzersizlerin yapılması, özel `fizik` tedavi işlemleri gibi yöntemler uygulanır. 4- Kaslarda krampların görülmesi:Hastalarda kol, `bacaklar` veya herhangi bir `vücut` kısmında `zaman` `zaman` değişik derecelerde bazen tik şekline dönüşen atipik kramplar söz konusudur. Normal koşullar altında ve normal yerlerde ortaya çıkmayan bu atipik kramplar (bazen küçük parmakta veya burnun ucunda vb) hastalara bazen cehennem azabı çektirebilir. Durup dururken aniden kasılma sonucu acı içinde kıvranan hatta istemsiz olarak bağıran bazı FM hastaları olabilir. Stresin ve FM semptomlarının yoğunlaştığı durumlarda, `soğuk` ve nemli havalarda bunlara daha sık rastlandığı görülmüştür. 5. Adet öncesi gerginlik veya ağrılı adet görülmesi: Normalden daha fazla gerginlik ve sancılı adet durumlarına rastlanabilir. Önceden mevcut olmayan bu durum çok kez FM başladıktan sonra ortaya çıkabilir. 6. Ani idrara çıkma hissi: Mesanede beklenmeyen bir gerginlik sonucu hastalar süratle idrara çıkma ihtiyacı hissederler. Bazen de malesef idrar kaçırmalar söz konusu olabilir. Aslında yapılan idrar son derece azdır hatta bazen idrar yapılacakmış gibi hissedildiği halde sonuç gerçekleşemeyebilir. Ani heyecan durumlarında olağan sayılan bu belirtinin devamlı hale gelmesi, bir FM’li için önemli sıkıntı kaynağı olması kaçınılmazdır . 7. Baş dönmesi, işitme kaybı: Sebepsiz yere baş dönmeleri olabilir. Yapılan kontrollerde bunların tıbbi bir nedeni ve tanısı konulamaz. Bu sırada nabzın ve tansiyonun normal bulunması fibromiyaljiye özgüdür. Ayrıca sebepsiz bir işitme kaybı da olabilir. Yapılan işitme testleri tamamen normal olduğu halde bazı tiz veya pes sesleri duyamama olayı FM’e özgü sorunlardan biridir. Hatta bazı FM hastalarının sanki etraflarındaki insanların aniden “başka dilden konuşuyorlarmış gibi oluyor “ demeleri de ilginçtir. 8. Görme bozuklukları: Göz adalelerinin FM’ den etkilenmesi sonucu “ visual konfüzyon ” da denilen görmede ani denge kayması şeklinde anlatabileceğimiz bir problem ortaya çıkar. Bu hastalar `araba` kullanmada, `kitap` okumada sorunlar yaşarlar. Parlak ışıklı ortamlarda rahatsızlık çeken (fotofobi) bu hastalar bu bahsedilen ortamlardan kaçma arzusundadırlar. Halbuki, göz muayenelerinde belirgin hiç bir sorun tespit edilemez. 9. Deri bulguları: Deride kuruluk, hareler şeklinde renk değişiklikleri, `zaman` `zaman` ortaya çıkan hatta bazen çılgınca gelen kaşınma arzusu, parmaklarda terleme gibi adı tam olarak konulamamış bazı cilt sorunları görülebilir. Öte yandan vücuttaki hassas noktaların üzerine basılınca deride kırmızılık ortaya çıkabilir. Bu kırmızılıkların kaybolması ise uzun sürer. 10. Göğüs ağrısı:FM’ li hastaların bazılarında göğüs ve `kalp` bölgelerinde atipik ağrılar görülebilir. Özellikle mesleki olarak öne eğik veya göğsü sıkıştırıcı pozisyonlarda çalışmak zorunda kalan hastalarda bu durum ortaya çıkar. Nefes almada batma hissi ve göğüste gerginlik olabilir. Elde uyuşma `kalp` bölgesinde `ağrı,` fenalık hissi, baş dönmesi gibi belirtilerle `kalp` krizini `taklit` eden tablolar FM’de pek nadir değildir. Elbette bu gibi ani tablolarla başvuranlarda gerekli tetkikler yapılacaktır. Fakat çok kez tüm incelemeler normal çıkar. 