• 22:02 Kasirga Trabzonu yikiyor !

    Trabzonunun ilçelerinde şiddetli Kasirgalar hayatı olumsuz etkilerken, rüzgarın şiddetine dayanamayan `Spor` sahalari `bahçe` duvarları,evler,100lerce agac yıkıldı. Hava sıcaklığının eksi derecelere düştüğü Yüksek kesimlerde’de `Kar` yagisi etkili Hayvancilar mahsur kaldı. Trabzonda Havayolu ucuslari iptal edilmiş durumda.. Edit 05.01.2015 22:02, Haberler

  • 21:08Felâket Silahı H.A.A.R.P.

    İlk olarak Vikipedia’nın açıklamasını okuyalım… Amerika Birleşik Devletleri Silahlı Kuvvetleri, `Deniz` Kuvvetleri ve Alaska Üniversitesi tarafından ortak yürütülen iyonosferin özelliklerini ve davranışlarını araştırmak üzere Alaska’da sürdürülen çalışma. Bu fikir, ilk kez Sırp asıllı ABD’li `bilim` adamı Nikola Tesla tarafından ortaya atılmıştır. Bu projenin hayata geçirilmemesi için birçok ülkede kampanyalar olmuştur. Çünkü H.A.A.R.P. projesi iklim kontrol ve yapay deprem silahı olarak kullanılabilme iddialarından dolayı çok tartışmalı bir konu halini almıştır. (ABD’nin sansürlenen en fazla sansürlenen 25 `haber` listesinde 9.sırada bu konu bulunmaktadır) Sansürlenen haber: ”H.A.A.R.P. : İklim yönetme teknolojisi ABD hükümeti, yaklaşık yarım asırdır iklime müdahaleyle ilgili deneyler yürütüyor. Su kaynaklarının azalması ve iklim değişikliğinin daha ciddi bir tehlike haline gelmesiyle birlikte, özellikle `silah` sanayisindeki şirketler de bu alana yatırım yapmaya başladı. Son araştırma programlarından biri olan H.A.A.R.P., iyonosferde yaptığı müdahalelerle geniş alanlarda sel, kuraklık, `fırtına` ve deprem gibi `doğa` olaylarını tetikleyebilecek bir `teknoloji` üzerinde çalışıyor. Program, askeri gizlilik gereçkesiyle kamuoyundan gizli tutulmaya çalışılıyor. Fakat böyle bir programın `ABD` hükümetinin elinde yeni bir kitle imha silahına dönüşebileceği ortada..” H.A.A.R.P; Pentagon’un kontrolünde ve `ABD` ordusunun hizmetinde olan önemli bir projedir. Alaska’daki H.A.A.R.P. antenleri Alaska’daki merkezde şu anda, yüksek frekansta radyo sinyali yayınlayabilen toplam 180 adet anten bulunmaktadır. Bunların yanı sıre, çok yüksek frekanstaki sinyallerle ilgili çalışmalarda kullanılacak olan bir radarın yapılması da planlanmaktadır. H.A.A.R.P. projesi kapsamında, iyonosferin ısıtılması yoluyla VLF(çok düşük frekans) dalgaları da üretilmektedir. Elektromanyetik dalgalar üzerinde birçok deneyin yapıldığı bu alan `uçaklar` için çok tehlikelidir. Bu yüzden H.A.A.R.P. tesislerinde, `uçak` kontrol sistemi kurulmuştur. Herhangi bir uçağın yaklaşması durumunda antenlerin faaliyetleri otomatik olarak durdurulmaktadır. — Haarp, HF’da yüksek enerji çıkışları ile iyonosferin ısıtılması ve burada bir takım değişimler yapılarak etkilerinin incelenmesi için başlatılmış bir projedir. Kullanılan frekans aralığı 2.8-10MHz arasıdır, çıkış gücü ise resmi kaynaklarda 3.6 Gigawatt olarak belirtilmesine karşılık 10 Gigawatt’a çıkarılabileceği açıklanmaktadır. Bu enerji dünyadaki en büyük radyo vericisi ünvanını kazandırmaktadır. Merkezin 1 saat boyunca çalıştırılması durumunda Hiroşima atılan atom bombası kadar enerji ortaya çıkaracağı hesaplanmıştır. Fakat bu merkezin yılda 4-5 kere ve sürekli olmayıp vuruş modunda (seri ve güçlü atışlar üretme) ile çalışacağı bildirilmektedir.(Bahse konu enerjinin aslında ne kadar tehlikeli boyutlara ulaşabileceğini göstermek için bu örnek verilmiştir) H.A.A.R.P.’ın Yeri ve Projeyi Gerçekleştirenler Kimler? H.A.A.R.P., çok `ilginç` bir yerde konuşlanmıştır, Alaska Gakona. Gakona’da askeri üstün yakınlarında ve kimsenin girmediği özel bir alanda tesis kurulmuştur. Niçin burası seçilmiştir? İki temel amacı vardır. Birincisi Alaska dünyadaki elektromanyetik kuşakların özel bir kesişim bölgesinde bulunmaktadır. Dünyanın elektromanyetik alanlarına müdahale edebilmek için en iyi yerdir. İkincisi ise insanlardan uzak, korunması kolay ve gözlerden mümkün olduğunca uzak bir yer olmasıdır. Gakona daki bu merkezde 21m. yüksekliğinde 180 adet kule üzerinde cross dipol anten inşa edilmiştir. Gakona dünyanın elektromanyetik alan çizgilerinin kesiştiği bir yerdedir. Bu alan aynı zamanda auroral dediğimiz ışımaların en yoğun yaşandığı bölgedir. `Dünya` manyetik alan çizgileri üzerinde yapılacak en küçük değişimlerin bile büyük etkilere yol açabileceği söylenmektedir. Bu konuda Tesla’nın da zamanında bazı çalışmaları olmuştur. H.A.A.R.P.’ın amaçları nelerdir? 1- Atmosferdeki termonükleer araçları kontrol edecek elektromanyetik vuruşları gerçekleştirmek. 2- Denizaltılar ile haberleşmeyi kolaylaştırmak. Bu haberleşme ELF(Extremely Low Frequency) ve VLF(Very Low Frequency) dediğimiz 30Hz-30KHz civarında çalışmaktadır. ELF’nin yan etkileri bilindiğinden mevcut elf vericileri ile H.A.A.R.P. vericileri değiştirilmek istenmektedir. 3- Radar sistemlerini geliştirmek. 4- Çok geniş bir alanda `ABD` ordusunun haberleşmesini sağlamak. 5- Cray ve EMass süper bilgisayarlarının yardımı ile yer altının tomografik haritasını çıkarabilmek. 6- Petrol, doğalgaz ve mineral yataklarını tespit etmek. 7- Cruise füzesine benzer alçak irtifadan uçan füze ve hava araçlarını havada imha etmek. H.A.A.R.P. ‘ın yol açabileceği tehlikeler nelerdir? 1- İklimleri değiştirebilir. 2- Kutupları eritebilir veya yerinden oynatabilir. 3- Ozon tabakası ile oynayabilir. 4- Deprem yaratabilir. 5- `Okyanus` dalgalarını kontrol edebilir. 6- Dünyanın enerji kuşakları ile oynayarak `insan` biyolojisini ve beynini etkileyebilir. 7- Radyasyon yaymadan termonükleer patlama oluşturabilir. H.A.A.R.P. ile `doğa` olayları arasındaki ilişki 1981 yılında nükleer mühendis ve ABD’nin önde gelen Tesla araştırmacılarından Albay Thomas Bearden, Amerikan Psikotronik Derneği’nde bir konferans verdi. Konuşmasının bir bölümünde 1978 yılında Specula dergisinde de tartışılan Tesla vericileri tarafından üretilen kalıcı dalgalardan bahsetti. Albay’ın bu sözler H.A.A.R.P. ile `doğa` olaylarının arasındaki ilişkiyide açıklar nitelikteydi. “Yaptığımız şey frekansı değiştirmektir. Eğer frekansı bir yönde değiştirirseniz, enerjiyi dünyanın diğer bölümünde hedeflediğiniz yerin ilerisindeki atmosfere boşaltırsınız. Havayı iyonize etmeye başladıkça, hava akışı seyrini, jet gidişlerini vb. şeyleri değiştirebilirsiniz. Bu `mükemmel` bir hava makinasıdır. Eğer ani bir şekilde boşaltırsanız, bunun gibi küçük iyonizasyon elde etmezsiniz. Bu kez kıvılcımlar ve `ateş` topları dünyanın yüzeyine boşalacaktır. Bu aletle ileri geri oynayarak, `dünya` çapında `dev` hava değişikliklerine yol açabilirsiniz.” H.A.A.R.P. İle oluşturulan bir deprem ”17 Ağustos 1999” 17 AĞUSTOS 1999, GÖLCÜK SAAT: 03.02 SAAT gecenin üçüydü ve insanlar can havliyle kendilerini evlerinden dışarı atarken sanki bir kıyameti yaşıyor gibiydiler. Belki de insanların çoğu, ölümün kendilerine ne denli yakın olabileceğini ilk defa bu denli yakından gördüler. Donanma Komutanlığı’nın görkemli devir teslim törenini müteakip, deprem hiç beklenmedik bir zamanda, ansızın çıkagelmişti, iki firkateynin `gece` boyunca aydınlattığı Orduevi yerle bir oldu. Milyarlarca liralık havai fişeklerin aydınlattığı Gölcük semaları birkaç saat sonra `bilim` adamlarının “deprem ışıması” dedikleri ancak hâlâ ne olduğu tam olarak anlaşılamayan bir “şey”le aydınlandı. Birkaç saat sonra, o unutulmaz uğultunun ardından bütün Türkiye derin uykusundan uyandı. Binalar birbiri ardına devrilirken, ölüm binlerce insanı aynı anda yakalıyordu. Devlet hazırlıksız yakalanmıştı. Binlerce `insan,` teknik yetersizliklerden ötürü enkazların altında günlerce bir kurtarıcı beklerken öldüler. Kısa süre sonra kamuoyu hummalı bir tartışmanın içinde buldu kendini. Binaların depreme dayanıklı yapılmayışı, ray hattının üzerine yerleşim alanlarının kurulması gibi argümanlar sıkça duyulan şeylerdi. `Televizyon` kanalları `tartışma` programlarını depreme ayırıyorlardı. Bu sırada deprem anını yaşayan insanlar depremle ilgili enteresan şeyler söylemeye başlıyor; kamuoyu tam olarak anlam veremese de iddiaları can kulağıyla dinliyordu. Enkazdan kurtarılan bir bayan Ali Kırca’nın yönettiği `Siyaset` Meydanı’nda şunları söylüyordu: “O `gece` ne olduğunu bilmiyorum ama bildiğim bir şey var ki bu depremden farklı bir şeydi.” iddialara yenileri ekleniyordu. Depremden hemen önce Gölcük’ten Avcılar’a kadar geniş bir alanda görülen “ateş topu” ile ilgili bilimsel bir açıklama yapılamıyordu. Bazı `bilim` adamlarının görülen `ateş` topunun “deprem ışıması” olduğunu söylemelerine rağmen, neden diğer depremlerde de benzeri bir ışıma yaşanmadığı sorusunun cevabı net olarak verilemiyordu. Öyle olsa bile, bu da sadece bir tezdi ve geçerliliği de en fazla diğer tezler kadardı. Bu arada depremden neredeyse iki hafta önce elime geçen bir dergide yer alan ifadeler oldukça ilginçti. Depremin merkez üssünün Gölcük Donanma Komutanlığı olduğunun resmen açıklanmış olması, dergide yer alan ifadeleri daha da şaşırtıcı kılıyordu. Depremin merkez üssünün Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının sembolü olan bir askeri üs olması kuşkusuz ilginçti. Furkan dergisinin Temmuz sayısında, yer alan ifadeler aynen şöyleydi: “Mesela basına verilmeyen, ancak istihbarat kapsamında edindiğimiz bilgilere göre, Gölcük askeri tesislerinde oldukça garip olaylar meydana gelmektedir. Kapılar `kendi` kendine açılmakta, mühimmat depoları içinde siyahi ziyaretçiler görülmekte, `arabalar` durduk yerde çalışmakta…” Bu dergide yer alan ifadeler, depremden tam bir ay önce yazılmıştı. Gölcük’te neler oluyordu? `Kocaeli` depremi doğal bir afet miydi? Yoksa suni olarak oluşturulmuş olabilir miydi? Bu konuda hemen deprem sonrasında birtakım teoriler ortaya atılmaya başlandı. Kimine göre Ruslar bomba patlatmıştı ve bu da depreme neden olmuştu. Kimileri de Yugoslavya’ya atılan bombaların yer kabuğunun dengesini bozması sebebiyle depremin gerçekleştiğini söylüyordu. Hatta bazılarına göre bu işi PKK bile yapmış olabilirdi. Nitekim CNN televizyonu Başbakan Bülent Ecevit ile yaptığı bir röportaj sırasında böyle bir soruyu sormakta herhangi bir beis görmedi. Kimi de bunun başka bir terörist örgütün işi olduğunu veya `uzay` araştırmalarının bir parçası olduğunu söylüyordu. Ancak bu teoriler arasında en akla yatkın olanı `Future` Times’da yayınlanan araştırma dizisinde yer alan hikayeydi. Bu senaryoya göre, San Andreos fay hattında meydana gelebilecek büyük bir depremin Amerikan ekonomisine çok büyük zarar vereceğini bilen `ABD,` yer kabuğundaki değişimleri izleyerek, daha deprem oluşmadan tektonik katmanlar arasında artan basıncı değişik noktalardan patlatıp boşaltarak, büyük depremi küçük depremler haline dönüştürmenin yolunu bulmuştu. Yıllar önce Sırp asıllı Amerikalı `bilim` adamı mucit Nicola Tesla tarafından geliştirilen bu “düşük frekanslı elektromanyetik ışınımla yüksek enerji nakli” tekniğini, hem Ruslar hem de Amerikalılar uzun zamandır bir `silah` olarak kullanmanın yolunu arıyorlardı. Bu yöntemle çok uzaktan, hatta uzaydan geniş alanlarda tahribat yapabileceklerdi. Ancak Pentagon yıllardır çok güçlü bir `silah` geliştirmek amacıyla üzerinde çalıştığı bu projeyi, bir yandan da barışçı “deprem indirgeme” sistemine uygulamak suretiyle tepkileri azaltmayı ve fonlama devamlılığını sağlamayı amaçlıyordu. Bu nedenle proje önce Avustralya’nın çıplak ve seyrek nüfuslu kırsal bölgelerinde denendi ve geliştirildi. Daha sonra bunun deprem bölgelerinde denenmesine geldi sıra. Değişik zamanlarda Kafkaslar’da, `Okyanus` tabanında ve Güney Amerika’daki Ant dağlarında tektonik uyarılar verilmek suretiyle endüktif deprem oluşturma konusunda büyük adımlar atıldı. Bu araştırmalar Amerika’da HAARP ve diğer askeri tesislerin kumanda merkezlerinden yürütülüyordu. Bu arada Türkiye, `Japonya` ve benzeri deprem bölgelerinde de sismik ağ şebekeleri kurularak bu bölgelerin tektonik verileri saniyesi saniyesine devasa bilgisayarların kayıtlarına gönderilmeye başlandı. Üniversiteler ile ortak projeler geliştirilerek yüzlerce `bilim` adamına Amerika’da deprem konusunda araştırma yapma bursu verildi. Ancak projenin gizliliği esastı. Bu nedenle tüm `ilişkiler` paravan araştırma kurumlarınca yürütüldü. Ancak `zaman` `zaman` bilgi sızıntısına da olanak verilerek halkın bu konuda genel bir fikri olması istendi. Kobe’de ve daha başka yerlerde meydana gelen depremlerin arkasındaki gariplikler halkası bu şeklinde bazı çıkar gruplarının, `terör` ve `mafya` örgütlerinin işi gibi gösterilmek istendi. Bunda da büyük ölçüde başarılı olundu. Ve gün geldi bu sistem Türkiye’de denenmek istendi. Bölge zaten bu amaçla yıllardır sismik espiyonaj altındaydı. Nitekim gelişmeleri dikkatle takip edenler, depremden hemen sonra, Milli istihbarat Teşkilatı’nın girişimleriyle Türk Telekom’un Türkiye’nin sismik bilgilerini Pentagon’a ileten NATO Üssü’nün iletişimini nasıl kestiğini hatırlayacaklardır. ABD’nin asıl hedefi, Kuzey Anadolu fay hattındaki deneyden elde edeceği tecrübe ve bulguları, San Andreas fay hattına uygulamaktı. Bu `iş` yine çok yüksek askeri gizlilik taşıdığından yürütme işi İsrailli uzmanlara verilmişti. Gerekli makine ve donanım gizlice denizaltılarla Gölcük üssüne getirilerek oradaki, yeraltı-denizaltı korunaklarına kuruldu. Türk makamları durumdan detay bazda haberdar değillerdi. Bunu İsraillilerle yürütülen askeri tatbikatın bir parçası olarak düşünüyorlardı belki de… İsrailliler Amerikalılar ile `gece` şartlarında elektro-sismik haberleşme tatbikatı yapacaklardı. Deney başarılı olacağından sonunda kimse normal dışı bir şeyin olduğunu fark etmeyecekti. Bu amaçla `Gece` Şahini Tatbikatı’nın (Operation Night Hautk) saat 03:00′te başlaması planlandı. `Gece` saat tam 03:00′te düğmeye basılacak ve `Gece` Şahini devreye alınacaktı. O an `uzay` filmini andırır devasa cihazlar çalışmaya başlayacak ve 1-2 dakika içinde de oluşturdukları muazzam enerjiyle Marmara’nın altındaki tektonik tabakayı zayıf yerlerinden kırıp, aylardır oluşan basıncı dışarı atacaklardı. Böylece büyük bir deprem önlenmiş olacaktı. Ama o `gece` sabaha karşı bir şeyler yanlış gitti. Ve beklenen gerçekleşmedi. Her şey bir anda olup bitmişti. `Doğa` kendini yönetmeye kalkanlardan bir kez daha intikam almıştı. 45 saniye süren deprem, beklenenin 10,000 kat üstünde bir güçle gelmişti. Her yeri bir anda yerle bir etmişti. Zayıflayan ve titreyen elektrikler az sonra geri geldiğinde, `gece` saat 03:05′i gösteriyordu. Daha birkaç dakika öncesine kadar korunağın içinde şampanya patlatmayı bekleyenler, şimdi korkudan `buz` gibi donmuş, hareketsiz ayakta duruyorlardı. Kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. On binlerce `insan,` çoluk çocuk, o an enkaz altında m çekişiyor veya cansız yatıyordu. Bu `düşünce` ile hepsi ürperdi. Bu tarihin en büyük felaketiydi; hem de `insan` eliyle oluşturulan… Sessizliği İsrailli komutanın `buz` gibi emri bozdu: “Lets pack! We’re moving out! Call operation-Q! Right now! Immedi-ıtely! Stop uthinning! Move, move, move!” (Toplanın! Kaçıyoruz Q planına geçiyoruz. Şimdi.. Hemen! `Hadi,` hadi!!!) işte o andan sonra çantalardan çıkan “Q planı” çalışmaya başladı. ilk önce bölgedeki tüm haberleşme ve `elektrik` enerjisi felç edildi. 4 dakika içinde İsrail Başkanı Barak ve Birleşik Devletler Başkanı Clinton ile irtibat kuruldu. O anda İsrail’de Ben Gurion’un Lod askeri havaalanından 4 adet `savaş` uçağı eşliğinde 2 nakliye uçağı havalanıyordu. 2 dakika sonra da İsrail `Deniz` Kuvvetleri ve NATO Güney `Deniz` Saha Komutanlığı’na bağlı tüm birlikler DEFCON-4 acil durumuna geçirildi. Amerikan 6′ncı filosuna bağlı gemiler de rotalarını İstanbul’a çevirmek için Pentagondan `emir` aldılar. Bu arada `ilginç` bir şey daha olmuştu. Depremle ilgili haberler birbiri ardına gelirken, bir `haber` önce görünüp sonra kayboldu. 20 Ağustos Cuma akşamı televizyonlar bir İsrail uçağının Ataköy açıklarında denize düştüğünü duyurdu. Ancak bir süre sonra `haber` kesildi ve uçağın akıbeti ile ilgili bir daha `haber` alınamadı. Olaydan bir gün sonra `Deniz` Kuvvetleri’nden bir dostum beni aradı ve bu olayda birtakım soru işaretleri bulunduğunu, bu konunun perde arkasını araştırmamı, rica etti. Kısa süre sonra ulaştığım bilgiler, gerçekten ilginçti. `Uçak,` düştükten kısa süre sonra teknesiyle o sırada Ataköy açıklarında olan balıkçı Abdullah Kaplan tarafından kurtarılmıştı. Abdullah Kaplan olayı şu şekilde anlatmıştı: “Uçağın düştüğünü görünce derhal yardıma gittik. Uçağın kanatları yara almıştı. Hemen uçağı bağladık ve Zeytinburnu Umanına çektik. Teşekkür beklerken küfür yedik. Ne olduğunu bile anlamadık.” Bu konu o `gece` o bölgede görev yapan Sahil Güvenlik 4. Botunun sorumluluk alanındaydı. Araştırmalar Sahil Güvenliğin bu konuyla ilgilenmediğini ortaya çıkardı. Olay yerine gelen `televizyon` ekipleri ise şaşırtıcı bir şekilde çekim yapmaktan vazgeçmişlerdi. Daha sonra uçağı Zeytinburnu’na yanaştıran balıkçı Abdullah Kaplan, olayı Kumkapı’daki Gümrük Muhafaza’ya iletti. Kısa süre sonra tutanak tutuldu. Ancak Gümrük Muhafaza da tutanak tuttuğuna pişman oldu. Uçağın sahibi İsrail asıllı biriydi. O `gece` ne olduğu ise bir türlü anlaşılamadı. Deprem için 1900′lerin başından beri Nicola Tesla adındaki Sırp asıllı bir `bilim` adamının buluşu olan “elektromanyetik endüksiyon tekniği” (Tesla makinesi) kullanıldı. Tesla Makinesi’nin nasıl çalıştığı hâlâ bir `sır,` ama Amerikalıların uzun zamandır bu makine üzerinde çalıştıkları biliniyordu. Tesla, ilk olarak ilkel bir düzenek ile 1908 yılında Sibirya’da Tsunga bölgesinde bir deney yapmış ve burada meydana gelen patlama sonrası oluşan çevre tahribatı `korkunç` boyutlardaydı. Hiroşima’nın 40,000 katına yakın enerji açığa çıkmıştı. Patlamanın etkisi kilometrelerce kare alana yayılmıştı. Ancak ortada en ufak bir krater veya metal kalıntısı yoktu. Bu durumda bir göktaşının düşmüş olması ihtimali ortadan kalkıyordu. `Bilim` adamları Tsunga’da ne olduğunu halâ tam olarak çözmüş değillerdi. Ancak yıllardır Avustralya’da, karada, açık arazide ve Kaliforniya’da da su üstü ve sualtı askeri tesislerde bu deprem (Tesla) makinesinin denenmekte olduğuda `sır` değil. Buradaki garip `tabiat` olayları ve sık sık olan depremler ile bilgiler internetteki sitelerde bile yer almakta. Ancak başlangıçta askeri amaçlı olarak geliştirilen bu acayip `doğa` silahı daha sonra kaynak sorunuyla karşılaşınca barışçı amaçlarla da kullanılacak şekilde adapte edildi (tıpkı atom bombası ve TNT gibi). Makinenin Kaliforniya’da San Andreas fay hattında olacak muhtemel bir deprem öncesi kullanılması düşünüldü. Tesla Makinesi sayesinde fay hattındaki enerji birikimi çok yüksek düzeylere çıkmadan, gerilim daha küçükken, suni depremlerle deşarj edilerek boşaltılacak ve böylece büyük deprem önlenecekti. Ancak bu teorinin denenmesi ve deneylerle geliştirilmesi gerekliydi. Hata ve kusurların asgariye indirilmesi şarttı. Bunun için de San Andreas fay hattına benzeyen fay hatlarıyla, çatal yapan fay gruplarına ihtiyaç duyuluyordu. Bu fay grubu ise Türkiye’deki Kuzey Anadolu fay hattıydı. Geometrisi ve jeolojik yapısı aynı San Andreas karakterindeydi. Kuzey Anadolu fayı ile San Andreas fayı, tıpa `tıp` birbirine benziyordu. Bu fay üzerinde yapılacak bir ön deşarj deneyi Kaliforniya’daki, gelecekte olacak depremler için çok şey öğrenebilecekti. Amerika bu amaçla yıllarca deney yaptı; bu ve buna benzer deprem bölgelerinde. Pentagon açısından da bulunmaz bir nimetti bu. Bu suretle hem projeye masum bir kılıf bulunuyor, hem de finansman için yeni kaynaklar sağlanıyordu. Ancak yine de toplu imha silahı olma özelliği ile bu makine askeri nitelikteydi ve onunla ilgili her şey “Çok Gizli” damgasını taşıyordu. İşte Amerikalılar bu nedenle İzmit’teki fay hattındaki hareketleri ve enerji birikimini büyük bir gizlilik içinde, herkesten habersiz ama çok yakından takip ettiler. MTA’nın ve diğer jeolojik ölçüm kurumlarının verilerini inceleyerek ve uzaydan bölgeyi izleyerek burayı adeta abluka altına aldılar. Son gerilimi de böylece çok önceden `haber` aldılar. Ancak ABD’nin bölge ile ilgili bu hareketliliği ne kadar gizli olursa olsun bazı kaynaklara sızmasını engelleyemedi. Kanadalı bir `bilim` adamı her nasılsa bu gizli verilere ulaşarak, bölgede bir deprem olacağını ve bunun için bölgenin takip altına alındığını anladı. Ve bunu `kendi` amaçlan doğrultusunda yaklaşık 48 gün ve 240 km hata ile yayınladı. Ancak ne bu `bilim` adamına, ne de yayınına daha sonra nedense kimse dikkat etmedi. izlenen bu enerji birikimi bir süre sonra depreme neden olabilecek büyüklüğe erişecek ve belki de İstanbul’u da tehdit edecek hale gelebilirdi. Bu noktada, Amerikalılar acaba konuyu Türk makamlarına `haber` vermiş miydi? Ama o `gece` Gölcük’te askeri tesiste ve Marmara Denizinde bu Tesla makinesi kurulmuş ve çalışmaya hazır hale getirilmişti bile. Türk makamlarına acaba bilgi verilmiş miydi? Yoksa Türk makamlarına İstanbul’da olabilecek bir depremin basıncını azaltacak bir askeri sistemi deneyeceklerini mi söylemişlerdi? Yoksa bunun rutin bir askeri durum olduğunu mu düşünüyorlardı? Bu soruların cevapları hâlâ bir sır. Gölcük Donanma Komutanlığı’nda görevli asker, astsubay ve subaylar, Donanma karargahında garip bir şey olduğunu fark etmişlerdi. Bu konuyla ilgili bilgiler de nasıl olduysa yukarıda ismini zikrettiğimiz dergide yer almıştı. Peki İsrail askerlerinin bu projedeki yeri neydi? İsrailli askerler ve üst düzey subaylar o `gece` Gölcük’te ne arıyorlardı? Bu devir teslim töreni her yıl yapılan rutin bir `ulusal` törendi. Uluslararası bir kimliği yoktu. Ama İsrail subayları ve üst düzey yetkilileri oradaydılar! Bunun nedenini şimdi çok daha iyi kavrayabiliyoruz. Onlar oradaki Tesla makinesini kurmak ve çalıştırmak ve onun gizliliğini korumak ve her ihtimale karşı bir şeyler ters giderse onu imha etmek için oradaydılar. Bizimkilerin ise bir şeyden haberi yoktu. Bize güvenen de yoktu zaten. İş İsrail’e ihale edilmişti. Ancak o gün nedense hiç kimse İsraillilere, bugüne kadar hiç katılmadıkları bu devir teslim törenine neden katıldıklarını sormadı. Ya şaşkınlıktan ya da telaştan, enkaz altında kaç İsrail askerinin öldüğü, kaçının yaralandığını da soran olmadı. O felakette kaç İsrail askerinin öldüğünü ne Genelkurmay yayınladı ne de İsrail böyle bir bilgiyi açıklamak nezaketinde bulundu. Herkese verdikleri imaj ise oraya bize yardım için geldikleri şeklindeydi. Hemen bir `hastane` kurdular. Yaralarımızı sarmaya yardımcı `olmak` için daha sonra o bölgede bir yerleşim merkezi kuracaklarını açıkladılar. Neden? Esas amaçları enkaz altındaki askerlerini ve önemli askeri malzemeyi çıkararak götürmekti. Gerisi paravan operasyondu. `Biz` de “Bak şu İsrail’e, helal olsun, hemen yardımımıza koştu” diyerek sevindik. Deprem neden gündüz bir saatte değil de çok `ilginç` bir şekilde `gece` saat tam 03:02′de oldu? Sanki 03:00 saati depremin başlaması için özel olarak seçilen bir saat gibi. Böyle geç bir saatte olacakları kimsenin görmesi olası değil, gözlemci riski ise en az düzeyde. Tıpkı bir askeri operasyonda olduğu gibi sanki talimatlara saat tam 03:00 olarak giren başlangıç saatinde yeşil ışık yakılmış ve Tesla cehennem makinesi yer altındaki sığınakta ve `deniz` altında çalışmaya başlamıştı. En geç 1-2 dakika içinde de gücü en üst düzeye ulaşmış olacaktı. Aynen de öyle oldu. Makine gürültüyle enerji toplamaya başlamıştı. Bu sırada, Avustralya’da ve Okyanusta bu tür suni depremler öncesinde görülen `elektrik` boşalması, hava yarılmasından oluşan ışıklar ve patlamalar oluştu atmosferde. Ve arkasından da makinenin boşalması ile birlikte yer yarıldı ve oluşturulan enerji doğaya aktarıldı. Ancak hesapta doğanın oyunu yoktu. Oluşan deprem hem beklenenden çok uzun süreli, hem de çok daha güçlü çıktı. Şiddeti 7.4′e ulaştığında Amerika’da aletler 7.8′i gösteriyordu. Ve büyük bir patlama ile her şey kontrolden çıktı. Tesla deprem makinesi, depremin enerji gerilimine dayanamayıp parçalandı ve ortaya çıkan güç yeraltında muazzam bir patlamaya neden oldu. Ve bu yeraltı laboratuarlarının tam üstündeki, her şeyden habersiz uyuyan yüzlerce askeri barındıran ve 8 şiddetindeki depreme dahi dayanıklı olması gereken askeri tesisler un-ufak olarak dağıldı. Hesaplarda hata yapılmış, belki de fay hattının tepkileri ve enerji dağılım değerleri yanlış hesaplanmıştı. Her ne olduysa oldu ve doğanın beklenmeyen bu tepkisi bütün çevreyi yerle bir etti. Bir önlem olarak tüm bölge ve hatta bütün İstanbul 4 saat süreyle bir haberleşme ablukası altına alındı. Elektrikler kesildi ve telefonlar iptal edildi. Kimsenin birbiriyle haberleşmesi istenmiyordu. Cumhurbaşkanı dahi sabahleyin “benim de telefonlarım kesikti” şeklinde garip bir açıklama yapacak ve `biz` de buna bir anlam veremeyecektik. Demirel tam bir şaşkınlık içindeydi. Ne yapacaklarını bilemedikleri için ne Cumhurbaşkanı, ne de Başbakan saatlerce bir şey diyemedi, demeç veremediler. “Üzgünüz;” dahi diyemediler. Ancak sabah saat 09:00 sularında `televizyon` ekranlarının karşısına geçip halka üstün körü bir açıklama yapabildiler. Durum vahimdi. Hatta belki de Clinton dahi o anda konuya ilk kez vakıf olan yardımcılarından ve olağanüstü Milli Güvenlik konseyinden görüş alıyor ve Türkiye’ye nasıl yardım edileceğini hesaplıyordu. Hemen gerekli sıhhi yardım ekipleri organize ediliyor ve bölgedeki tüm Amerikan askeri birlik ve filolarına Türkiye’ye doğru hareket emri veriliyordu. Amerika diyetini Türkiye’ye tam destek vererek ödemeye çalışıyordu adeta. Bu arada devreye `Avrupa` ülkelerinin liderleri de giriyor ve belki de onlardan da Türkiye için sözler alınıyordu. Yunanistan bile harekete geçirilerek Türkiye’ye karşı olan hasmane tutumuna son vermesi sağlanıyordu. Tüm Batı başkentleri hareket halindeydi, panik yoktu. Her şey kontrol ve koordinasyon altındaydı; bir tek Türkiye dışında. Bizde ise sanki bu emrivaki felakete karşı nasıl tavır almaları gerektiğine bir türlü karar verilemiyor; kararsızlık içinde bocalayarak büyük bir gizlilik içerisinde ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. Sabah saat 03:05 ile 06:30 arasında Batıda bu hareketlilik yaşanırken bölgede de çok hızlı ve çok gizli bir askeri hareketlilik hakimdi. Ancak herkes `kendi` derdine düşmüş olduğundan bu olağanüstü gizli operasyondan kimsenin haberi olmuyordu. Böylece bu işi planlayanlar, gecenin karanlığından da yararlanıp denizaltından parçaları yüzeye vuran Tesla makinesinin kalıntılarını toplayıp, yeraltı ve yerüstündeki tüm delilleri de yok ediyorlar ve hatta belki de insanları canlı canlı gömerek tüm izleri yok etmeye çalışıyorlardı. Ve bölgeye son hızla gelen `Rus` araştırma gemisi dahi sabah saat 06:30′da bölgeye vardığında, havanın aydınlanmasıyla birlikte etrafta delil olabilecek tek bir cisim bile kalmamıştı. `Deniz` altında oluşan radyasyon anlaşılmasın, dibe çöken kalıntılar araştırılmasın ve patlama sonucu meydana gelen denizaltı krateri ve çukur ortaya çıkarılmasın diye bu bölge derhal askeri karantinaya alınarak dalışa yasak bölge ilan ediliyordu. Ancak bütün bu temizlikler yapıldıktan sonra Ecevit ve daha sonra da Demirel’in bölgeye gitmelerine izin veriliyordu. Onların dahi ne bölgeye uçuşlarına, ne de `telefon` irtibatı kurmalarına izin vardı. Sanki koskoca İstanbul ve `Kocaeli` bölgesi uzaydan gelen yaratıklar tarafından abluka altına alınmışçasına tam bir haberleşme karanlığına sokulmuştu. Tek bir `telefon` dahi çalışmıyor, elektrikler verilmiyordu. Ancak Ecevit ve Demirel, belki de olan biteni içlerine sindiremediklerinden olsa gerek, evleri kendilerine mezar olan binlerce insanımızın da acısıyla bir türlü rahat hareket edip halkla bütünleşemiyorlardı. CNN `haber` spikerinin “depremin ardında PKK mı var?” sorusuna, Ecevit ona “siz ne saçmalıyorsunuz, deprem ile PKK’nın ne alakası var?” bile diyemiyordu. Sadece spikerle gözgöze gelmemeye dikkat ederek “sanmıyorum” gibi o günlerde bizi epeyce şaşırtan bir ifade kullanıyordu. Peki, Amerika ne yaptı sonra? Hemen tüm imkanlarını Türkiye için seferber etmedi mi? Clinton Amerikan halkından Türkiye’ye yardım etmelerini istemedi mi? Kasım’da Türkiye’ye geleceğini ilan edip, Ecevit’in de bu arada Amerika’ya kendini ziyarete geleceğini `haber` vermedi mi? Ecevit belki de Amerika’ya bu felaketin ve binlerce şehidin diyetini konuşmaya gidecekti. Nitekim gitti de. Ardından Clinton Türkiye’ye gelerek deprem bölgesini ziyaret etti. ABD’nin bu aşırı ilgisi sadece bir müttefik olmasıyla açıklanamazdı. Bu arada, acaba hükümet içinden sızan bazı bilgiler, bazı bakanların yabancılara karşı saldırgan tavır takınmalarına neden olmuş olamaz mı? İlk anda çok yadırgadığımız `Sağlık` Bakanı Osman Durmuş’un “yabancılara tek hasta bile vermem ve onlardan kan da almam” demesini şimdi yadırgayabiliyor musunuz? ABD’nin saygın gazetelerinden New York Post’un haberine bir de bu gözle bakın: “Türk hükümeti, ABD’nin `Deniz` Hastanelerini Kullanmıyor.” Türkiye’deki şiddetli depremde 27.200′den fazla kişi yaralandı. Ancak yetkililer tarafından dün yapılan açıklamada, depremin meydana geldiği tarihten itibaren geçen iki haftalık süre içinde `ABD` tarafından gönderilen `Deniz` Kuvvetleri’ne ait üç adet yüzer hastanede henüz tek bir hastanın bile tedavi edilmediği bildirildi. Türkiye’ye gönderilmiş olan uluslararası yardımın çoğunun kullanılmaması Ankara’daki hükümetin eleştirilmesine neden oldu. Türkiye’de yayınlanan Radikal gazetesi dünkü sayısında, 750 ton yardım malzemesiyle yüklü bir İsrail gemisinin üç gün süreyle gümrükte tutulduğunu yazdı. ABD gemilerinin İzmit’e varışından önce Türkiye `Sağlık` Bakanı Osman Durmuş’un, bu gemilere ihtiyaç olmadığına ilişkin sözlerine geniş bir şekilde yer verildi. Ancak `ABD` Büyükelçiliği, aralarında 600′den fazla yatak taşıyan Kearsarge adlı geminin de bulunduğu üç adet yüzer hastaneyle ilgili olarak bir uyuşmazlık yaşanmadığını bildirdi.” Ne ölenlerimiz geri gelir, ne de anılarımız. Ancak İzmit’te, Gölcük’te, Yalova’da, Halıdere’de, Avcılarda, Bolu’da, Düzce’de ve daha nice yerleşim merkezlerinde enkaz altında yaşamlarını yitiren binlerce Mehmet, `Hatice,` Ayşe ve Ali’ye karşı bir vicdan borcumuzda mı olmayacak? Onlar geride gözleri yaşlı on binlerce sevenlerini, sıcaklıklarından mahrum bırakırken, sırf Kaliforniya’da Jony’ler, Susanlar ve Alice’ler yaşasın diye yaşamdan çalındıklarını `dünya` bilmesin mi? Edit 09.09.2014 21:08, Haberler

  • 00:19Sürmene asili İşadamı hayatını kaybetti.