11. Hipermobilite sendromu: Eklemlerin normalden çok daha fazla hareket edebilmesi bir hastalıkdır ve bu bulgunun FM hastalığı ile birlikte görülme olasılığı yüksektir. Önemli belirtiler göstermeden bir başka deyişle hastaya sorun çıkarmayan ve birçok kişide özellikle kadınlarda görülen bir hastalıktır. Vücudun 3 veya daha fazla bölgesinde normalden daha fazla hareketlilik görülmesi ile `hastalık` tanısı konulur. El başparmağının önkol bölgesine doğru kolayca yaklaşması, el parmaklarının aşırı derecede geriye bükülebilmesi, diz veya dirseğin normalden (10 derece ) fazla bir şekilde arkaya dönebilmesi, dizler kırılmadan avuçların tamamen yere değdirilebilmesi ve ayağın 45 dereceden fazla kendine çekilebilmesi `hastalık` belirtileridir. 12. İştahın aşırı artması veya azalması: Bazı FM hastalarında dönem dönem sebepsiz yere iştahın aşırı artması veya azalması durumu ortaya çıkabilir. Bu durumdan olumsuz etkilenen hastalar iştahlı dönemlerinde kilo almakta ve verirken de zorlanmaktadır. İştah çoğu kez tek bir gıdaya yönelik olmaktadır. Bu sorun gebelerdeki "aş ermesine" benzer anormal bir davranış özelliği olarak yorumlanmaktadır. 13. Çeşitli atipik yakınmalar: Nedensiz yere terlemeler, çeşitli koku ve gürültülerden rahatsız olma ve mevcut ağrıların bazen aniden şiddetlenmesi söz konusudur. Bazı besinler, ani gelişen stres, kimyasal maddeler hatta bir kısım ilaçlar bu tip belirtileri tetikleyebilir. Prof. Dr. Turgut GÖKSOY

    29.06.2014 11:37
  • Bu ekmek otobüs durduruyor.

    Adını `Trabzon` Vakfikebir ilcesinden alan lezzeti ve uzun süre bayatlamaması dolayısıyla, `Karadeniz` Sahil Yolu güzergahında `yolculuk` yapanlar tarafından tercih ediliyor. TRABZON VAKFIKEBİR TAŞ FIRIN EKMEĞİ Vakfıkebir Taş Fırın Ekmeği geçmişi, fırını, pişirilmesi, şekli, tadı ve bayatlamayan özelliği ile yalnızca Türkiye’de değil dünyada da eşi olmayan ve dilimle satılan tek ekmektir. Yayla kültürü gereği hayvancılıkla uğraşan ve ilkbaharda yaylaya çıkan aileler 2-3 gün süren yayla yolculuğu yapmaktaydılar. Bunun doğal sonucu olarak 2-3 gün boyunca bayatlamayan ekmeğe duyulan ihtiyaç taş fırın ekmeğinin icadına yol açmıştır. Yayla kültürünün hakim olduğu her yerde buna benzer ekmekler üretilmesine rağmen hiçbirisi Vakfıkebir Taş Fırın Ekmeği kadar ihtiyacı karşılamamıştır. Geçmişi yüzyıllar öncesine dayanan bu `ekmek` bugün ülkemizin her yanında üretilmesine ve `Trabzon` Ekmeği olarak bilinmesine rağmen aslına uygun üretimin yapıldığı tek yer Vakfıkebir’dir. Taş fırın ekmeğini özel kılan pişirildiği fırın başta `olmak` üzere, suyu, odunu, unu, mayası, havası, şekli, ağırlığı ve pişiren ustasıdır. Bu nedenledir ki ülkemizin her yanında üretilmesine rağmen Vakfıkebir standardı hiçbir `zaman` yakalanamamaktadır. Vakfıkebir Ekmeği Taş Fırın Vakfıkebir ekmeğinin en önemli özelliği taş fırınlarda ve odun ateşi ile pişirilmesidir. Yörede bu fırınları yapan ustalar bulunmakta ve geleneği devam ettirecek olan çırakları yetiştirmektedirler. Fırınların tabanında Osmanlılar zamanında "Şamot" adı verilen, günümüzde ise daha çok `Bayburt` dolaylarında yapılmakta olan fırın taşı veya kara