    `Trabzon` güne şok bir haberle uyandı. Trabzon'un renkli simalarından kendine has tarzıyla çok sevilen siyasetçisi ve işadamı Murat Altıntaş kazada öldüBir dönem `Trabzon` Siyasetinin önemli isimlerinden olan Maçka ilçesinin değerli işadamlarından, Anavatan Partisi Maçka `eski` ilçe başkanı Şalo Murat Lakaplı işadamı Murat Altuntaş dün `gece` geçirdiği `trafik kazası` sonucu hayatını kaybetti.Yalova Çınarcık’tan yola çıkan ve Çankırı’dan `Trabzon` istikametine gelirken takla atan otomobilden fırlayarak hayatını kaybeden Murat ALTINTAŞ’ın eşi, ağabeyi ve yengesi de aynı araçtayda hayatlarini kaybettiler.Murat Altıntaş'ın Cenazesi yarın ikindi namazında Maçka Merkez Cami'nde kılınacak cenaze namazının ardından Altındere Mahallesindeki `aile` kabristanlığında defnedileceği öğrenildi. Edit 09.09.2014 00:19, Haberler

  • 23:59Sürmene bölgesine helikopterli operasyon yapildi.

    Uyuşturucu operasyonları dere tepe dinlemiyor. Güvenlik güçleri, Hamandoz ve Aysade tepelerine helikopterli operasyon yaptı. Bölgemizde özellikle `gençler` arasında yaygın hale gelen ve tüm ülkeyi tehdit eden uyuşturucu tehlikesine karşı mücadele sürüyor. Hint keneviri ve esrar tarlalarının olduğu yerlere helikopterle baskın yapan emniyet unsurları, Sürmene’de özellikle tepeleri havadan kontrol ediyor. Aldıkları ihbarları değerlendiren `Trabzon` polisi, Aysade ve Hamandoz tepelerinde helikopterle inceleme yaptı, bölgenin Edit 08.09.2014 23:59, Haberler

  • 23:36Yazıcıoğlu'nu sadece ailesi andı

    Halkın Valisi olarak gönüllere taht kuran Merhum Vali Recep Yazıcıoğlu, 11'ni ölüm yıldönümünde Söke'deki kabri başında ailesi tarafından dualarla anıldı. Aydın, `Tokat,` `Erzincan` ve son olarak `Denizli` halkının çok sevdiği ve 'Halkın Valisi' olarak gönüllere taht kuran Vali Recep Yazıcıoğlu, geçirdiği `trafik kazası` sonucu hastanedeki 6 `günlük yaşam` savaşının ardından 8 Eylül 2003’te hayatını kaybetmişti. Merhum Vali Recep Yazıcıoğlu, ölümünün 11'inci yıldönümünde Söke Asri Mezarlığında kabri başında dualarla anıldı. Kardeşleri Söke Devlet Hastanesi Baş Tabibi Dr. Selma Özcan, emekli öğretmen Leyla İleri’nin yanı sıra `aile` dostları Ali Güzelyağdöken, bir grup Devlet Hastanesi personeli ve `aile` dostlarının katıldığı anmada merhum Yazıcıoğlu, bir kez daha rahmetle anıldı. Edit 08.09.2014 23:36, Haberler

  • 00:42AMAN DIKKAT LÜTFEN OKUYUN !!

    `Gülay` Uzan arkadaşımızın uyarısına...DİKKAT...! ARKADAŞLAR BUGÜN BAŞIMA GELEN BİR OLAY.. CEP TELEFONUMA AKŞAM ÜSTÜ SAATLERİNDE BİR MESAJ GELDİ.KARGO24.COM ŞU NUMARALI `KARGO` NUZ TESLİM EDİLEMEMİŞTİR.(BİLDİĞİMİZ ÜZERE 800.....900.. İLE BAŞLAYAN FAKAT BAŞINA 212 EKLENMİŞ 2 AYRI NIMARA).ADRES BİLGİLERİNİZİ GÜNCELLEMEK İÇİN ARAYINIZ VE KARGONUZU TESLİM ALINIZ DİYE..İLK ÖNCE BEN `KARGO` BEKLEMİYORUM Kİ DEDİM AA KREDİ KARTLARI ZAMANIMI ACABA DEDİM VE KARTLARIMI KONTROL ETTİM..ARKADAŞIMDA ARASANA DEDİ YAA BUGÜN PAZAR ZATEN DEDİM BAKARIM YARIN DEDİM AMA AKLIM TAKILDI ÇÜNKÜ BÖYLE BİR `KARGO` ŞİRKETİ BİLDİĞİM YOK.EVE GELDİM.VE AZ ÖNCE MESAJI TEKRAR ACTIM VE İNTERNETE GİRDİM NEREDE NEYİN NESİ BU `KARGO` ŞİRKETİ DİYE...SONUÇ DOLANDIRICILIK ŞİRKETİ OLDUĞUNA DAHİL BENİM GİBİ MESAJ ALIP ARAYAN KİŞİLER YAZMIŞ...ÇOK YENİ BİRKAÇ GÜNLÜK VE HATTA ÇOĞU BUGÜN BÖYLE MESACI ALIP ARIYAN VATANDAŞLAR...(BUARADA İNTERNETE `KARGO` 24 ACTIĞINIZDA YENİ YAPILANMAKTA TEKRAR DENEYİN GİBİ SAYFASIDA VAR.)NEYSE NEYAPAYIM DİYE DÜŞÜNÜRKEN İSTANBUL EMNİYET AMİRLİĞİ..(VATAN CADDESİ) MALİ ŞUBEYİ ARAMAK GELDİ AKLIMA VE ARADIM AZ ÖNCE BAYA KONUŞTUK AMİRLE OLAYI SÖYLEDİM..VE BUNU BASINA VESAİRE GEREKENİ YAPMALARI İÇİN..GEREKİRSE TELEKOM ŞİRKETLERİ İLE NEYSE.FAKAT ONLAR BAKMADIĞINI MALİ ŞUBE OLARAK BUNU DOLANDIRICILIK VE YANKESİCİLİK ŞUBESİNİN BAKTIĞINI ORAYI ARAMAMI SÖYLEDİLER..ONLARDA BÖYLE BİRKAÇ TEL ALMIŞLAR..FAKAT BUGÜNLERDE DEĞİL VE YANKESİÇİLİGE BİLDİRİYORLARMIŞ VEYA KİŞİLERİ ORAYA YÖNLENDİRİYORLARMIŞ..BEN SİZ YAPIN BUNU ARANIZDA BEN VATANDAŞ OLARAK ARIYORUM DEDİM..İNSANLARIN CANI YANMASIN DİYE.SİZİN ARAMANIZ DAHA ETKİLİ OLUR DEDİ..VE ARADIM..OLAYI AYNEN ANLATTIM VE KENDİLERİNİ VATANDAŞ OLARAK ARAMAK GEREĞİNİ DUYDUĞUMU VE EMNİYET TEŞKİLATIMIZ OLARAK GEREKENİ YAPMALARINI VE BUNU GÖRMEK İSTEDİĞİMİ NEYSE BAYA KONUŞTUK ..ÇOK AZ SAYIDA ALMIŞLAR TEL..YAZIN BİR BAŞKA ŞEKLİ VARMIŞ BASINDA YAYINLANMIŞ BENDE BİLDİĞİMİ ONU BENDE GÖRDÜM DEDİM VE SÖYLEDİM ŞU BAŞLIKLIYDI DİMİ DİYE EVET DEDİ..NEYSE ISRARLI VE BEN BUNU BİR T.C. VATANDAŞI OLARAK SİZİNDE BU VATANIN EMNİYET MENSUPLARI OLARAK GEREĞİNİ YAPMANIZI GÖRMEK İSTİYORUM İÇERİKLİYDİ KONUŞMAM AZ DEĞİL İSTERSENİZ SADECE BENDEN ALMIŞ OLUN BU TELİ DEDİM BUNU HALLETMELİSİNİZ DEDİM..GERCEKTEN ÇOK SAMİMİ İÇTEN VE YARDIMCIL BİR KONUŞMAYDI İKİ ŞUBENİNDE KONUŞMASI ÇOK HOŞUMADA GİTTİ TARZLARI HEPSİNİ ANLATMAM MÜMKÜN DEĞİL ŞUANDA..SOSYAL AĞLARDAN BAHSESTIMDİ...O SİZDE BUNU YAYINLAYIN DEDİ BANA YAPACAM ZATEN DEDİM.VE BANA HERKEZİN SİZİN KADAR DUYARLI OLSA VE YAYSA VE BİZLERİ ARASALAR BİZLERİN SAYESİNDE BU OLAYLAR BİLGİLENDİRİLİR DEDİ MALESEF MADUR OLAN ZARAR GÖREN YAPIYOR OZAMAN İŞ BAŞKA YÖNE DÖNÜYOR DEDİ..VE BU KONUYLADA GEREKENİ YAPACAKLARINIDA SÖYLEDİLER...ARKADAŞLAR BAŞIMIZA BİŞEY GELMESİ GEREKMİYOR ARAYALIM BU TİP OLAYLARDA İSTANBUL EMNİYET AMİRLİĞİ YANKESİCİLİK VE DOLANDIRICILIK ŞUBE TEL...0212 214 40 20 ( BURDAN BAĞLIYOR HEMEN İLGİLİYİ) Edit 08.09.2014 00:42, Haberler

  • 00:06 Manisa'da Trafik Kazası: 1 Ölü

    Ecel Bir Genc Kardesimizide Aramizdan aldi Manisa'nın Turgutlu İlçesi'nde bariyerlere çarpan ticari araçta sıkışarak yaşamını yitiren kişinin 37 yaşındaki `Savaş` Bağuç olduğu belirlendi. Edit 08.09.2014 00:06, Haberler

  • 22:34Hz.Muhammed'in kabri taşınacak mı?

    Hz.Muhammed'in kabri taşınacak mı? Abdurrahman KOÇ'un haberi... Geçtiğimiz günlerde İngiltere'de yayın yapan 'The Independent' gazetesinde yayınlanan bir haberde Hz.Muhammed(sav)'in kabrinin şimdiki yerinden alınarak Baki Mezarlığı'na taşınacağı iddia edilmiş, bu iddia başta Suudi Arabistan `olmak` üzere birçok Müslüman ülkede geniş yankı bulmuştu. Gazete, Suudili bir uzmanın araştırmasına dayandırdığı haberinde Hz. Muhammed'in Medine'deki Mescid-i Nebevi'de bulunan mezarının kimsenin bilmediği bir yere gömülmesi için bir plan yapıldığını iddia etti. İddiaya göre rapor değerlendirilmek üzere Suudi Başkanlık Komitesi'nde bulunuyordu. BÜYÜK YANKI UYANDIRDI Haber başta Suudi Arabistan `olmak` üzere birçok Müslüman ülkede geniş yankı uyandırdı. Alimler, imamlar ve dini önderler bu iddianın doğruluğuyla alakalı açıklama bekledi. SUUDİ ALİMDEN SERT CEVAP The Independent gazetesinde yer alan habere konu olan, 'Hz. Muhammed'in kabrinin taşınması planının da bulunduğu' 61 sayfalık raporu sunduğu iddia edilen Riyad İmam Muhammed bin Suud İslam Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali bin Abdulaziz Eş-Şebel, üniversitenin yeni öğretim yılı öncesi gerçekleştirilen konferansta kendisine bu konuda bir soru yöneltilmesiyle iddialara cevap verdi. ''ALLAH'A SIĞINIRIM'' Bir muhabirin ''Hz.Muhammed'in kabrinin taşınmasını teklif ettiniz mi?'' sorusuna 'Allah'ın gazabından O'na sığınırım' şeklinde cevap veren Eş-Şebel, The Independet gazetesinde yer alan bu haberin büyük bir 'iftira' olduğunu söyledi. Şebel iddialara şu sözlerle cevap verdi: ''Efendimiz'in (sav) mübarek kabrinin yerinden alınıp Baki Mezarlığı'na defnedilmesi için proje sunduğumu söylemişler. Bu büyük bir iftiradır. Bu söz batıldır. Böyle bir teklifi ne ben ne de bir başkası dile getirme hakkına sahip değildir. Bu tür büyük iftiralardan Allah'a sığınırım'' Konuyla ilgili bir Hadis'i de aktaran Suudi Alim, Efendimiz'in vefatından sonra Sahabenin kendisini nereye defnedileceği konusunda ihtilafa düştüğünü, bu ihtilafın Hz. Ebubekir'in onlara 'Efendimiz'in kendisine söylediği ''Beni vefat ettiğim yere defnedin'' sözünü aktarmasıyla sona erdiğini ve Peygamber'in oraya defnedildiğini belirtti. Bu tür haberlerin ümmeti yıpratmak için kasten yapıldığını söyleyen Eş-Şebel, böyle bir şeyin İslam dininde olamayacağını kaydetti. Daha önce Haremeyn (Mescid-i Nebevi ve Mescid-i Haram) Genel Müdürlüğü iddialar üzerine yaptığı açıklamada, Peygamberin kabrinin taşınacağına dair herhangi bir projelerinin olmadığını belirtmişti. İddiaları reddeden müdürlük, ayrıca Mescid-i Nebevi'nin genişletilmesi için çalışmaların hızla devam ettiğini de bildirdi. Hz Muhammed'in kabri Medine'de Mescid-i Nebevi'de yer alıyor. Mescid-i Nebevi'nin içinde Ravza-i Mutahhara'nın hemen yanında Hücre-i Saadet içerisinde bulunuyor.Birinci halife Ebu Bekir (ra) ve ikinci halife Ömer (ra) da Peygamberimizin yanı başına defnedilmişlerdir. Edit 07.09.2014 22:34, Haberler

  • 18:43Lozan Andlaşmasının 58. maddesi tam bir rezalet

    Lozan Andlaşmasının 58. maddesi tam bir rezaletBirçok hakkımızdan feragat edilmiş, bunu da aşağıda günümüz Türkçesi ile yazdığımız 58. madde de okuyacaksınız... Sahi, `biz` bu savaşı kazandık mı yoksa kayıp mı ettik ? Neyin karşılığında bunlardan vazgeçildi ?? `Savaş` kazanan bir devlet haklarından böyle vazgeçer mi ? Bu bitmek bilmeyen "feragat" acaba neyin bedeli ?? Yani Türkiye, Osmanlı hükümetince Ingiltere’ye ısmarlanmış olup, Britanya hükümetince 1914 yılında haksız ve hukuksuz bir şekilde el konulan `savaş` gemileri için ödenmiş bulunan paranın geri verilmesini, ne Britanya hükümetinden, nede onun uyruklarından istemeyi kabul ve bu konuda her türlü isteklerden vazgeçer. (Istenilmesinden vazgeçilen `para` bugünkü bütçe açığımızı kapatacak kadar büyük bir meblağdır.) Günümüz Türkçesi ile: Bir yandan Türkiye ve öte yandan (Yunanistan dışında) öteki Bağıtlı (sözleşmeli) Devletler, bu Devletlerle (tüzem kişileri de kapsamak üzere) uyruklarının, 1 Ağustos 1914 tarihiyle İşbu Andlaşmanın yürürlüğe giriş tarihi arasındaki süre boyunca uğramış oldukları, gerek `savaş` eylemleri, gerekse zoralım, haciz, dilediği gibi kullanma ve el koyma tedbirlerinden doğan kayıp ve zararlardan dolayı her türlü parasal istemde bulunma hakkında karşılıklı olarak vazgeçerler. Bununla birlikte, yukarıdaki hüküm, İşbu Andlaşmanın II ncü Bölümünde (Ekonomik hükümleri) öngören hükümlere halel getirmeyecektir. Türkiye, `Almanya` ile yapılmış 28 Haziran 1919 tarihli Barış Andlaşmasının 259 ncu Maddesinin birinci fıkrası ve Avusturya ile yapılmış 10 Eylül 1919 tarihli Barış Andlaşması 210 ncu Maddesinin birinci fıkrası uyarınca, `Almanya` ile Avusturya’nın geçirmiş [transfer etmiş] oldukları altın paralar üzerindeki her türlü `haktan,` (Yunanistan dışında) öteki Bağıtlı (sözleşmeli) Devletler yararına vazgeçer. Sürüme [tedavüle] çıkarılan birinci tertip Türk kâğıt paralarına ilişkin olarak, gerek 20 Haziran 1331 (3 Temmuz 1915) tarihli sözleşme, gerekse söz konusu kâğıt paraların arkasında yazılı metin uyarınca, Osmanlı Devlet Borcu Meclisine yükletilmiş bütün ödeme yükümleri geçersiz sayılmıştır. Bunun gibi, Türkiye, Osmanlı Hükümetince İngiltere’ye ısmarlanmış ve İngiliz Hükümetince 1914 de el konmuş olan `savaş` gemileri için ödenmiş bulunan paranın geri verilmesini İngiliz Hükümetinden ya da İngiliz uyruklarından istememeği kabul eder ve bu yüzden her türlü istemde bulunmaktan vazgeçer. Edit 07.09.2014 18:43, Haberler