fırın taban taşı denilen ateşe dayanıklı taş kullanılmaktadır. Kara fırınlarda taban taşından başka aynı özelliklere sahip olan `ateş` tuğlaları da kullanılmaya başlanmıştır. Yöremizin ustaları yine de iyi bir kara fırın için taban taşı kullanılmasının daha iyi sonuç verdiğini söylemektedirler. Fırının yapılışı sırasında hazırlanan 130 cm. derinliğindeki fırın kuyusunun 80 cm.'lik kısmına kalın çakıl taşlan konur. Bu taşlar fırının alttan su alması durumunda süzgeç görevi görerek suyun üst kısma geçmesini engeller. Kalın taşların üzerine 20 cm. kadar daha ince çakıl taşı konur. Çakılın üzerini tamamen örtecek kadar ince kum yayılır. Daha sonra ısıyı tutup tekrar yansıtması amacıyla cam kırıkları konulur. Bunun üzerine hem ısıyı tutmak için hem de rutubeti engellemesi için kalın tuz (kaya tuzu) serilir. Tuzun üzerine özel ustalık isteyen bir biçimde fırına taban taşlarının yerleştirilmesine başlanır. Yerleştirme işinin bitiminde taşların iyice oturmaları için `ağaç` bir tokmak ile dövülür. Fırın kuyusu yapılırken, fırının ön cephesinde ana kapıdan biraz aşağıda ve yanda cehennemlik adı verilen, dışarıdan odunların konulacağı ve yakılacağı ızgaralı bir bölüm yapılır, ızgaranın üzerinde yakılan odunlardan çıkan ısı fırının içini `ekmek` pişirmeye hazır hale getirir. İyice yanan odunların közleri de ızgaranın alt kısmına geçerek fırın ısısının devamını sağlar. Fırın tavan tuğlaları hafif kavis yapacak şekilde örülmekte ve fırının içine kubbe şekli verilmektedir. Tavan örülürken cehennemlikten uzak olan arka üst kısımda 20 cm. x 20 cm. boyutlarında fırının büyüklüğüne göre bir veya iki tane baca yeri bırakılır. Bu bacalar ateşe dayanıklı tuğlalar ile yukarıya doğru örülüp tavan kısmının üzerinden geçirilerek ana bacaya bağlanır. Ana baca fırının dışında ana kapağın hemen üzerindeki boşlukta 20 cm. x 80 cm. veya 40 cm. x 40 cm. boyutlarında yapılmaktadır. İç bacalara birer tane baca kapağı konur. Bu kapaklar fırın dış cephesinde bulunan birer kol yardımı ile kontrol edilir, iç bacalar cehennemlikte yanan odunların isini, kokusunu ve dumanını ana bacaya gönderir. İç bacaların cehennemlikten uzak olmasının nedeni ise, odunların alevlerini fırının tavanına doğru çekmesidir. Fırının tavanına gelen yüksek alevler fırın içinin pişirmeye hazır hale gelmesine (tavlanmasına) sebep olur. iç bacalar odunlar köz haline gelene ve fırın içi tavlanana kadar açık bırakılır. Fırın pişirmeye hazır hale geldiğinde dış kısımdaki kollar yardımıyla baca kapakları kapatılır. Közlerden çıkan sıcaklık fırın ısısının devamını sağlar. Örülmesi tamamlanmış olan fırında tavan tuğlalarını ve harcını sıkıştırmak, fırını kurutmak için üç gün boyunca "ranos" (tavlama) adı verilen `ateş` yakılır. (Tavlama işinden sonra fırının içine sinen koku ve is ile tavan ve bacadan dökülen tozlar önce uzun saplı bir süpürgeyle süpürülür ve daha sonra ucuna ıslak bez sarılmış -yörede "silengi" adı verilen- uzun saplı paspas kullanılarak tüm is ve kalan tozlar toplanır, fırının içi temizlenir. Fırın kullanılmaya hazır hale gelir. Silengi bunun dışında, fırın ısısı yüksek olduğunda `ekmek` hamurlarını fırına atmadan önce ıslatılıp fırın taban taşlarına ve cehennemliğe yakın yerlere sürülerek ısıyı düşürmek amacıyla da kullanılmaktadır. Fırın Yakıtı Taş fırınlarda kullanılan en ideal yakıt maddesi alevi bol olan, yandığında fırının içini `ekmek` pişirmeye hazır hale getiren (tavlayan) kurumuş kızılağaç, meşe ve gürgendir. Ayrıca bu odunların ateşinden çıkan tütsü reçineli karbonili bileşikler ekmeğin lezzetini etkilemekte, ekmeğe farklı bir tat vermektedirler. Kavak odunu alevi yüksek olmasına rağmen patlayarak yandığı ve fırının içine odun parçaları fırlattığından dolayı kullanılmamaktadır. Kestane ağacı pahalı olduğundan, çam ise fazla koku ve is yaptığından tercih edilmez. Fırının Tavlanması Yan ocakta (cehennemlikte) yakılan kuru ve ateşi yüksek odunların alevleri arka bacalara doğru çekilirken, yüksek ısı fırının tavanını görülmeye değer bir şekilde bembeyaz yapar. Alevler ve yüksek ısı sayesinde oluşan bu görüntüye tav' adı verilir. Günümüzde taş fırınlara ısı ayarını gösteren dereceler konulsa da `ekmek` ustaları alışkanlıklarından dolayı tav oluşumunu izleyerek fırının pişirmeye hazır hale gelip gelmediğini anlarlar. "Uşaklar furunun tavi oldi, ekmekleri atalum..." derler. Ustalar fırına `ekmek` atmak için ayrıca bir miktar kepeği fırının içine serperek kepeğin yanmasına bakarlar. Kepek taban taşına değdiği anda hızla yanıp kararırsa fırının ısısının çok yüksek olduğu anlaşılır. Isıyı düşürmek için silengiyi biraz daha fazla ıslatmak ve cehennemliğin olduğu tarafa sürüp ısıyı düşürmek gerekir. Isı yeterince düşürülemezse iç baca kapakları açık tutularak da `ekmek` pişirilebilir. Ekşi Maya Son yıllarda ülkemizde `ekmek` yapımı için ticari maya tercih ediliyorsa da yine bir çok şehir ve köylerimizde ekşi maya kullanımı devam etmektedir. Çünkü ekşi maya ile hazırlanan ekmeğin kokusu ve lezzeti daha farklı olmaktadır. İnsanlar tarafından tesadüf sonucu bulunan ekşi maya, kendiliğinden mayalanan hamurun yoğrulacak olan yeni hamura katılması ve bu `eski` mayadaki bakterilerin, oluşturulan yeni ortamda çoğalmaya başlaması sonucu oluşur. Vakfıkebir ekmeğinin en önemli özelliklerinden biri de ekşi maya ile yapılmasıdır. Ekşi maya ile yapılan ekmekler iyi kabarır, geç bayatlar ve lezzetli olurlar. Kullanılacak Unun Özelliği Ekmeğin yapımında depolarda 15-20 gün arası dinlendirilmiş birinci ve üçüncü tip unlar eşit ölçüde karıştırılarak kullanılır. Dinlenme sırasında unun yapısında `ekmek` yapımı için olumlu kimyasal değişimlerin meydana geldiği, unun renginin ağardığı ve kolay işlenilebilir hale gelen undan daha kaliteli ekmeklerin elde edildiği bilinmektedir. Kullanılacak Sular Vakfıkebir ekmeğinin yapımında sertlik derecesi düşük olan kireçsiz su kullanılmalıdır. Genel bilgilerin alındığı fırın işletmecisi Ahmet KALYONCU'nun da Vakfıkebir ekmeği için söylediği "Mayası havadan tadı kireçsiz sudan.." sözü bu ekmeğin yapımında uygun ısı ortamında mayalandırılmanın ve sertlik derecesi düşük olan suların tercih edilmesi gerektiğinin önemi belirtilmektedir. `Ekmek` Hamurunun Hazırlanması "25 kg. elenmiş 1. tip un, 25 kg. elenmiş 3. tip un yoğurma kazanına dökülür. Önceki hamurdan bırakılan ekşi maya ile tuz konur. Yazın `soğuk` su, kışın