  • 00:47Bayram Ali Öztürk cinayeti hakkında şok iddia.

    smailağa'da menfur bir `cinayet` sonucu şehit olan Bayram Ali Öztürk Hoca, şehadetinin 8. yılında anılırken şok bir iddia ortaya atıldı.Hocanın en yakınındaki kişi olan İrfan Can hoca, cinayeti planlayanların hala bulunmamış olmasında malum yapının etkili oluğunu söyledi. Fatih'teki İsmail Ağa Cami'nde sabah namazından sonra cami cemaatine vaaz verdiği sırada kalbinden bıçaklanarak şehit edilen Bayram Ali Öztürk Hoca şehadetinin 8. yıldönümünde dualarla anıldı. İlk tören Öztürk Hoca'nın Edirnekapı Şehitliği'ndeki kabri başında düzenlendi. "CİNAYET ÖRTBAS EDİLDİ" Ali Bayram Öztürk Hoca'nın yakın arkadaşı olan İrfan Can Hoca, olayın üzerinden 8 yıl geçmesine rağmen, soruşturmanın davaya bile dönüşmemiş olmasının arkasında son zamanda ülkede bazı olayları yönlendirmeye çalışan ve son zamanda isminden çokça bahsedilen malum yapının etkili olduğunu söyledi. Hocanın cinayetinin profesyonelce planlanmış bir saldırı olduğunu ifade eden Can Hoca, 'Söz konusu yapının cinayetin kendilerine uzanacağı endişesi ile cinayeti örtbas etmiş olacağına inanıyorum'' dedi. Edit 07.09.2014 00:47, Haberler

  • 21:07Ege Denizi'nde deprem!

    `Ege` Denizi'nde, Gökçeada açıklarında 4,7 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığından yapılan yazılı açıklamaya göre, 4,7 büyüklüğündeki deprem, saat 20.43'te kaydedildi. Edit 06.09.2014 21:07, Haberler

  • 19:54 Bağdadi'nin Cesedinin Fotoğrafı Yayınlandı

    Telafer kentine düzenlenen saldırıda öldürüldüğü iddia edilen IŞİD lideri Bağdadi'nin fotoğrafını yayınladılar. IŞİD lideri Ebubekir El Bağdadinin Irak'ın Telafer kentine düzenlenen Işid saldırısında öldürüldüğü belirtiliyor. İDDİALAR HENÜZ DOĞRULANMADI Irak kaynaklarının gerek sosyal medyada gerekse de `internet` sitelerinde Bağdadinin öldürüldükten sonraki fotograflari olduklarını iddia ettikleri fotoğrafları yayınlanırken özellikle haberin NATO toplantılarının olduğu gün verilmesi ve hala bağımsız kaynaklarca doğrulanmadığı ifade ediliyor. YERİNE EBU MUSLİM Mİ GETİRİLDİ Bağdadi'nin iki hafta önce de öldürüldüğü dile getirilmiş yerine de Ebu Muslim'in getirildiği ifade edilmiş bu haberde bağımsız kaynaklar tarafindan doğrulanmamıstı. IŞİD, TRAFİK POLİS TEŞKİLATI KURDU Bu arada IŞİD `terör` örgütü, kendine ait `trafik` polisi teşkilatı kurdu. Dubaili muhabir Cenan `Musa` Twiter sayfasında `trafik` cezası faturasını paylaştı. Elle yazılmış olan belgenin Suriye'de 2013 yılında ele geçirilen Rakka kentinde düzenlenmiş olduğu görülüyor. İlk satırında matbu olarak "Irak ve Şam İslam Devleti (Suriye)" yazılı olduğu görülen belgede, düzenleyen kuruluş sütununda "İslam Polisi, `Trafik` Dairesi" yazılı. Belge, cezanın sürücünün karşı yöne girdiği için kesilmiş olduğunu gösteriyor. Habervaktim Edit 06.09.2014 19:54, Haberler

  • 16:46İşte damat kuzenini düğünde öldüren kişi

    Trabzon’un Of ilçesinde dün akşam bir `düğün` salonunda evlenen kuzeni Serkan İhtiyar'ı 4 sene önce `trafik` kazasında ağabeyinin ölümüne neden olduğu iddiasıyla öldüren şahsın kimliği belirlendi. Trabzon’un Of ilçesinde dün akşam bir `düğün` salonunda evlenen kuzeni Serkan İhtiyar'ı 4 sene önce `trafik` kazasında ağabeyinin ölümüne neden olduğu iddiasıyla öldüren şahsın kimliği belirlendi. Edinilen bilgiye göre, Of ilçesinde dün akşam bir `düğün` salonunda kıyılan nikahla Serkan İhtiyar (26) ve Fatmanur Marangoz hayatlarını birleştirdi. Damat İhtiyar, arkadaşlarıyla düğünün sonlarında horon oynadığı esnada arkasından yaklaşan amcasının oğlu Raşit İhtiyar (18) tarafından silahla vuruldu. Silahtan çıkan kurşunlarla damat Serkan İhtiyar ağır şekilde yaralanırken, seken kurşunlardan 3 kişi de hafif şekilde yaralandı. Olay yerine gelen `sağlık` ekipleri tarafından Of Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Serkan İhtiyar, burada yapılan müdahalenin ardından KTÜ `Tıp` Fakültesi Farabi Hastanesi'ne kaldırıldı. Yapılan tüm müdahalelere rağmen damat Serkan İhtiyar en mutlu gününde hayatını kaybetti. Cinayeti işleyen Raşit İhtiyar, olay sonrası kaçarken, yakalanması için çalışma başlatıldı. Öte yandan cinayeti gerçekleştiren Raşit İhtiyar'ın damat Serkan İhtiyar'ı en mutlu gününde öldüreceğini daha önce söylediği, ağabeyi Özkan İhtiyar'ın Serkan İhtiyar'ın kullandığı aracın çarpması sonucu 4 yıl önce hayatını kaybetmesi nedeniyle husumet beslediği öğrenildi. Edit 04.09.2014 16:46, Haberler

  • 18:57Hemserimiz Mehmet Musa Yeni Görevinde Basarilar dileriz.

    Mehmet MUŞ İstanbul Milletvekili Plan ve Bütçe Komisyonu Üyesi NATO Parlamenter Asamblesi Türk Grubu Üyesi Adres : Yeni Hizmet Binası 5. Kat 2 Nolu Banko Oda: 5035 Telefon : +90 (312) 420 56 10 +90 (312) 420 56 11 Faks : +90 (312) 420 21 13 E-Posta : mehmet.mus@tbmm.gov.t Özgeçmiş Dr. Mehmet `Muş,` 1 Mayıs 1982'de `Trabzon` Sürmene'de doğdu. Babasının adı İsmail, annesinin adı Mekiye'dir. İktisatçı, Mali Müşavir; Doğu Akdeniz Üniversitesi İşletme ve `Ekonomi` Fakültesi İşletme Bölümünü bitirdi. Washington State University School of Economic Sciences'de `Ekonomi` alanında yüksek lisans yaptı. Özel sektörde bütçe planlama ve raporlama uzmanı olarak çalıştı. Marmara Üniversitesi İktisat Tarihi Anabilim Dalında `Ekonomi` Doktorasını tamamladı. Çok iyi düzeyde İngilizce bilen `Muş,` evlidir. Başbakan Yardımcılığına getirilen Numan Kurtulmuş da AK Parti `Ekonomi` İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevini, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş'a devretti. Kurtulmuş, AK Parti Genel Merkezindeki devir teslim töreninde Muş'un kuracağı güzel bir ekiple, Türkiye ekonomisinin geleceğiyle ilgili projeleri hazırlayacağını söyledi. Mehmet `Muş` da "Türkiye'nin 2023 hedeflerini mutlaka yakalayacağını, bu kutlu yürüyüşte hiçbir sıkıntıya, açığa düşmeden hedefine ulaşacağını" söyledi. Edit 31.08.2014 18:57, Haberler

  • 13:28Ahmet Davutoğlu kimdir

    26 Şubat 1959’da Konya’da doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul `Erkek` Lisesinde tamamladı. 1983–84 `eğitim` öğretim yılında Boğaziçi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi `Siyaset` Bilimi ve `Ekonomi` bölümlerinden mezun oldu. Boğaziçi Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümünde yüksek lisans, `Siyaset` Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümünde de doktorasını yaptı. SİYASET BİLİMİ BÖLÜM KURUCUSU 1990 yılında, Malezya International Islamic University’de yardımcı doçent unvanı ile çalışmaya başladı. Üniversitenin `Siyaset` Bilimi bölümünü kurdu ve 1993 yılına kadar bu bölümün başkanlığını yürüttü. 1993 yılında Doçentlik unvanını aldı. 1995–1999 yılları arasında Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde öğretim üyesi olarak görev yaptı. 1998–2002 yıllarında, Silahlı Kuvvetler Akademisi ve Harp Akademilerinde misafir öğretim üyesi olarak ders verdi. BAŞBAKAN BAŞMÜŞAVİRLİĞİ 3 Kasım 2002 yılında yapılan genel seçimlerin ardından 58. Cumhuriyet Hükümeti döneminde, Başbakan Başmüşavirliği ve Büyükelçilik görevine atanan Davutoğlu, 59. ve 60. Cumhuriyet Hükümetleri döneminde de bu görevlerini sürdürdü. 1999–2004 yılları arasında Profesör unvanı ile Beykent Üniversitesinde, üniversite yönetim kurulu üyeliği, senato üyeliği ve uluslararası İlişkiler bölümü başkanlığının yanısıra, Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde de misafir öğretim üyeliği yaptı. Davutoğlu'nun dış `politika` konusunda Türkçe ve İngilizce kaleme aldığı çok sayıda eseri bulunmaktadır. Ayrıca eserleri Japonca, Portekizce, Rusça, Arapça, Farsça ve Arnavutça başta `olmak` üzere çeşitli dillere tercüme edilmiştir. DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI 1 Mayıs 2009 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin 60. Dışişleri Bakanı olarak atandı. 61. Hükümette aynı görevi yeniden üstlendi. 62. HÜKÜMETİN BAŞBAKANI Ahmet Davutoğlu, 21 Ağustos 2014 tarihinde AK Parti'nin yeni genel başkan ve 62. Hükümetin Başbakan'ı olarak seçildi. 5 DİL BİLİYOR Evli ve dört çocuk babası olan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu Türkçe, İngilizce, Almanca, Arapça ve Malayca (Malezya, Brunei ve Singapur'un resmî dilidir.) biliyor. Edit 29.08.2014 13:28, Haberler

  • 11:10Tural Ailesi, Sırbistan’da kaza yaptı.

    ATİLLERİNİ memleketleri Nevşehir’de geçirdikten sonra Almanya’ya dönüş yolculuğuna çıkan Tural Ailesi, Sırbistan’da `kaza` yaptı. Önceki `gece` saat 01:30’da meydana gelen kazada otomobili kullanan Hüseyin Tural (37), yaşamını yitirdi. Birlikte `yolculuk` yaptığı eşi ve iki çocuğu kazadan yara almadan kurtuldu. BARİYERLERE ÇARPTI BULGARİSTAN üzerinden kardeşi ve akrabaları ile birlikte konvoy halinde `yolculuk` yapan `aile,` kazayı Prosek ile Niş kentleri arasında yaptı. Bariyerlere çarpan Audi A6 `marka` `otomobil` devrilirken, `polis` kazaya muhtemelen uykusuzluğun sebep olduğunu belirtti. Hüseyin Tural’ın konvoyun önünde bulunduğu ifade edilirken, eşi ve çocuklarının akrabaları tarafından araçtan çıkarıldıkları aktarıldı. KARDEŞİ ŞOKTA DÜN resmi işlemler tamamlanırken, Tural’ın cenazesinin memleketine götürülüp defnedileceği açıklandı. Tural ile birlikte `yolculuk` yapan kardeşi, olay sonrası büyük üzüntü yaşarken, birlikte `yolculuk` yaptığı yakınları, “Kısa süre önce ayrıldığımız memlekete cenaze götürmenin derin acısını yaşıyoruz” diye konuştu. Edit 26.08.2014 11:10, Haberler

  • 14:0911 İsrail ajanı idam edildi

    Filistin'deki İslami Direniş Hareketi Hamas'ın, İsrail'e ajanlık yaptığı belirlenen 11 kişiyi `idam` ettiği duyuruldu. `Filistin` el-Ray `haber` ajansının haberine göre, İslami Direniş Hareketi Hamas, İsrail'e ajanlık yapan 11 kişiyi `idam` etti. Haberde, bugün sabah saatlerinde İsrail ile iletişim halinde olup ajanlık yapan 11 ismin tespit edildiğini ve `idam` edildiğini belirtti. 11 kişinin `Gazze` Şeridi'nin batısından olduğunu ve İsrail'e bilgi sızdırdığı belirtildi. Emniyet yetkilileri, 11 kişinin silahla vurularak `idam` edildiği ifade edildi. Edit 22.08.2014 14:09, Haberler

  • 22:37Yaylaladan Kaza haberi 2 ölü

    Köprübasi Çifteköprü İlkokulu müdürlerinden Mürsel Kaya Hocanın abileri Hasan ve Şevket Kaya Files Yaylası Haros Vadisi Mevkiinde arabalarının uçuruma yuvarlanması sonrası vefat etti.Aynı araçta bulunan Mürsel Hocanın eşi `Emine` Kaya ağır yaralı olarak `Bayburt` Devlet Hastanesine kaldırıldı. Durumu ağır. Edit 20.08.2014 22:37, Haberler

  • 02:13Islam Dusmanlarina lanetl olsun.

    Son Zamanlarda `Almanya` Genelinde Müslümanlarin ibadethanelerine cok cirkin saldirilar yapiliyor bunlarin sonuncusu. Almanya Bielefeld'deki bir camide yasandi öğlen saatlerinde henüz . Kimliği tespit edilemeyen şahıslar burada Kur'an yakıp ortadan kaybolmuşlardır. Edit 20.08.2014 02:13, Haberler

  • 01:54İzmit'te Silahlı Saldırı

    Kocaeli’nin İzmit ilçesinde özel halk otobüsü şoförü, `sokak` ortasında tartıştığı kişiye kurşun yağdırdı. Ağır yaralanan şahıs hastaneye kaldırıldığı ambulansta hayatını kaybetti. Olay, İzmit'in Alikahya Merkez mahallesinde sabah saat 07.00 sularında meydana geldi. Özel halk otobüsü şoförü Ahmet C., işe gitmek için 41 SC 774 plakalı otobüsüyle yola çıktığı sırada, daha önce aralarında husumet olduğu iddia edilen Cemil Akyüz'le karşılaştı. Yolun karşısından 41 AC 538 plakalı minibüsle gelen Akyüz ile `otobüs` şoförü Ahmet C., iddiaya göre araçlarından inmeden sözlü tartışmaya başladı. Tartışmanın alevlenmesi üzerine silahını çeken `otobüs` şoförü Ahmet C., aracının içerisinden Cemil Akyüz’e kurşun yağdırdı. Kurşunlardan ikisi göğsüne isabet eden Akyüz, ağır yaralandı. `Silah` seslerini duyan vatandaşların `haber` vermesi üzerine olay yerine `polis` ve 112 Acil Servis ekipleri geldi. `Sağlık` ekipleri, Cemil Akyüz’e ilk müdahaleyi yaptıktan sonra ambulansla hastaneye doğru yola çıktı. Ancak Akyüz, yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti. Olay yerine gelen `polis,` Ahmet C.’yi yakaladı. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı. Edit 10.08.2014 01:54, Haberler

  • 01:51Erdoğan, Mahmut Efendi'yi ziyaret etti

    aşbakan `Recep Tayyip Erdoğan,` İsmail Ağa Cemaati'nin manevi önderi Mahmut Efendi'yi ziyaret etti. Mahmut Ustaosmanoğlu'nun Beykoz'daki ikametgahında gerçekleşen ziyaret 2 saat sürdü. Başbakan'ın eşi `Emine` Erdoğan'ın da yer aldığı ziyarette Cübbeli Ahmet Hoca da hazır bulundu. Başbakan `Recep tayyip Erdoğan,` dönüşünde sürpriz bir ziyaret gerçekleştirdi. Erdoğan, İsmail Ağa Cemaati'nin manevi lideri Mahmut Efendi'yi ziyaret etti. Mahmut Efendi'nin Beykoz'daki evinde gerçekleşen ziyaret iki saat sürdü ve Başbakan Erdoğan'a, `Emine` Erdoğan ile kızı Sümeyye Erdoğan da eşlik etti. İsmail Ağa Cemaati'ne yakınlığı ile bilinen Marifet Derneği, ziyaret ile ilgili "Yaklaşık 2 saate yakın çok samimi `muhabbet` ortamında geçen bu ziyarette değerli Başbakanımız, Efendi Hazretlerimiz'den dua ve himmet talep ettiler. Efendi Hazretlerimiz de kendisine hayır duada bulundular" denildi. Erdoğan'ın Mahmut Efendi'ye yaptığı ziyarette kamuoyunda Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü'nün de hazır bulunduğu öğrenildi.Başbakan Erdoğan'ın ziyaretinde Mahmut Efendi'den hayır duası istediği öğrenildi. `Konya` Edit 10.08.2014 01:51, Haberler