ise ılık su ile yoğrulur. Suyun ısısı hava ısısına göre ayarlanarak hamurun çok çabuk veya geç oluşmasını önler. Yoğurmada az su kullanılırsa ekmeğin hacmi küçük, içi kuru, esnekliği az olur. Fazla su kullanıldığında ise ekmeğin içi iyi pişmez, yapışkan olur ve içindeki oyuklar dengesiz bir biçimde oluşur. Hamur yoğurma kazanında 15 dk. yoğrulur. Yoğurma işleminde usta `olmak` ve hamurun kıvamını iyi ayarlamak gerekir. Yeterli tecrübeye sahip olunmaz, az yoğrulursa harnur sakızımsı ve yapışkan bir hal alır. Fazla yoğrulduğunda jse parçalanır gibi olur, gerekli kabarma olmaz, Yoğrulan hamur kazanda 15 dk. dinlendirilir. Ekşi maya olarak kullanılmak üzere bir miktarı ayrılarak kalan hamur kesme kazanına alınır. Burada yapılacak' olan ekmeklerin gramajlarına göre kesilip tartılarak hafif unlanmış mermer masa üzerine konur.JBurada hamurkar tarafından hafifçe yoğrularak içerisine kaput bezi konulmuş olan `plastik` leğenlerde 30 ile 45 dk. arasında fırına girecek hale gelene kadar mayalandırma raflarında dinlendirilir. Hamurun mayalanması olayına "hamurun gelmesi" denir. Süre geçtiğinde ise "hamur geçti" denir. Mayalanma süresi bitmiş olan hamuru bir an önce fırına koymak gerekir. Aksi halde ekmekler bozuk olur. Mayalanmış hamurlar `plastik` leğenleriyle birlikte fırının önündeki tezgaha indirilir. Pişirme ustası daha önce `ekmek` hamurundan bir miktar alıp biraz un ile yoğurarak `ekmek` hamurundan daha sert bir hamur yapar. Bu hamuru 1 cm. kalınlıkta 20 cm. uzunlukta şeritler haline getirir. Ekmeklerin üzerine takılacak olan bu şeritlere kuşak, çubuk, simit, fitil, kıtkıt gibi `isimler` verilir. Fırın ustası pişirme öncesi fırının ısısını (tavını) kontrol eder. Dereceye bakıldığında ise 220-250 derece sıcaklık olması gerekir. Eğer ısı daha fazla olursa silengi ile düşürülür veya fırın baca kapakları açık bırakılır. `Ekmek` küreğinin hafif kepek serpilerek çanaktaki `ekmek` hamurları küreğe ters çevrilir. Hamurların üzerine orta kısımdan geçecek şekilde fitilleri takılır. Ekmekler çok büyük olduğu için fitiller fazla kabarmalarını önler. Daha sert bir hamurdan yapıldığı için pişme sırasında çabuk kurur ve kabarmakta olan ekmeğin üzerini gerdirip çatlatır. Böylece ekmeklerin iç kısmının da pişmesini sağlar. Fitilleri takılan ekmekleri fırına atmadan önce üzerlerine 1 it. `sıcak` suya 1 su bardağı un konularak bir taşım kaynatılarak ve daha sonra soğutularak elde edilen bulamaç adı verilen karışım fırça ile sürülür. Bulamaç, ekmeğin güzel bir şekilde kızarması için fırına girerken, daha parlak görünmesi için de fırından çıktığında sürülür. Fırına ilk önce arka kısma gelecek şekilde büyük olan ekmekler yerleştirilir. Fırın sıcaklığı, hamurlar fırına konulana kadar ana kapak sürekli açık olduğundan 180 dereceye kadar düşmektedir. Bu nedenle ekmeklerin fırına konulması işleminin seri şekilde yapılması gerekir. Pişme sırasında cehennemliğe yakın olan ekmekler daha çabuk kızardığı için diğer tarafta kalan ekmekler ile değiştirilmelidir. Büyüklüklerine göre 40 ile 60 dk. arasında pişirilen ekmekler kürek ile dışarı alınıp bulamaç sürülür, tahta raflarda dinlendirilmesi için tezgahtara