  • 23:17İsrail önce Gazze'yi aradı şimdi de İstanbul'u arıyor

    azze'ye büyük destek veren İHH İsrail'den tehdit telefonları almaya başladı. Vakıf aranan numaraları ifşa ederek büyük `tepki` gösterdi. İsrail ordusu Gazzelilere sabit telefonlardan arayıp tehdit etmişti. İsrail önce Gazzelileri sabit telefondan arayarak tehdit etti ardından Türkiye'yi. İsrail direnişi kırmak için her yolu deniyor. Türkiye'deki telefonlar da tehditlerden nasibini aldı. `Gazze` saldırılarında İsrail'in hedefi haline gelen İnsani Yardım Vakfı (İHH) İsrail'den gelen telefonlar ile tehdit ediliyor. İHH Vakfı İsrail'den Vakfı arayarak küfür ve tahditler savuran o numaraları ifşa etti. İsrail'in `Gazze` saldırıları artarak sürüyor. Ölü sayısı bini geçti. İsrail topyekün `savaş` için her yolu denemeyi sürdürüyor. İsrail ordusu `Gazze` saldırılarından önce Gazzelileri arayarak tehdit etmiş psikolojik olarak da bir operasyon sürdürmüştü. Son olarak İHH'nın santraline İsrail'den telefonlar gelmeye başladı. Tehdit ve hakaret içeren telefonlar için Vakıf yönetimi harekete geçti. Edit 26.07.2014 23:17, Haberler

  • 22:32SONDAKIKA Tel Aviv'den siren sesleri geliyor

    El-Kassam Tugayları, İsrail'in başkenti Tel Aviv ve Gazze'nin doğusundaki Nahal Oz askeri bölgesini füzeyle vurduğunu duyurdu. Edit 26.07.2014 22:32, Haberler

  • 17:09Gazze'de 12 Saatlik Ateşkes Başladı

    İsrail, bugün sabah saat 08.00 itibariyle ateşkesin başladığını onayladı. Filistinli direniş grupları ile İsrail, BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun'un 12 saatlik ateşkes talebini kabul etti. İsrail ordusu, ateşkesin başlamasının ardından Filistinillere, "Boşalttığınız evlere geri dönmeyin" uyarısında bulundu. İslami Direniş Hareketi (Hamas), Filistinli direniş gruplarının, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Ban ki-Mun'un 12 saatlik "insani ateşkes" talebini kabul ettiğini açıkladı. Hamas Sözcüsü Sami Ebu Zuhri, "Filistinli direniş grupları, BM Genel Sekreteri Ban'ın yerel saatle 08.00'de (GMT:05.00) başlayacak, 12 saatlik insani ateşkes talebini kabul etti." dedi. ATEŞKES BAŞLADI 20 CESET BULUNDU Gazze'de görevini fiilen sürdüren `eski` `Filistin` hükümeti İçişleri Bakanlığı, ateşkesin başlamasından bu yana enkaz altından 20 cesedin çıkarıldığını açıkladı. "EN AZ 900 FİLİSTİNLİ HAYATINI KAYBETTİ" Gazze'de görevini fiilen sürdüren `eski` `Filistin` Hükümeti `sağlık` bakanlığı Sözcüsü Dr. Eşref el-Kudra,"Geçici ateşkesin başladığı an itibariyle İsrail saldırıları sonucu en az 900 kişinin hayatını kaybettiğini, 6 bin kişinin yaralandığını" belirtti. İSRAİL, FİLİSTİNLİLERE MESAJ ATTI: YENİ BİR UYARIYA KADAR EVLERİNİZE DÖNMEYİN İsrail ordusu, ateşkesin başlamasının ardından Filistinillerin cep telefonlarına mesaj göndererek "Gazzeliler, yeni bir uyarıya kadar boşalttığınız evlere geri dönmeyin" uyarısında bulundu. "İNSANİ YARDIMLAR İÇİN KABUL EDİLDİ" İsrail'in Haaretz gazetesinin bir diplomatik kaynağa dayandırarak verdiği habere göre, Başbakan Binyamin Netanyahu, `ABD` Dışişleri Bakanı John Kerry ile BM Genel Sekreteri Ban'a 12 saatlik ateşkesi kabul ettiğini iletti. Haberde, ateşkesin Filistinli sivillerin `yiyecek` ve su ihtiyaçlarının karşılanması, hastanelere ilaç gönderilmesi ve uluslararası yardım kuruluşlarının insani yardım sunması için kabul edildiği kaydedildi. TÜRKİYE VE KATAR'DAN AÇIKLAMA İsrail'in Gazze'ye saldırılarının durdurulması ve ateşkes sağlanması için çabalarını daha da yoğunlaştıran Türkiye ve Katar, 12 saat için ateşkes yapılması çağrısının kabul edilmesinden memnuniyet duyulduğunu açıkladı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Katar Dışişleri Bakanı Halid Bin Muhammed El-Atiyye, geçici ateşkesin sağlanmasıyla ilgili yaptıkları ortak açıklamada şu ifadelere yer verdiler: "Türkiye ve Katar Dışişleri Bakanları olarak, Gazze'de, insani amaçlarla 12 saat için yapılan ateşkes çağrısından memnuniyet duyuyoruz. Bizayrıca bu çağrının Hamas tarafından hemen kabul edilmesini de memnuniyetle karşılıyoruz. Taraflar arasında müzakere edilmiş ve sürdürülebilir bir ateşkese ulaşılması için BM, `ABD` ve diğer uluslararası ortaklarımızla tüm gücümüzle çalışma yönündeki irademizi tekrar yineliyoruz." Davutoğlu dün Sabah Katar'a giderek, Katarlı mevkidaşı El-Atiyye ve Hamas Siyasi Büro Şefi Halit Meşal ile geç saatlere kadar görüşmeler yapmış, `ABD` Dışişleri Bakanı John Kerry ile gün boyu telefonla birkaç kez görüşmüştü. Türkiye ve Katar, `ABD` ile ortak bir ateşkes önerisi metni oluşturmuş ancak Kerry tarafından İsrail'e sunulan metin kısa sürede reddedilmişti. Edit 26.07.2014 17:09, Haberler

  • 03:42IŞİD’i 3 Farklı İstihbarat Kurdu

    BD `Ulusal` Güvenlik Dairesi `eski` çalışanı Edward Snowden, IŞİD adlı terörist grubu kuran üç istihbarat örgütünü açıkladı FarsNews'te yer alan bir habere göre; `ABD` Merkezi İstihbarat Teşkilatı ve `ABD` `Ulusal` Güvenlik Dairesi `eski` çalışanı Edward Snowden, Amerika, İngiltere ve İsrail istihbaratlarının, terörist Irak Şam İslam Devleti'ni (IŞİD) kurmak için beraber çalıştıklarını iddia etti. Snowden; `ABD,` İngiltere ve İsrail istihbaratlarının dünyadaki bütün `terör` aşırılıklarını "The Hornet's Nest" yani "Eşekarısı Yuvası" adlı bir strateji ile bir araya getirmeye çalıştıklarını ifade etti. Eski ajan; İsrail'i korumak için tek yöntemin, Ortadoğu'da İsrail'le fikirleri ters olan grupları `kendi` kontrollerinde tutarak ,İslam'a karşı yeni düşmanlar yaratmaktan geçtiğini belirtti. Ayrıca söz konusu haberde, `ABD` istihbaratına dayandırılan bilgiyle beraber şu ifadeler yer aldı: "IŞİD lideri Ebubekir El Bağdadi bir yıl boyunca MOSSAD tarafından yoğun bir askeri `eğitim ,` Din'i kurslar ve konuşma becerisi kursları aldığı meydana çıktı Edit 25.07.2014 03:42, Haberler

  • 16:31İsrail zulmünün uzaydan fotoğrafı

    İsrail’in `Gazze` üzerinde uyguladığı katliamı astronot Alexander Gers uzaydan çektiği fotoğrafla tüm dünyaya gösterdi. Alman astronot Alexander Gerst, dün akşam İsrail'in Gazze'ye düzenlediği saldırılar sırasında çektiği fotoğrafı, sosyal paylaşım siteleri `Twitter` ve Facebook'ta yayınladı.. Gerst, fotoğrafın altında "En üzücü fotoğrafım (My saddest photo yet) " ifadesini kullandı Alman astronot paylaştığı fotoğrafa "En üzücü fotoğrafım. Uluslararası `Uzay` İstasyonu'ndan `Gazze` ve İsrail üzerindeki patlama ve roketleri görüyoruz" Edit 24.07.2014 16:31, Haberler

  • 16:29Cezayir Havayollarına ait yolcu uçağı düştü

    Cezayir, 116 kişiyi taşıyan yolcu uçağının çöle düştüğünü duyurdu. Edit 24.07.2014 16:29, Haberler

  • 16:25'Havaalanını roketlerle vurduk'

    Hamas: 'Tel Aviv'in Ben Gurion Havaalanını roketlerle vurduk' dedi. Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, İsrail’in Tel Aviv kentinde bulunan Ben Gurion Havaalanını 2 adet M75 roketiyle vurduğunu açıkladı.İzzeddin el-Kassam Tugayları’ndan yapılan açıklamada havaalanının roketlerle vurulduğu ve kentte sirenlerin çaldığı ifade edildi. Edit 24.07.2014 16:25, Haberler

  • 01:47“Boykot İşe Yaramaz” Diyenlere Tarihimizden Bir Örnek

    Yüz yıl önce İrlanda’da Lord’lara karşı halkın hareketi sonucunda dönemin Lordu Charles Boycott’ın `soy` ismi ile terim olarak anılmaya başlanan boykot; günümüzde dünyanın her tarafına yayılan bir karşı duruş şekli olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu oluşum üzerinden boykot terimini James C. Scott çok güzel ve yerinde tespitle “zayıfın silahı- weapon of the weak” diye nitelendirmiştir. Boykot, genellikle haksız olana karşı gücü yetmeyenlerin kullandığı bir `silah` olarak karşımıza çıkmıştır. Yeryüzü üzerinde en büyük güç, halk gücüdür. Demokratik olarak seçimle yapılan işlemin bir benzerini, ekonomik boyutta boykot ile yapmak bir anlamda mümkündür. Gelişmiş, eğitimli ve zeki insanlardan oluşan bir halk; bireysel ve toplumsal gücünün farkındadır; hiç bir `zaman` boykotu yabana atmaz; gerektiği yerde kullanır. Bu yüzden “Sadece benim boykot etmemle ne çözülür ki?” demek, basite kaçmak ve boykotu anlamamak demektir. Son dönemde İslam Coğrafyası’nda yaşanan `insanlık` dışı olaylar neticesinde, bu yaşananların sorumlusu olan devletlere ciddi anlamda yardımlarda bulunan birçok uluslararası firmanın ürünleri için boykot çağrısı yapıldı, yapılmaya da devam ediyor. Bu boykot çabaları ilk defa olan bir şey de değil. `Ekmek` ve su kadar çok kullanılan bu ürünlerin çoğu, bazılarımız için vazgeçilmez ürünler. Küreselleşen dünyada hükümetlerin boykot yapması ilerisi için birçok sakınca teşkil eder; mesela diğer boykot konusuyla alakası olmayan firmaların ülkeye olan güveni kaybolabilir. Fakat iktisadın en basit temellerinden biri olan “Talep/Arz” denklemine uygun şekilde talep oluşturulmazsa, arz yani o ürünlerin ülkemize gelmesi/üretilmesi “kendiliğinden” geçici ya da kalıcı olarak engellenir ve boykot başarılı olur. Yani “benim yapmamla bir şey olmaz” demek, tamamen yanlış bir `düşünce` şeklidir. Boykotun başladığı yer, bireydir. Bireysel olarak herkes kendine düşeni yaparsa, zamanla verilmek istenen mesaj kırıp dökmeden, tamamen insaniyet kavramı içerisinde gerçekleşecek ve birçok sorun ortadan kalkacaktır. Boykot yaparken kişinin hem `kendi` hem de çevresindeki insanları yönlendirme şansı olduğundan; zincirleme olarak büyük başarı elde edilebilir. Bunun en güzel örneğinin `kendi` tarihimizde olduğunu söylesek inanır mısınız? Evet; modern tarihin en büyük boykotunu “hasta” olarak tabir edilen ve toprakları birçok devlet tarafından paylaşılmış, savaşlarla boğuşan Osmanlı İmparatorluğu halkı gerçekleştirmiştir. Zor günler geçiren Osmanlı Devleti’ne II. Meşrutiyet, sonuçları itibariyle ağır bir şekilde gelmişti: Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun Bosna-Hersek’i ilhakı, Bulgaristan’ın özgürlüğünü ilan etmesi ve Yunanlıların da Girit’i ilhakı gibi ağır haberler Meşrutiyet ilanıyla peş peşe gelmişti. Osmanlı’yı neredeyse ‘yok’ sayan bu hareketler, 93 harbinin acı tecrübesi ile adeta boğazı sıkılan, askeri açıdan zayıf düşen bir ülke için kabul edilemez bir durumdu ve ellerinde bir tek seçenek kalmıştı: boykot. İttihatçı olan Tanin gazetesinin katkılarıyla, Osmanlı topraklarının her tarafında Bosna’nın ilhak haberinin geldiği 5 Ekim 1908’den yaklaşık 3 gün sonra yani 8 Ekim’de büyük bir boykot başlar. Avusturya mallarına karşı başlayan boykot halkın `protesto` gösterileriyle daha ciddi bir hal alır. Halk sadece `alışveriş` yaparken Avusturya malı almamakla yetinmeyip, Avusturyalı tüccarlar ile irtibat bile kurmuyordu. Avusturya gemilerinin malları ise sahillerde gemilerde kalıyor; zira işçiler bu mallara elini dahi sürmüyordu. Avusturya ile herhangi bir ticari bağı olan kişi ve kurumlar da teşhir edilerek boykotun istikrarlı bir şekilde yapılması sağlanıyordu. Tam anlamıyla boykot gerçekleştiriliyordu. Boykot yapan kesim arasında her kesimden insanlar olsa da, Osmanlı tebaasından olan bazı Rumlar, Avusturyalılar ile ticari ilişkileri sürdürerek boykotu delmeye çalıştılar, ama halkın büyük çoğunluğu istikrarlı bir şekilde boykota devam etti. Yaklaşık 5 ay süren boykot Avusturya’nın ‘taviz vermeye hazırız’ demesiyle amacına ulaşmıştı. Bir süre daha devam eden boykotlar, Avusturya’nın ilhak ettiği yerler karşılığında 2,5 milyon altın tazminat ödemesiyle son buldu. Boykot, başarılı olmuştu. Kaybedilen toprakların neden kaydedildiği konusunda tarihçiler daha doğru bilgiler verecektir. Fakat boykot yaparken asıl amaçlardan biri; mesaj vermek ve sorunu ortadan barışçıl yollardan çözmektir. Boykotun amacını saptırmamak gereklidir; bazıları devletin topyekûn olarak kurum ve kuruluşları kapatmasını önermekle, ekonomik toplumun işleyişine ters önerilerde bulunmaktadır. Boykot; tamamen kurtuluş değil, karşı tarafı aynı pozisyona çekip istediğini alma meselesidir. Bu yüzden boykotun; ekonomik dengeleri bozmadan, ikame ürünlere yönelerek doğru bir şekilde yapılandırılması gerekmektedir. Ülkemiz tarihinde birçok kez boykot yapılmış fakat istenen başarı elde edilememiştir. Boykotun en önemli yararı olan yerli malı kullanımına bile katkı yeterince sağlanamamıştır. Bunun birçok sebebi olabilir ama boykotun başarılı olması için en önemli şart; bireylerin kitlesel bir şekilde katılımını -tıpkı Osmanlı döneminde olduğu gibi- sağlamaktır. Yani boykotun başarısı, boykota inanan ve boykot yapmak isteyen kişi de; belki de bu mesajı okuyan ‘size’ bağlıdır… Kaynaklar: Çetinkaya, Y. Doğan, 1908 Osmanlı Boykotu Bir Toplumsal Hareketin Analizi, İstanbul, 2004. Aslan, Taner, “II. Meşrutiyet Dönemi İşçi Hareketleri ve Bu Hareketlerin Meydana Getirdiği Sorunlar Üzerine Bir Deneme”, Osmanlı Tarihi Araştırmaları Merkezi Dergisi, XXV, 2009. Edit 24.07.2014 01:47, Haberler

  • 18:02İsrail askerlerinin akıl almaz korkaklığı

    `Biz` Müslümanlar icin Sehadet vazgecilmmez bir makam dir. Israilli Askerlerinde böyle bir umutu olmadigi icin bakin neler yapmislar. İsrail askerlerinin çoğunluğunun ayaklarından yarlanması İsrail basının dikkatleri çekti.Son olarak 15 askerin topuklarından vurulması iddiaları güçlendirdi.Gazze merkezli yayın yapan El'an `internet` sitesin İsrail basınına dayandırdığı haberinde `Gazze` savaşından kaçmak isteyen İsrail askerlerinin kendilerini ayaklarından vurduğu öne sürüldü. Edit 23.07.2014 18:02, Haberler

  • 16:20İzzettin El Kassam Timleri israil`de Büyük Bir Operasyon Düzenledi

    El Kassam Tugayı`dan yapılan açıklamada, özel timlerinin siyonist israil`in içine sızarak başarılı bir operasyon gerçekleştirdiklerini açıkladı.El Kassam Tugayı`ndan yapılan son dakika açıklamasında, kendisine bağlı bir özel harekat timinin siyonist israil`in içine sızarak bir operasyon gerçekleştirdi. Yapılan operasyon başarılı bir şekilde hedefine ulaşarak özel harekat timi sağ salim bir şekilde geri dönmeyi başardı denilen açıklamada operasyonun amacı ve içeriğiyle ilgili bilgi verilmezken siyonist israil de bu operasyonu doğruladı. Eşkol yerleşkesinde bulunan siyonist bir yerleşimci, bu operasyonun Şalit operasyonunu gölgede bırakacak çapta büyük olduğunu ifade etti. Edit 23.07.2014 16:20, Haberler