verilir. Ekmeğin üzerine sürülen bulamaç ısının da etkisiyle hemen kurur ve ekmeğe parlak bir görüntü verir. Tezgah üzerinde hasır süpürge ile altları süpürülen ekmekler satışa sunuluncaya kadar dinlenmesi için tahta dolaplarda bekletilir. Ekmeğin Özellikleri -Vakfıkebir Ekmeği, tadımlık değil doyumluktur. -Ekmeklerin büyük yapılması sonucu pişirme süresi uzadığından dış kabuk kalın, ekmeğin iç kısmı yumuşak, pişkin ve arzu edilen büyüklüklerde gözeneklere sahip olur. -Ekmeğin bayatlama süresi uzun olur. Uygun saklama koşullarında 5-15 gün kadar bozulmadan saklanabilir. Bu `ekmek` soğuduktan sonra temiz bezlere sarılı olarak rutubetsiz ortamlarda tahta kutular içerisinde 5-10 gün arasında, kağıda sarılı ve naylon poşete geçirilmiş olarak buzdolabında 10-15 gün saklanabilmektedir. -Tek `ekmek` olduğu için rahat taşınır ve saklanması kolaydır. -Odun ateşinde piştiği ve ekşi maya kullanılarak yapıldığı için kendine has bir lezzeti vardır. Ekşi maya ile yapılan ekmekler iyi kabarır, geç bayatlar. -Pişme süresi uzun olduğundan ve iyi piştiğinden dolayı yenildiğinde midede şişkinlik yapmaz. -Az miktarda isteyenlere kesilerek gramaj ile satılabilir. -Keskin bıçak kullanılarak kesildiğinde ufalanmaz. Yörede Ekmekle İlgili İnanışlar -Yere düşen `ekmek` besmele ile alınıp öpülerek alına konulur ve hayvanların yemesi için ayak değmeyecek olan bir köşeye konur. -Ekmek kırıntılarının yakılması günahtır. -Sofrada `ekmek` artığı bırakılmaz. Sofrada `ekmek` artığı bırakıldığında "kalan ekmekler peşimize ağlar" denilir. -Tuvalete ekmekle girilmez. -Ekmeği çok ziyan edersek, o yıl buğday az olur. Hazırlayan : Vahide KALYONCU VAKFIKEBİR'DE FIRINCILIK Vakfıkebir’de fırıncı­lığı `meslek` edinen kişiler, her ailenin tüketeceği ekmeği kendilerinin evlerinde pişirmeleri nedeniyle çok sonraları bu yola başvurmuşlardır. Bu uygulama uzun yıllar devam etmiş ve kasabanın Hoşarlı semtinde (bugünkü Cumhuriyet Mahallesi) oturan Hacıahmetoğlu Sarı Ahmet (Aksoy) (1879-1957) 1897 yılında ilk `ekmek` fırınını açmıştır. Daha sonraları fırıncılığı bir geçim kolu olarak kabullenen Kuduban'dan (bugünkü Hürriyet Mahallesi) Bakoğlu Muhammet (1877-1922) 1899’da ikinci fırını ve ardından Hacıahmetoğlu Şükrü (1879-1925) de 1902'de üçüncü fırını kurdular. 1940'lı yıllarda ilçemizde Arif Aksoy, Ali Aksoy, Ali Batur, Hasan-Osman-İshak Kutu kardeşler, Ali Bulut, Hasan Aksoy, Vahit Aksoy, Rasim Gül `olmak` üzere 8 fırıncı esnafı vardır. İkinci `Dünya` Savaşı sırasında `ekmek` karne ile verilmektedir. Bu yıllarda sadece “tahsis unu” verilen Hasan Aksoy ile Hasan-Osman-İshak Kudu kardeşlerin fırınları `ekmek` pişirmiştir. 1950'li yıllarda ilçede dokuz fırın vardı. Arif Aksoy, Vahit Aksoy, Mehmet Kutu, Mehmet Yayla, Ali-İlyas Yanık, Abdullah Kurt, Sabri Özkan, Ali Bulut, Katip Haliloğlu, Hasan Uslu, Ali Kutu, Süleyman Atik, Kadem Özkan, Muhammed Sağlam, Mehmet-Hasan Kurt fırınlarında bu mesleği icra ettiler. Vakfıkebir’de her yıl temmuz ayının son haftası Cuma-Cumartesi-Pazar günleri 3 gün süren `ekmek` festivali yapılır. Festivalde yöresel üne sahip olan taş fırın ekmeğinin tanıtımı iler birlikte bir takım etkinlikler yapılır. a) `Ekmek` Paneli