  • 15:38Ortadoğu’da Mossad’ın Gizli Planı

    Evet, `sevgili` dostlar son zamanlarda `biz` yine kendimiz ile uğraşırken İsrail bölgede yeni planlarını hayata geçirmeye yavaş yavaş başladı. Son dönemde birçok Mossad ajanı Ortadoğu’da bazı önemli suikastlar için görevlendirildi. Bu hazırlanan suikast timi İsrail’in elit suikast timi Kidon’un (Süngü) gizli ajanlarıdır. Özellikle Suriye’de türlü `oyunlar` oynanıyor ve yakın zamanda önemli suikastlar olacağı kanaatindeyim. Baktığımız `zaman,` İsrail istihbarat servisi Mossad’a bağlı yetkililerin görüştükleri İranlı `terör` örgütü liderlerine, kendilerini Amerikan istihbarat servisi CIA ‘nın yöneticileri olarak tanıtıp Tahran yönetimini hedef alan suikast ve eylemler düzenlemeye ikna ettikleri ortaya çıktı. Mossad yetkilileri İngiltere’nin başkenti Londra’da, Amerikan doları ve pasaportları kullanmış ve kendilerini “CIA Ajanları” olarak tanıtarak Cundullah ile `temas` kurmuştur. “Foreign Policy” dergisinin, resmi yazışma belgelerine dayanarak verdiği haberinde, İran-Pakistan sınır bölgesinde faaliyet gösteren ve Beluçi halkı için mücadele eden Cundullah örgütünün, Zahedan’da düzenlediği bir saldırıda İran `Devrim` Muhafızları’nı hedef alarak 28 kişiyi öldürdüğü ayrıca hatırlatıldı. Özellikle ABD’nin son dönem İran yakınlaşması Tel-Aviv’de bir hayli rahatsızlık yaratmıştır. İsrail Başbakanı Netanyahu da bu rahatsızlığını açıkça dile getirmiştir. Mossad, PKK’nın İran kolu olan PJAK’ı kullanmak ve bu yolla hem İran’ı hem de Türkiye’yi yıpratmak istemiştir. İsrail’in amacı aslında bir nevi İran’daki azınlıkları harekete geçirmekti. `Eski` Mossad Başkanı Meir Dagan, Ağustos 2007′de `ABD` Dışişleri Bakanlığının kilit isimlerinden Nicholas Burns’e yolladığı bir mesajda “İran’ı Irak gibi yapmak için fırsatların olgunlaştığını” söylemişti, fakat İsrail’in bu isteği `ABD` tarafından `tepki` ile karşılanmıştı. Daha o zamanlar uzun vadede `ABD,` İran ile anlaşma olasılığını her daim diri tutmuştur. Hatta yakın zamanda `ABD` Başkanı Barack Obama’nın, İranlı nükleer bilimci Mustafa Ahmedi Ruşan’ın suikast sonucu öldürülmesinden bir gün sonra İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu telefonla arayıp konuştuğu bilinmektedir. Obama bu görüşmede İsrail’in bölgedeki eylemlerinden dolayı Netanyahu’ya sert `tepki` göstermişti. Son zamanlarda ise İsrail’in bölgede belirttiğimiz gibi Mossad’a bağlı özel bir birliği görevlendirdiği kulağımıza gelen son bilgilerdendir. Bu özel suikast timi özellikle bölgede daha öncede operasyon yapmış, sahada deneyimli bir tim idi. Hatta üst düzey Hamas üyesinin Suriye’nin başkenti Şam’da öldürülmesinin altından İsrail istihbarat örgütü Mossad çıkmıştır. Lübnan’da açıklama yapan Hamaslı bir üst düzey yetkili, Nizar Ebu Müjdat kod adlı Kemal Ranaja’nın Şam’daki evine birkaç kişinin girerek infazı gerçekleştirdiğini söyledi. Hamaslı yetkili, infaz sonrası elde ettikleri istihbarî bilgilere göre, saldırının arkasında İsrail istihbarat örgütü Mossad’ın olduğu sonucuna vardıklarını belirtmiştir. Ranaja’nın nasıl öldürüldüğü konusunda ise bir açıklama yapılmadı. Hamas üyesi Kemal Ranaja’nın, Mossad tarafından iki yıl önce Dubai’de bir `otel` odasında öldürülen Hamas liderlerinden Mahmud el Mabhuh’un yardımcısı olduğu da bilinmekteydi. Evet, `sevgili` dostlar İsrail bölgede stratejilerine ve suikastlarına devam ederken, bundan en çok etkilenecek ülkeler; `Suriye,` İran ve Türkiye olacak. İranlı Kripto Yahudiler adlı yazımda da belirttiğim gibi, İran’daki Yahudi-Siyonist düşmanı olan kanata karşı hamleler ve suikastler yoğunlaşacaktır. Bu hamleler de Mossad ve İranlı Kripto Yahudiler eli ile yapılacaktır. Suriye’de ise özellikle önemli devlet adamlarına suikast hazırlıkları yapıldığı ve Esad sonrası hesapların ve çıkarların güçlendirilmesi hedefinde hazırlık yapıldığı bana gelen bilgiler arasındadır. Türkiye’de ise BOP çerçevesinde yeni adımların atılmış ve hem suikast hem de başka yöntemlerle Ortadoğu’da güçsüz ve yetkinsiz bir Türkiye için Mossad önderliğinde yoğun bir çalışma başlamıştır. ABD’den ise şu kertede herhangi bir karşı hamle veya konjöktürel bir engelleme söz konusu değildir. Özellikle bu yapılacak olanlara hazırlık olarak birçok yerde imaj düzeltmesi yapan İsrail’in, Papa ziyareti başta `olmak` üzere yakın `zaman` ziyaret ve ilişkilerine bakmak yeterli olacaktır. Olacaklardan sonra İsrail kendisini aklama ve kamuoyu nezdinde fazla yaygaraya mahal vermeyecek şekilde psikolojik harb hazırlığı yapmaktadır. Türkiye ise Hakan Fidan ile yakaladığı sağlam bir istihbarat havasını asla kaybetmemelidir. İsrail’in yakın zamanda Türkiye’de başlatacağı “Karanlık Savaş’’ın bir hayli yıkıcı etkisinin olacağı muhakkaktır. İsrail bu yönde hazırlıklara tam gaz devam etmektedir. Yakın tarihte İsrail istihbarat servisi Mossad ile Rum istihbarat servisi “KİP’’ arasında gizli anlaşma imzalandığı bilinmektedir. İki istihbarat servisinin Türkiye’nin bölgedeki hareketleriyle ilgili de bilgi alışverişinde bulunacağı gelen bilgiler arasındadır. Rum Kathimerini gazetesi, İsrail Cumhurbaşkanı Simon Peres’in geçtiğimiz hafta Güney Kıbrıs’a gerçekleştirdiği ziyaret sırasında iki önemli gizli anlaşma imzalandığını yazdı. Birinci anlaşmanın iki ülke arasında askeri alanlarda ve savunma alanlarında işbirliğine ilişkin unsurlar içerdiğini, diğerinin ise Mossad ile “KİP’’ arasında sürekli bilgi alışverişinde bulunulması olduğunu kaydetti. Evet, hal böyleyken Hakan Fidan ile birlikte Mossad’a karşı önemli hamleler yapan MİT, İsrail’i çok kızdırmıştı. `Mavi` Marmara olayı ile ipler gerilmiş, İsrail kendisi adına çalışan 10 İranlı ajanı Tahran’a bildirdi diye Hakan Fidan hedef tahtasına oturtulmuştu. ABD’nin de bu yüzden, Predatorları Türkiye’ye vermediği ortaya çıkmıştı. Bu süreçte, CIA, Mossad, KGB ve İran istihbarat teşkilatı SAVAK arasındaki gizli `savaş` alevlendi. Gelinen noktada ise Mossad hamleleri Ortadoğu’da artacak ve özellikle üstte saydığım üç devlet üzerine yoğun bir faaliyet başlayacak. Suikastlar ve “Karanlık Savaş’’ `Suriye,` İran ve Türkiye üzerinde giderek artacak. Bu savaşlardan en çok etkilenecek ve ağır darbeler alacak ülke ise şüphesiz ‘’TÜRKİYE’’ olacaktır… Yazılacak çok husus var ama şimdilik yazımı burada bitiriyorum. Ve son söz: “Bu bölgede İstihbaratı güçlü olan devlet söz sahibi olur.’’ Edit 23.07.2014 15:38, Haberler

  • 12:16Kassam Tugayları İsrail savaş uçağı vurdu

    Yazılı açıklamada, İsrail ordusuna ait F16 `savaş` uçağının, Gazze'nin merkezindeki Deyr el-Belah bölgesinin semalarında bir hedefe saldırı girişimi sırasında vurulduğu ileri sürüldü. Açıklamada ayrıca İsrail'in Gazze'ye saldırı başlattığı 7 Temmuz'dan bu yana bu ülkeye ait 3 insansız hava aracının da vurulduğu iddia edildi. Öte yandan, İzzeddin el-Kassam Tugayları tarafından vurulduğu ileri sürülen uçakla ilgili İsrail tarafından henüz bir açıklama yapılmadı. İsrail, 7 Temmuz'da "Koruyucu Hat" adı altında Gazze'ye havadan, 17 Temmuz Perşembe akşamı da karadan saldırıya geçmişti. Saldırılarda şu ana kadar 635 Filistinli hayatını kaybetmiş, 4 bin kişi yaralanmıştı. Edit 23.07.2014 12:16, Haberler

  • 01:53Batı katil İsrail'e sahip çıkıyor

    İsrail'in Gazze'ye düzenlediği operasyonlar, `dünya` gündemine bomba gibi düştü. İsrail'e ilk destek, ABD'den geldi. Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin çağrısıyla toplanan BM Güvenlik Konseyi toplantısından ise bir sonuç çıkmadı. ABD'nin BM Daimi Temsilcisi Susan Rice, New York'ta acil olarak toplanan BM Güvenlik Konseyi'nin toplantısında, ''Hamas'ın ve diğer `terör` örgütlerinin İsrail halkına yönelik başvurduğu şiddetin hiçbir haklı gerekçesi olmadığını'' söyledi. Mısır, İsrail'in saldırılarının derhal durdurulması çağrısında bulundu. Mısır Cumhurbaşkanlığı, saldırılara karşılık olarak İsrail'deki Büyükelçisi'ni geri çağırdı. İsrail'e doğrudan destek verdiğini açıklayan diğer ülke de `Kanada` oldu. `Gazze` saldırısıyla ilgili İsrail'i desteklediğini açıklayan `Kanada,` Hamas'ı da kınadıklarını belirtti. İngiltere, tarafları itidale çağırdı. İngiltere Dışişleri Bakanlığı'nın resmi `Twitter` hesabından yapılan açıklamada, ''Kimsenin yararına olmayacak bu tehlikeli gerginliğin önlenmesi için tüm taraflara itidal çağrısında bulunmaya devam ediyoruz'' denildi. Rusya ise , "İsrail ve `Filistin` arasında meydana gelen olayların kontrol altına alınması için" Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne (BMGK) devreye girmesi çağrısında bulundu. Filistin'in Kahire Büyükelçisi Berekat el-Ferra, `Arap` liderlerini büyükelçilerini geri çekmeye çağırdı. İran da, İsrail'in `Gazze` Şeridi'ne saldırısını kınayarak, uluslararası kuruluşları ve `dünya` kamuoyunu harekete geçmeye çağırdı. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ramin Mihmanperest, İsrail'in saldırısını ''devlet terörizmi'' olarak niteledi ve saldırıları şiddetle kınadıklarını söyledi. Muhalif `Suriye` Kabileler Konseyi Sözcüsü İsmail el-Halidi, İsrail'in `Gazze` saldırısını kınayarak, uluslararası toplumdan saldırıyı durdurmak için müdahalede etmesini istedi. Tunus da, İsrail saldırılarının ''gerekçesi olmadığı'' savundu; bu saldırıların `Filistin` direniş gruplarının ateşkes kararını uyguladığı bölgede yeni bir patlamaya sebebiyet vereceğine dikkati çekti. Filistin'in Kahire Büyükelçisi Berekat el-Ferra, `Arap` liderlerini büyükelçilerini geri çekmeye çağırdı. Edit 23.07.2014 01:53, Haberler

  • 01:23IŞİD Hamas'la savaşmak için Gazze'ye girecekmiş

    IŞİD’in `sosyal medya` hesabında yayınlanan görüntülerde, üyelerin ellerindeki silahların üstünde “IŞİD’in `Gazze` Mücahitleri” ve “geliyoruz ey Yahudiler” cümleleri yer alıyor. IŞİD, ‘Gazzeli Mücahitler’ olarak isimlendirdiği grubun ‘Şeyh Ebu Nur Makdisi Tugayı’ adı altında Suriye’deki askeri `eğitim` kamplarında Gazze’ye girmek üzere eğitildiğini duyurdu. Hamas’a mesaj IŞİD, Gazze’de yönetimi elinde bulunduran `Filistin` İslami Direniş Hareketi’ne (HAMAS) “yüzleşmek yakındır ve çatışma kaçınılmazdır” şeklinde doğrudan bir mesaj gönderdi. IŞİD, Gazzeli savaşçı grubun adının Ebu Nur Makdisi olduğunu belirterek 2009’da Hamas askerleri tarafından öldürülen kişinin öcünü alacağını duyurdu. Hamas'tan yanıt IŞİD’in `Gazze` Şeridi’ne girmesi halinde Hamas’ın nasıl bir karşılık vereceğine dair Al Jazeera’ya konuşan Hamas’ın kurucu liderlerinden Abdülfettah Duhan, “doğru İslami yoldan sapmış olan hiçbir grubun Gazze’ye girişine asla izin vermeyeceğiz” dedi. Duhan’a göre, IŞİD’in Gazze’ye girişi, Gazzelilerin kanını mubah kılması anlamına geliyor. Duhan, “Hamas’la mücadeleye gelen bir grup, sadece Siyonist işgal gücüne yarar” dedi. Filistin Yasama Komisyonu üyesi ve Gazze’deki Hamas Yönetimi `Adalet` Bakanı Muhammed Ferec Gul ise IŞİD’in Gazze’ye girişinin spekülatif bir yalan olduğunu belirtti. Al Jazeera’ya konuşan Gul, “bizim hiç kimseye bir düşmanlığımız yok. İslam Ümmeti bütün gücünü `Filistin` halkına yönelik katliamlara imza atan ve Müslümanların mukaddesatını ayaklar altına alan Siyonist İsrail’e karşı toplayarak mücadele etmelidir” dedi. IŞİD’in Gazze’ye girmesi durumu ile ilgili de açıklama yapan Gul, “eğer Siyonist güçle mücadeleye geliyorsa, buyursun gelsin ama başka hesapları varsa o `zaman` gereken muameleyi görecektir” dedi. IŞİD’in kuşatma altındaki Gazze’ye girmesi İsrail ile `ilişkiler` açısından yeni sorunların çıkmasına neden olur mu sorusunu cevaplayan Gul, “İsrail Gazze’ye girmek için herhangi bir neden aramaz. Gazze’ye ve `Filistin` halkının geneline yaptığı muameleyi sürdürecektir. Ancak Siyonist işgal gücü Gazze’ye girmenin ne demek olduğunu çok iyi biliyor. Gazze’ye girmeden önce bin bir hesap yapması gerekir” dedi. Gazze’deki hiçbir grupla bir düşmanlıklarının bulunmadığını vurgulayan Gul, “Gazze halk olarak bir bütündür ve hiçbir güç bu birliği bozamaz” dedi. Edit 23.07.2014 01:23, Haberler

  • 12:38İsrail'e bir şok daha! Hamas açıkladı..

    Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, Gazze'nin Şucaiyye mahallesinin doğusunda pusuya düşürülen İsrail askeri birliğiyle girdiği çatışmada 10 İsraill askerinin öldürüldüğünü açıkladı. İsrail 'in `Gazze` operasyonunda hayatını kaybeden Filistinlilerin sayısı 500'ü geçerken, İsrail de geçmiş yıllardan farklı olarak büyük kayıplar vermeye devam ediyor. Dün 13 İsrail askerini öldüren Hamas, dün de bir pusu sonucu 10 İsrail askerini öldürdü. İSRAİL 7 ASKERİN ÖLDÜĞÜNÜ AÇIKLADI İsrail Ordusu, `Gazze` saldırıları sırasında son 24 saatte 7 İsrail askerinin daha öldürüldüğünü kabul etti. Hamas, bugün pusuya düşürdüğü 10 askerin öldüğünü öne sürmüştü. Edit 22.07.2014 12:38, Haberler

  • 03:02Coca-Colanin etekleri tutuşmaya başladı

    Coca-Cola, gelirinin İsrail'e aktarıldığı yönündeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını belirtti. Coca-Cola Türkiye'den yapılan yazılı açıklamada şu ifadeler kullanıldı: "Son günlerde çeşitli platformlarda Coca-Cola’ya yönelik asılsız iddiaların gündeme getirildiğini üzülerek izliyoruz. "YÜZDE 100 HALKA AÇIK BİR ŞİRKETİZ" Coca-Cola şirketi, 128 yıl önce ABD’de kurulmuş olan, yüzde 100’ü halka açık uluslararası bir şirket konumundadır ve `dünya` coğrafyasında çok çeşitli ekonomik, siyasi ve dini rejimlerden oluşan birbirinden farklı 206 ülkede faaliyetlerini yürütmektedir. Şirketimizin herhangi bir ülkeyi, hükümeti, herhangi bir ülkenin politikalarını, siyasi ya da dini inancı desteklemesi söz konusu değildir. Bu çerçevede Coca-Cola’nın gelirinin İsrail’e aktarıldığı iddiası da tamamen gerçek dışıdır. "FİLİSTİN'İN EN BÜYÜK İŞVERENLERİNDENİZ" - Coca-Cola Filistin’deki 3. en büyük işveren, 5. en büyük yatırımcıdır. - Coca-Cola şirketi 1998 yılından bu yana Filistin’de faaliyet göstermektedir. - Coca-Cola’nın Filistin’de 3 fabrikası, biri Gazze’de `olmak` üzere 7 satış ve dağıtım merkezi bulunmaktadır. - Coca-Cola, 350 Filistinliye `iş` olanağı sağlamakta, Coca-Cola faaliyetleriyle ilişkili yan sektörlerden ise 3,500 `aile` geçimini sağlamaktadır. TÜRKİYE'DE 3 BİN ÇALIŞANIMIZ VAR Türkiye’de de doğrudan 3 bin dolaylı olarak 30 bin kişiye istihdam sağlayan Coca-Cola olarak, 50 yıldır Türkiye’de ekonomiye güç vermek üzere faaliyetlerimizi sürdürmekteyiz. Coca-Cola’ya yönelik son günlerdeki iddiaların tamamen gerçek dışı olduğu kamuoyuna duyurulur." Edit 22.07.2014 03:02, Haberler

  • 02:53İsrail Askeri: Dün Gece Sanki Hayaletler ile Savaşıyorduk - See more at: http://islamianaliz.com/haber/israil-askeri-dun-gece-sanki-hayaletler-ile-savasiyorduk/7388/#sthash.ATJ8Bo6J.dpuf

    Walla adlı `internet` sitesine açıklama yapan bir İsrail askeri dün `gece` Gazze’ye yönelik kara saldırısı ile ilgili `ilginç` bir açıklama yaptı. Çatışmaya katılan İsrail askeri: “Biz dün `gece` çatışırken hiç Hamas savaşçısı görmedik. Sanki hayaletler ile çatışıyorduk” dedi. Siyonist israilin Gazzeye yönelik saldırıları devam ederken hava saldırılarının ardından dün `gece` başlattığı kara harekatı fiyasko ile sonuçlandı. Hamasın askeri kanadı İzzettin El Kassam Tugayının göstermiş olduğu mukavemet neticesinde bir İsrail askeri öldürüldü. Walla adlı `internet` sitesine açıklama yapan bir İsrail askeri dün `gece` Gazze’ye yönelik kara saldırısı ile ilgili `ilginç` bir açıklama yaptı. Çatışmaya katılan İsrail askeri: “Biz dün `gece` çatışırken hiç Hamas savaşçısı görmedik. Sanki hayaletler ile çatışıyorduk” dedi. Gazzeye yönlik hava saldırıları devam ederken şehit sayısı da 262ye yükseldi - See more at: http://islamianaliz.com/haber/israil-askeri-dun-gece-sanki-hayaletler-ile-savasiyorduk/7388/#sthash.ATJ8Bo6J.dpuf Edit 22.07.2014 02:53, Haberler

  • 23:24Filistinliler bir İsrail askerini esir aldı

    İsrail'in Gazze'ye saldırıları devam ederken, Filistinliler bir İsrail askerini esir aldıklarını açıkladılar. Yakınlarını kaybeden gruplar Şifa Hastanesi önünde İsrail askerinin tutuklanması üzerine sevinç çığlıkları attı ve sevinç göstergesi olarak şeker dağıttılar.Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları sözcüsü Ebu Ubeyde, 1 İsrail askerini esir aldıklarını bildirdi. Esir alınan İsrail askerinin adının Shaul Aron ve askeri kimliğinin 6092065 olduğu iddia ediliyor. Filistinliler `Gazze` Şifa Hastanesi önünde coşkulu sloganlar atıyor, `kutlama` yapıyorlar. Burada açıklama yapan bir kişi, "Bu kadar yoğun saldırılar devam ederken buradaki insanların yakınları hayatlarını kaybederken, bundan sonra da savaşmaya ve direnmeye devam edeceğiz. Esirlerimizin serbest bırakılmasını istiyoruz" ifadelerini kullandı. Hamas sözcüsü yaptığı açıklamada, bir İsrail askerinin tutuklandığını açıkladı. Netanyahu'nun açıklamalarını da değerlendiren sözcü, "Bu açıklamalar gösteriyor ki, İsrail yenilgiyi kabul etti ve savaşacak gücü kalmadı" dedi. Hiçbir başarının olmadığı ortamda İsrail tarafından zafer konuşmasının yapılıyor olması bunun göstergesidir. Yakınlarını kaybeden gruplar Şifa Hastanesi önünde İsrail askerinin tutuklanması üzerine sevinç çığlıkları attı ve sevinç göstergesi olarak şeker dağıttılar. Filistin `Gazze` `Sağlık` Bakanlığı Sözcüsü "Tıbbi yardım ve müdahalede zorlanıyoruz. Çünkü İsrail sivillerle birlikte hastaneleri de hedef alıyor" dedi. Edit 20.07.2014 23:24, Haberler

  • 20:37İsrail medyası artık gizleyemiyor

    İsrail'in önemli gazetesi Jerusalem Post 2 İsrail askerinin öldürüldüğünü duyurdu. El-Kassam Tugayları gün içinde 7 İsrail askerini öldürdüğünü açıklamıştı. Edit 19.07.2014 20:37, Haberler

  • 18:124 İsrail askeri daha Geberdildi.

    Hamas'ın askeri kanadı Kassam Tugayları, bugün keskin nişancılarının 4 İsrail askerini öldürdüğünü belirtti. İsrail'in dün Gazze'ye kara harekatı başlamasının ardından şeridi savunan Kassam Tugayları, 4 İsrail askerini öldürdü. İsrail ordusundan yapılan açıklamada 42 İsrail askerinin de yaralandığı belirtilirken, askerlerin keskin nişancılar tarafından vurulduğu belirtildi. İsrail askerlerinin Aşkelon üssünün kuzeyindeki Beyt Lahya Bölgesinde vurulduğunu kaydedildi. Edit 19.07.2014 18:12, Haberler

  • 00:44İşte 41 ayette İsrail!

    Kur'an-ı Kerim'de İsrailoğulları ile ilgili 41 ayet geçiyor. Peki Kuran Gazze'yi kana bulayan İsrail'den nasıl bahsediyor?İŞTE O AYETLER Ey İsrailoğulları, size verdiğim nimetimi hatırlayın, bana verdiğiniz sözü tutun ki, ben de size verdiğim sözü tutayım ve sadece benden korkun! Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti ve vaktiyle sizi âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın. Hani bir vakitler İsrailoğulları'ndan şöylece mîsak (kesin bir söz) almıştık: Allah'dan başkasına tapmayacaksınız, ana-babaya iyilik, yakınlığı olanlara, öksüzlere, çaresizlere de iyilik yapacaksınız, insanlara güzellikle söz söyleyecek, namazı kılacak, zekatı vereceksiniz. Sonra çok azınız müstesna `olmak` üzere sözünüzden döndünüz, hâlâ da dönüyorsunuz. Ey İsrailoğulları! Sizlere ihsan ettiğim nimetimi ve sizi vaktiyle âlemdeki ümmetlere üstün tuttuğumu hatırlayın! İsrailoğullarına sor: `Biz` onlara ne kadar açık âyetler vermiştik. Fakat Allah'ın nimetini her kim kendisine geldikten sonra değiştirirse, şüphe yok ki, Allah'ın azabı çok şiddetlidir. Baksana, İsrail oğullarının Musa'dan sonra ileri gelenlerine! Hani onlar, bir peygamberlerine: "Bize bir kumandan gönder de Allah yolunda savaşalım..." dediler. O da: "Size `savaş` farz kılınırsa, acaba yapmamazlık eder misiniz?" dedi. Onlar: "Bize ne oldu da yurtlarımızdan çıkarıldığımız ve çocuklarımızdan ayrıldığımız halde Allah yolunda savaşmayalım?" dediler. Bunun üzerine `savaş` kendilerine farz kılınınca da onlardan pek azı hariç, yüz çevirdiler. Ama Allah, o zalimleri bilir. Allah onu İsrailoğullarına (şöyle diyecek) bir peygamber olarak gönderir: "Şüphesiz ki ben size Rabbinizden bir âyet (mucize, belge) getirdim: Size, kuş biçiminde çamurdan birşey yaparım da içine üflerim, Allah'ın izniyle o, kuş olur; anadan doğma körü ve alacalıyı iyileştiririm ve Allah'ın izniyle ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yiyor ve neleri biriktiriyorsanız size `haber` veririm". Tevrat indirilmeden önce, İsrail (Yakub)in kendisine haram kıldığı dışında, yiyeceklerin hepsi İsrailoğullarına helal idi. De ki: "Eğer doğrulardan iseniz, haydi Tevrat'ı getirip okuyun". Allah, İsrailoğularından söz almıştı. İçlerinden on iki müfettiş göndermiştik... Allah şöyle demişti: " Ben, muhakkak sizinle beraberim. Namazı dosdoğru kıldığınız, zekatı verdiğiniz, peygamberlerime iman ettiğiniz ve onlara yardımda bulunduğunuz, (mallarınızı) Allah yolunda güzelce sarfettiğiniz takdirde, günahlarınızı mutlaka örter ve sizi altından ırmaklar akan cennetlere korum. Fakat sizden her kim de, bundan sonra küfrederse, dosdoğru yoldan sapmış olur. Bunun içindir ki, İsrâiloğulları'na: "Kim, bir cana kıymayan veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayan bir nefsi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir nefsin yaşamasına sebep olursa, bütün insanları yaşatmış gibi olur" hükmünü yazdık (farz kıldık). Şüphesiz ki onlara peygamberlerimiz açık delillerle geldiler. Yine de bundan sonra onların birçoğu yeryüzünde aşırı gitmektedirler. Andolsun `biz,` İsrailoğulları'ndan söz aldık ve onlara `peygamberler` gönderdik. Fakat ne `zaman` onlara bir peygamber nefislerinin hoşlanmadığı bir şey getirmişse, bunlardan bir kısmını yalanlamışlar, bir kısmını da öldürmüşlerdir. Andolsun, "Allah, Meryem'in oğlu Mesih'tir" diyenler elbette kâfir olmuşlardır. Oysa Mesih onlara: "Ey İsrailoğulları, hem benim, hem de sizin Rabbiniz olan Allah'a ibadet edin. Kim Allah'a ortak koşarsa, şüphesiz Allah ona cenneti haram kılmıştır ve onun varacağı yer cehenemdir. Zalimlerin yardımcıları da yoktur" demişti. İsrailoğulları'ndan küfredenler, Davud ve Meryem'in oğlu İsa diliyle lanetlenmişlerdir. Bu, onların isyan etmeleri ve aşırı gitmeleri yüzündendi. Allah şöyle diyecektir: "Ey Meryemoğlu İsa! Sana ve annene olan nimetimi hatırla! Hani seni Rûhu'l-Kudüs (Cebrâil) ile desteklemiştim. Beşikteyken ve kemâle ermişken insanlarla konuşuyordun. Sana yazıyı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. İznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yapmış ve ona üflemiştin, o da iznimle kuş olmuştu. Anadan doğma kör olanı ve alaca hastalığına yakalanmış kimseyi iznimle iyileştirmiştin. Ölüleri iznimle (hayata) çıkarmıştın. İsrailoğulları'na âyetlerle geldiğin ve onlardan inkâr edenlerin: "Bu ancak apaçık bir sihirdir" dedikleri `zaman` seni, onlardan korumuştum. Allah'a karşı ilk görevim, hak olandan başka bir şey söylemememdir. Gerçekten ben size Rabbinizden bir mucize getirdim, artık İsrailoğullarını benimle gönder. Ne `zaman` ki, azap üzerlerine çöktü, dediler ki, "Ey Musa! Bizim için Rabbine dua et, sana olan ahdi hürmetine eğer bizden bu azabı kaldırır uzaklaştırırsan, yemin olsun ki, sana kesinlikle iman edeceğiz. Ve İsrailoğullarını seninle birlikte göndereceğiz." Ve o hırpalanıp ezilmekte olan kavmi de yeryüzünün, bereketle donattığımız doğusuna ve batısına mirasçı yaptık. Ve böylece Rabbinin, İsrailoğullarına olan o güzel vaadi, sabırları yüzünden gerçekleşti. `Biz` de Firavun ile kavminin yapageldikleri `sanat` eserlerini ve diktikleri binaları yerle bir ettik. Ve İsrailoğullarının denizden geçmelerini sağladık? Derken bir kavme vardılar ki, onlar, kendilerine mahsus bir takım putlara tapıyorlardı. Dediler ki; Ey Musa! Onların tanrıları gibi, sen de bize bir tanrı yap! `Musa` da onlara dedi ki: Siz gerçekten cahillik eden bir kavimsiniz. Ve sonra İsrailoğulları'nı denizden aşırdık. Firavun, düşmanca saldırmak için derhal adamlarını ve askerlerini arkalarına düşürdü. Ta ki, suda boğulmaya başlayınca "İnandım, gerçekten de İsrailoğulları'nın iman ettiğinden başka tanrı yoktur. Ben de ona teslim olanlardanım." dedi. Gerçekten İsrailoğulları'nı çok güzel bir yurda yerleştirdik ve onlara hoş nimetlerden rızıklar verdik. Anlaşmazlığa düşmeleri de kendilerine ilim geldikten sonra oldu. Şüphe yok ki, Rabbin, o anlaşmazlığa düştükleri konularda `kıyamet` günü aralarında hüküm verecektir. Musa'ya da `kitap` verdik ve beni bırakıp başkasını vekil edinmeyiniz diye onu İsrail oğulları için bir hidayet rehberi kıldık. Biz İsrailoğulları'na Tevrat'ta şu hükmü verdik: "Muhakkak siz, yeryüzünde iki defa fesat çıkaracaksınız ve muhakkak büyük bir yükselişle yükseleceksiniz." İşte bunlar, Allah'ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerden, Âdem'in soyundan ve gemide Nuh ile beraber taşıdıklarımızın neslinden, İbrahim ve İsrail'in soyundan, hidayete erdirdiğimiz ve seçtiğimiz kimselerdir. Kendilerine Rahmân (olan Allah)ın âyetleri okunduğu `zaman` ağlayarak secdeye kapanırlardı. Hemen gidin de Firavun'a deyin ki: "Biz Rabbinin (sana gönderilen) elçileriyiz. Artık İsrailoğulları'nı bizimle gönder, onlara azab etme; `biz` sana Rabbinden bir mucize ile geldik. Selam doğru yolda gidenleredir." Ey İsrailoğulları! Sizleri düşmanınızdan kurtardık ve Tûr dağının sağ yanında size söz verdik, üzerinize de kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Harun: "Ey anamın oğlu! Sakalımı ve başımı (saçımı) tutma. Ben senin 'İsrailoğulları arasında `ayrılık` çıkardın, sözüme bakmadın' diyeceğinden korktum." dedi. İsrail oğullarını bizimle beraber gönder." "O başıma kaktığın `nimet` de (aslında) İsrail oğullarını kendine köle edinmiş olmandır. " Ve onlara İsrail oğullarını mirasçı yaptık. İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir âyet (delil) değil midir? Haberiniz olsun ki bu Kur'ân, İsrail oğullarına, hakkında ihtilaf edegeldikleri şeylerin pek çoğunu anlatmaktadır. Andolsun ki `biz` İsrailoğullarını o aşağılayıcı azabdan kurtardık. Andolsun ki `biz,` vaktiyle İsrailoğulları'na `kitap,` hüküm ve peygamberlik vermiştik. Onları temiz rızıklarla rızıklandırmıştık. Ve onları âlemlerden üstün kılmıştık. De ki: "Ne dersiniz, eğer bu Kur'an Allah tarafından ise ve siz de onu inkâr etmişseniz, bununla birlikte İsrailoğulları'ndan bir şahit de onun bir benzerini (Tevrat'ta görüp) inanmışken siz hala büyüklük taslarsanız (haksızlık etmiş olmaz mısınız)? Şüphesiz ki, Allah zalim bir topluluğu doğru yola iletmez." Meryem oğlu İsa da: "Ey İsrailoğulları! ben size Allah'ın elçisiyim. benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici olarak (geldim)." demişti. Fakat onlara apaçık delillerle gelince "Bu, apaçık bir büyüdür." dediler. Edit 19.07.2014 00:44, Haberler

  • 20:20İsrail katliamına en büyük tepki Venezuela ve Şili'den

    İsrail'in Gazze'de yaptığı katliama ilk ciddi `tepki` Güney Amerika ülkesi Venezuela ve Şili'den geldi. İsrail'in dün Gazze'de kara harekatı başlatmasından bu yana 18 Filistinli ile 1 İsrail askeri hayatını kaybetti. İsrail'in yaptığı katliama dünyanın bir çok ülkesinden tepkiler geldi. Katliama yönelik en ciddi `tepki` ise Güney Amerika ülkesi Venezuela ile Şili'den geldi. Venezuela, İsrail Büyükelçisi'ni sınır dışı ederken Şili ise İsrail ile tüm ticari ilişkilerini askıya aldığını duyurdu. Edit 18.07.2014 20:20, Haberler

  • 19:37Naziler olarak İsrail'in tarafındayız

    `Almanya` Başbakanı Angela Merkel, İsrail'in tarafında olduklarını söyledi Berlin'deki Federal `Basın` Merkezin'de gazetecilerle bir araya gelen `Almanya` Başbakanı Angela Merkel, `basın` mensuplarının sorularını cevaplandırdı. Bir gazetecinin İsrail'in Gazze'ye düzenlediği saldırılara ilişkin değerlendirmesini sorması üzerine Merkel, İsrail'in tutumunun ölçülü olması gerektiğini ifade etti. Telaviv ve Kudüs'ün Hamas'ın elindeki roketlerle vurulabileceğini savunan Merkel, "Hamas'ın elinde yeni `silahlar` var. Her saldırıya uğrayan ülke kendisini savunacaktır. `Almanya` olarak İsrail'in tarafındayız'' diye konuştu. Angela Merkel, Mısır'ın İsrail ve Filistin'e önerdiği ateşkes teklifine de değinerek, ''Ümit ediyoruz ki Mısır'ın inisiyatifi `Arap` coğrafyasında kabul görür'' dedi. Filistin ve İsrail arasında yaşanan kriz konusunda, siyasi bir çözümün gerektiğini belirten Merkel, çözümün iki devletli modelden geçtiğini vurguladı. Angela Merkel, sorunun çözümüne katkı için Dışişleri Bakanı Frank Walter Steinmeier'in bölgeye gittiğini ve bazı temaslarda bulunduğuna işaret ederek, Mısır'ın ateşkes için aldığı arabulucuk insiyatifinin kabul görmesini ümit ettiğini sözlerine ekledi. Edit 18.07.2014 19:37, Haberler