Panelde ekmeğin tarladan buğday şeklinde soframıza gelinceye kadar geçirdiği evreler anlatılır. Konuyla ilgili alanında uzman kişiler ilçeye davet edilerek. Vakfıkebir ekmeğinin yapılışı ve özellikleri, uzun süre saklanması için yapılması gerekenler, `ekmek` çeşitleri, ekmeğin hammaddeleri, ekmeğin besin ve `sağlık` değeri konularını içeren panelde anlatılır. b) `Ekmek` Festivali Nedeni İle İlçede Bir Takım Yarışmalar Yapılır Vakfıkebir ekmeği ve barış konulu `sokak` resimleri yarışması, folklor gösterileri, `bisiklet` yarışmaları, taş fırın erkeği seçimi, tereyağı ile birlikte `ekmek` sunumu, `ekmek` sinevizyonu, yüzme yarışması, `futbol` karşılaşmaları vb. yarışma ve gösteriler yöre gençlerini bir araya getirmede önemli bir etkendir. Bu şekilde `ekmek` festivali ile birlikte yörenin ve ekmeğin yöreye truzim ve ekonomik açıda girdi sağlamak amacı ile tanıtım yapılır. Festivalde yörede doğup büyüyen ancak yörede oturmayan Vakfıkebirliler bir hafta boyunca yöreye gelirler. yöre insanlarının birbirleri ile kaynaşması sağlanır varsa sorunlar ve çözüm önerileri tartışılır. Bu şekilde yöreye bir hareketlilik ile birlikte canlılık ve `para` girdisi sağlanır.

    29.06.2014 11:05
  • O ilde davul çalmayacak!

    Giresun'da Ramazan ayı boyunca Ramazan davulu çalınması encümen kararıyla yasaklandı. Giresun Belediye Başkan Yardımcısı Murat Ersoy, Ramazan ayı boyunca sahurlarda davul çalmanın Anadolu'da bir gelenek olduğunu hatırlatarak ''Ancak vatandaşımızın özellikle bu işin ehli olmayan insanlar tarafından davul çalınması sonucu rahatsız olduklarıyla ilgili yoğun şikayetleri geldi. `Biz` de bu şikayetleri değerlendirdik. EMNİYET TEDBİRLERİ DE ALINACAK Ramazan ayı boyunca davul çalma olayını yasakladık. Bu konuda encümen kararı alındı ve ayrıca meskun mahal içerisinde çalınmaması içinde emniyete bilgi verildi. Emniyet tedbirleri de alınacaktır'' diye konuştu.Ersoy, gelişen teknolojiyle birlikte insanların sahurda uyanabileceği çeşitli yöntemler olduğunu kaydetti.

    29.06.2014 03:40
  • Trabzondaki bir Tarihi Camide Hiristiyanligin Haç sembolü

    `Trabzon` Köprübasi ilcesine bagli Yilmazlar camii uzerinde oynanmak istenen buyuk `oyun` Haç isareti Camiye kimin tarafindan yerlestirildigi bilinmiyor sayisiz hafizlarin da yetismis oldugu Tarihi camii üzerinde oynanmak istenen büyük oyuna kimlerin ortak oldugu bilinmiyor alinan bilgiye göre tarihi camiye Gülen Cemaatine yakin kisilerinde ugrak mekani oldugu. Camiinin Tarihi Mezire camii . Tarihi bir camii olmuş olmasına rağmen , bir o kadar da öyküsü olan efsaneleşmiş bir camii. Manahoz vadisinin en `eski` camisi olma özelliğini taşımaktadır. Yaklaşık olarak 350 senelik bir maziye sahip . 1461 Trabzon?un Fethi öncesi Cenevizlileri tarafından kilise olarak kullanılan ye olarak ta söylenir. Rivayetlere göre : Köylü camii yapmak için camii yeri aramakta. Köylü farklı yerlerde camii yapılması için alternatif yerler arar. Bir tanesi de şimdiki camiinin olduğu yer bir türlü ihtiyar heyeti karar veremez. Yapılan tüm istişare sonuçsuz kalır. Bir gün bakarlar ki şimdiki yer olan camiinin temelleri açılmış olarak görülür. Camiinin ana gövdesini taşıyan, tek parçadan oluşan ağaçtan camiinin tam ortasında büyük bir direk var. Bu ağaçtan olan direğin öyküsü şöyle: Kesildiği ormandan camiye getirilmesinde `insan` gücü yetmez o zamanda yollar hep patikadan oluşmaktaydı. `Ağaç` da camii inşaatında epeyce uzaktaydı. Günlerce alternatifler düşünülür bir türlü bu direk camiye getirilemez . Kalabalık bir imece yapılır ve ağacın olduğu yere bir sabah gidilir. Bir bakarlar ki `ağaç` yerinde değildir. . Ve camii inşaatının yanına gittiklerinde direğin caminin ortasına dikilmiş halde olduğunu görürler. Caminin bir de taştan oyma iki ton?a yakın ağırlıkta olan şadırvanı var. Bunun da farklı bir öyküsü var. Şadırvanın inşaatında oyma olan taş yerinden kalkmaz çok uğraşılır ancak nafile camii cemaati toplanır. Feyzullah oğullarından Hacı Feyzullah `Karaman` hoca efendi içi oyuk olan Taşın içine girerek dua eder ; yapılan dua neticesinde bir kerametle taş yerinden kaldırılarak camiinin avlusunda getirilir. şimdiki haliyle şadırvan olarak kullanılmaya başlanır. Bir başka yaşanmış olan öyküsü ise: İstanbullu bir esnaf 1945 senesinde Mezire camisine gelir . görmüş olduğu rüyayı anlatır. `Rüya` şöyledir: ?Tüm camileri hacca gittiğini , ve en önde Mezire camisi olduğunu görür ? ve böylece hiç bilmediği , görmediği yer olan Mezire camisini rüyada gördüğü gibi bulur. Ve yıllarca bu camiini giderlerini karşıl

    29.06.2014 00:52
  • Esenyurt’ta patlama

    stanbul Esenyurt’ta faaliyet gösteren bir fabrikada meydana gelen patlamada 1 işçi öldü, Türkmen ve İran uyruklu 6 işçi yaralandı. Olay, Alkop Sanayi Sitesi içerisinde yer alan Armada Metal Sanayi adlı bir fabrikada saat 15.00 sıralarında meydana geldi. İddiaya göre, nedeni henüz belirlenmeyen bir nedenle fabrikada patlama oldu. Patlamanın ardından işyerinde yangın çıktı. Bu sırada fabrika içerisinde bulunan çok sayıda işçi mahsur kaldı. İhbar üzerine olay yerine çok sayıda itfaiye ve `sağlık` ekibi sevk edildi. Alevlere müdahale eden ekipler, yangını güçlükle kontrol altına aldı. İçeride kalan işçilerin kurtarılması için de hummalı bir kurtarma çalışması başlatıldı. Yapılan çalışmalarda 6 işçi yaralı olarak kurtarılırken, 1 işçinin cansız bedenine ulaşıldı. Yaralılar ambulansla çevredeki hastanelere kaldırılarak tedavi altına alındı. Soyadı öğrenilemeyen ve hayatını kaybeden Mahmut adlı işçinin cesedi ise `hastane` morguna kaldırıldı. Yaralanan 6 işçinin Türkmen ve İran uyruklu oldukları öğrenildi. `Polis` ve itfaiye ekipleri olayla ilgili inceleme başlattı. İHA

    28.06.2014 19:43
  • Ronaldo'nun yeni saç stili zannedilen bu tarzı

    Ronaldo'nun yeni `saç` stili zannedilen bu tarzı aslında,Erik Ortiz Cruz isimli minik bir hayranının geçirdiği beyin ameliyatı sonrasında minik hayranının 83 bin dolarlık ameliyat masrafını karşıladı ve kafasında oluşan ameliyat izi için moral bozukluğu yaşamasın diye Ronaldo ona bir jest yapmak amaçlı saçını böyle kestirdi.

    28.06.2014 19:37
  • Sayfa :

    Hakkında

    Haberself.com herkesin haber ekleyebileceği bir haber altyapı sitesidir. Bu haber sitesinin aynısını oluşturabilirsiniz. Haberself türkiyenin viral haber merkezi. Haber Eklemek İçin Tıkla. tıkla.