  • 02:36 İsrail Zırhlılarla Refah ve Han Yunus Kentlerine Girdi

    İsrail, yoğun bombardıman altında bulunan Gazze'nin, Refah ve Han Yunus kentlerine girdi. İsrail, `tank` ve zırhlı araçlarla Gazze'nin Refah ve Han Yunus kentlerine girdi. İsrail Başbakanlık Sözcüsü Ofir Gendelman, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun, İsrail ordusuna, Gazze'den İsrail'e uzanan tünellerin vurulması amacıyla kara harekatı başlatılması emrini verdiğini açıkladı. Edit 18.07.2014 02:36, Haberler

  • 21:30Ronaldo'ya Kur'an hediye ettiler

    Suudi Arabistan'ın önde gelen telekomünikasyon şirketlerinden birinin reklamında oynama teklifini geri çevirmeyen Cristiano Ronaldo'ya özel bir `hediye` hazırlandı. Özel kutusu içinde hazırlanan altın işlemeli Kur'an-ı Kerim, teşekkür olarak Portekizli oyuncuya `hediye` verildi. Ronaldo'nun da bu özel `hediye` karşısında "Bunu evimin en özel yerinde saklayacağım" dediği öğrenildi. MÜSLÜMANLARLA ARASI ÇOK İYİ Kur'an `hediye` edilecek kadar değer verilen Ronaldo, bir süre önce de, 2011'de kazandığı Altın `Ayakkabı` ödülünün açık arttırmayla satılmasının ardından eline geçen 1.5 milyon euro'yu Gazze'deki Filistinli çocuklar için bağışlamıştı. Portekizli oyuncu ayrıca, İsrail Milli Takımı'yla Tel Aviv'de oynadıkları `Dünya` Kupası eleme maçının ardından İsrailli futbolcularla forma değiştirmeyi reddetmişti. Hatta bazı `basın` organlarında Ronaldo'nun forma değiştirme teklifi üzerine "Ben katillerle forma değiştirmem" dediği bile iddia edilmişti. Ronaldo'nun son zamanlarda Filistin'le ilgili söylemleri ve ilgisi müslüman aleminde büyük takdir topluyor. Edit 17.07.2014 21:30, Haberler

  • 21:26Ronaldo’ya Yahudi düşmanlığı soruşturması

    Real Madrid’in `yıldız` oyuncusu Cristiano Ronaldo’ya UEFA soruşturma açtı. Soruşturmanın nedeni ise formasını isteyen İsrailli futbolcuyu reddetmisi. Yahudi düşmanlığı ile suçlanıyor. Cristiano Ronaldo’ya Yahudi düşmanlığı soruşturması Geçtiğimiz hafta 2014 `Dünya` Kupası `Avrupa` Elemeleri’nde Portekiz ile İsrail’in berabere kaldığı maçta Real Madrid’in `yıldız` futbolcusu Cristiano Ronaldo, formasını isteyen İsrailli futbolcuyu reddetmişti. Ronaldo’nun daha sonra da “katillerle forma değiştirmem” dediği ileri sürülmüştü. Olay hakkında UEFA tarafından soruşturma açıldığı belirlendi.Cristiano Ronaldo, 2011 yılında kazandığı altın ayakkabıyı açık arttırmayla satışa çıkarmış, elde edilen geliri Filistinli çocuklara bağışlamıştı. Edit 17.07.2014 21:26, Haberler

  • 13:36Fuat Avni desifre oldu.

    17 ve 25 Aralık sürecinde sosyal medyada açtığı hesaplarla savcılık ve poliste bulunan birçok dosyaya ilişkin gizli bilgileri paralel yapının çıkarlarına hizmet edecek şekilde afişe eden Fuat Avni'nin, Emre Uslu olduğu ortaya çıktı. Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) savcılığa Fuat Avni mahlası ile gerek sosyal medyada gerekse de bazı `internet` sitelerinde boy gösteren kişinin Taraf gazetesi yazarı Emre Uslu olduğunu bildirdi. MİT, bu bilgiyi Fuat Avni'nin köşe yazısı yazdığı bir sitede, kuruma yönelik çeşitli iftiralar ortaya attığı gerekçesiyle `Ankara` Cumhuriyet Başsavcılığı'na yaptığı şikâyetin dilekçesinde verdi. Emre Uslu'nun bu isimle `yazı` yazıp MİT'i yıpratmaya çalıştığı kaydedilen yazıda hakkında işlem yapılması istendi. Bu başvuru üzerine Uslu hakkında Fuat Avni imzası ile kaleme alınan ve MİT'i konu edinen bazı yazıları sebebiyle soruşturma açıldı. Soruşturma dosyası `Ankara` Cumhuriyet Savcısı Serdar Coşkun tarafından söz konusu `internet` sitesinin yayın yeri İstanbul olduğu gerekçesiyle İstanbul Savcılığı'na gönderildi. Belçika'nın başkenti Brüksel'de bulunduğu bilinen Emre Uslu Türkiye'ye dönerse ifadesine başvurulacak. Bilindiği gibi Emre Uslu 30 Mart seçimlerinden hemen önce Brüksel'e gitmiş, bir süre burada kalacağını açıklamıştı. Uslu `askerlik` sorunları sebebiyle de daha önce ABD'den bir süre Türkiye'ye gelememişti. Edit 17.07.2014 13:36, Haberler

  • 20:02İsrail’de füze paniği!

    şgalci-terör devletinin `Gazze` halkına karşı gerçekleştirdiği `soykırım` saldırıları sürerken, Gazze’den dün atılan füzeler İsrail’de büyük paniğe yol açtı. İslami Cihad Hareketinin askeri kanadı Kudüs Seriyyeleri, dün İsrail’in kuzeyindeki Netanya kentini “Burak 100” füzeleriyle vurdu. Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları da, İsrail’in Aşdot şehrine attığı füzelerden biri Sdot Miha Askeri Üssüne isabet etti. Her iki füze saldırısının İsrail’de şok etkisi oluşturduğu, sirenlerin çalması üzerine halkın büyük bir `korku` ve panik içinde sığınaklara koştuğu bildirildi. Öte yandan Hamas, dün ilk defa İsrail’e karşı insansız hava aracı kullandığını açıkladı.AMMAR YİĞİT / GAZZE’DEN BİLDİRİYOR - 12 Haziran’da Batı Yaka’da kaybolan 3 Yahudi yerleşimcinin 18 gün sonra ölü bulunmasını bahane ederek geçen pazartesi gününden beri savunmasız `Gazze` halkının üzerine bomba yağdıran, soykırımcı işgal devletinin katliam ve `yıkım` saldırıları sürerken, dün Gazze’den atılan füzeler İsrail’de büyük paniğe ve korkuya yol açtı. NETANYA ŞEHRİ, BURAK 100 FÜZELERİYLE VURULDU İşgal devletinin saldırıları karşısında elindeki kıt imkanlarla Gazze’yi savunanan İslami Cihad Hareketinin askeri kanadı Kudüs Seriyyeleri, dün İsrail’in kuzeyindeki Netanya şehrini “Burak 100” füzeleriyle vurması sonucu, İsrailliler büyük `korku` içinde sığınaklara koştu. Füze saldırılarının sürmesi üzerine Netanya şehrinde günboyunca siren ve uyarı zilleri çalındı. Kudüs Seriyyeleri’nden yapılan yazılı açıklamada ise, “Mücahitlerimiz Netanya kentini yerel yapım ‘Burak 100’ füzeleriyle hedef almıştır” denildi. Açıklamada, Gazze’ye 90 kilometre uzaklıktaki Netanya kentinin ilk defa Burak 100 füzeleriyle hedef alındığı kaydedildi. SDOT MİHA ASKERİ ÜSSÜ İSABET ALDI Füze saldırısına uğrayan Netanya şehrinden sonra ikinci bir İsrail şehri Aşdot’a Gazze’den füze atıldı. Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları tarafından Aşdot şehrine atılan füzelerden birinin “Sdot Miha Askeri Üssü”ne (Kinaf 2) isabet etmesi üzerine sirenler çalmaya başladı ve burada da halkın büyük `korku` ve panik içinde sığınaklara koştuğu gözlendi. Füzelerin askeri üsse isabet etmesi üzerine israilli askerlerin korunaklı bölgelerden uzun süre çıkmadığı bildirildi. Kassam Tugayları’ndan yapılan açıklamada ise, “İsrail’e attığımız füzelerle Aşdot’daki hedeflerimizi vurduk. Özel kaynaklarımız füzelerden birinin Sdot Miha Askeri Üssü’ne isabet ettiğini bildirdi” denildi. Açıklamada, söz konusu üssün, “Arrow 2” hava savunma sistemi ve nükleer başlık taşıyan “Jericho-2” füzelerinin bulunduğu üs olduğu da kaydedildi. Kassam Tugaylarından insansız hava aracı Bu arada Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, ilk defa İsrail hava sahasına, İnsansız Hava Aracı (İHA) gönderdiğini bildirdi. Kassam Tugayları tarafından yapılan yazılı açıklamada, İsrail hava sahasında “özel bir görevi yerine getirmek amacıyla” İHA gönderildiği belirtildi. İsrail ordusu, sabah saatlerinde ülkenin güneyinde, bir İHA düşürdüğünü açıklamıştı. İzzeddin el-Kassam Tugayları’ndan yapılan açıklamada ise, `kendi` imkanlarıyla İnsansız Hava Aracı (İHA) ürettiklerini duyurdu. Kassam Tugayları tarafından yapılan yazılı açıklamada, “Mühendislik çalışmalarımız çerçevesinde saldırı ve keşif amaçlı Ebabil-1 isimli saldırı ve keşif uçakları yaptık. Bundan 3 prototip üretildi. Keşif amacıyla A1A, saldırı için A1B, A1C `tipi` İHA da intihar saldırısı için üretildi” denildi. İzzeddin el-Kassam Tugayları ayrıca, `Gazze` sınırında İsrail’e ait bir tankı “kornet `tipi` tanksavar füzeyle” vurduğunu ve kullanılamaz hale getirildiğini açıkladı. “İsrail’den gaz bombası” Öte yandan, dün sabah saatlerinde İsrail ordusu, Gazze’nin sınır bölgelerine gaz ve aydınlatma fişeği attı. Sınır bölgelerine atılan bombalar, ekili alanlara ve bazı evlere büyük zarar verdi. Gazze’deki `Filistin` hükümeti `Sağlık` Bakanlığı yetkililerinden aldığı bilgiye göre ise, İsrail’in Gazze’deki bir eve düzenlediği bombardımanda yaralanan 1 Filistinli hayatını kaybetti. Gazze’nin çeşitli bölgelerine düzenlenen hava saldırılarında ise 30 Filistinli yaralandı.Şeyh Aclin semtinde ise Şemleh ailesine ait eve düzenlenen saldırıda 2 kişinin yaralandığı belirtildi. İşgal ordusu, Batı Yaka’da `protesto` gösterisi sırasında Münir Ahmed el-Bidariyn isimli Filistinliyi de vurarak öldürdü. Olay yerine gelen ambulansa askerlerin izin vermemesi neticesinde Bidariyn aşırı kan kaybından hayatını kaybettiği bildirildi. ŞEHİD SAYISI 173’E YÜKSELDİ İsrail’in Gazze’ye düzenlediği saldırılarda, hayatını kaybedenlerin sayısının ise 175’e, yaralı sayısının da 1300’e yükseldiği bildirildi. 560 `ev` tümüyle zarar gördü Filistin uzlaşı hükümetinin Bayındırlık ve İskan Bakanı Mufid el-Hasayine, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarında 560 evin tümüyle zarar gördüğünü belirtti. Hasayine, yaptığı açıklamada, “İsrail’in Gazze’de geçen pazartesi günü başlattığı saldırılardan şimdiye kadar 560 `ev` tümüyle, 12 bin 800 `ev` ise kısmen zarar gördü” dedi. İsrail 1470 hedefi vurdu İsrail ordusunun, saldırılarını sürdürdüğü `Gazze` Şeridi’nde, şimdiye kadar bin 470 hedefi vurduğu belirtildi.Ordu tarafından yapılan yazılı açıklamada, bin 470 yerin hedef alındığı belirtilerek, “bunlardan 210’unun tüneller, 770’inin füze rampaları, 69’unun `eğitim` alanları, 63’ünün `silah` üretilen atölyeler ve depoların olduğu” iddia edildi. Açıklamada, “Koruyucu Hat” saldırısının başladığından bu yana Gazze’den İsrail’e 980 roket atıldığı, bunlardan 760’ının İsrail topraklarına düştüğü ifade edildi. Edit 16.07.2014 20:02, Haberler

  • 23:48Bulgar ve Yunan Gümrük Kapilarini Kapatti !!

    Alinan Bilgiye göre Bugun Sabah 06:00 da Sularinda Bulgar gümrügünde Bilgisayarlarda sorun yasandigini ve Gümrük kapisinin kapali oldugunu belirten bulgar gümrügü yetkilileri sila hasreti ceken gurbetcilerimizi yunan gümrügünü sevk etti Yunan gümrügü ise türk pasaportlarina sorun cikarinca bir gerginlik yasandi ve türkiye cumhuriyeti yetkililerinin aramasi sonucu kapilar 15:00 de tekrar acildi gümrük kapilarinda 9 saat bekleyen gurbetcilerimiz sila hasretine yunan ve bulgar gümrügünün yaptiklarina bir anlam veremediklerini belirttiler herzaman ayni muameleye yapildigini ve bu ise bir cözüm bulunmasi gerektiğini söylediler. Edit 14.07.2014 23:48, Haberler

  • 23:13Geneleve saldırdılar:34 ölü

    Irak'ın başkenti Bağdat'ta iki farklı binaya düzenlenen silahlı saldırıda en az 34 kişi öldü. Ölenlerin 20'sinin `kadın` olduğu belirtildi. Irak polisi, saldırının dün Bağdat'ın doğusundaki Zayuna mahallesinde gerçekleştirildiğini ifade etti. Bir `polis` memuru, olay yeri için "Her tarafta ceset vardı" dedi. Saldırıyı üstlenen bir grup olmadı. İki binanın da genelev olarak kullanıldığı belirtiliyor. AFP `haber` ajansının aktardığına göre, saldırıya uğrayan bir binanın sol kapısında "Fuhuşun kaderi budur" yazıyordu. Reuters `haber` ajansı, Zayuna mahallesi sakinlerinin saldırılardan, kadınların 'seks işçisi olduğunu' düşünen Şii militanları sorumlu tuttuğunu bildirdi. Mahallede Şii ve Sünni nüfus ağırlıkta yaşıyor. Geçen yıl da Zayuna'da bir genelev saldırıya uğramış, 7'si `kadın` 12 kişi öldürülmüştü. Edit 14.07.2014 23:13, Haberler

  • 19:43İSRAİL İKİ ÜLKEYİ DAHA VURDU !

    İsrail'in `Gazze` Şeridi'ye yönelik operasyonu 7. gününde. İsrail saldırılarında şu ana kadar 172 Filistinli yaşamını yitirdi. İsrail, Gazze'nin ardından bugün Lübnan ve Suriye'de de bazı hedefleri vurdu. İsrail ordusundan yapılan açıklamada, `Suriye` ve Lübnan'daki bazı hedeflerin vurulduğu belirtildi. Açıklamada, Lübnan'ın güneyinden ve Suriye'den İsrail'e füze saldırıları düzenlendiği ifade edildi. İsrail, bu saldırılara karşılık vererek `Suriye` ve Lübnan'daki bazı hedefleri bombaladı. Suriye'den Golan tepelerine füze fırlatıldı. Füze boş araziye düştü. Buna karşılık veren İsrail, `Suriye` ordusuna ait mevzi ve cephanelere saldırı düzenledi. Edit 14.07.2014 19:43, Haberler

  • 19:07Zulüm ve Gözyaşıyla Yoğrulan Filistin

    Bu durumu kendisine dert edinmeyen çağın Müslümanları ise, heva-heves, şehvet ve arzularının peşine düşmüş durumda. Ne hazindir ki olup bitenler karşısında Müslümanlar kör, sağır ve dilsizi oynuyor. Haddad için ağlamaya gerek yok; o zaten şehid. Asıl ağlanması gereken `biz` Müslümanların hali. Hepimizin hali; benim, senin, onun bizim halimiz. Ümmetin hali... Zulüm ve gözyaşıyla yoğrulan bir toprağın adı Filistin. Gencecik bedenlerin toprağa düştüğü, kadınların dul kalıp anaların yüreklerine taş bastığı, çocukları yetim bir coğrafyanın adı Filistin. Hakkında şiirler yazılan, marşlar bestelenen, müslümanların ilk kıblegahı, kutsal ve `kusursuz` bir şehrin bekçisi Filistin. İnsanlığın ölüp ölüp dirildiği, her dirilişinde eskisinden daha kalleş ve kahpece katledildiği, gözlerin dağlandığı, dillerin tutulduğu, zihinlerin afyonlandığı, eşref-i mahlukatın uykuya daldığı bir dünyanın mazlum ülkesi. Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in Miracı, dünyadaki 2 milyar Müslümanın imtihan tahtası Filistin. DUADAN BAŞKA SIĞINACAK LİMANLARI YOK İsrail'in Filistin'de işlediği cinayetlere bir yenisi daha eklendi. 2 yaşındaki Hadeel Al-Haddad İsrail saldırılarında hayatını kaybederek şehit düştü. Hadad'ın şehid bedeni başında dua eden babası, Müslümanların en büyük silahını kuşanmış, dua ediyor. Filistinlilerin duadan başka bu dünyada sığınacakları bir liman yok. İsrail'in şehit ettiği Haddad'ın yüzündeki tebessüm, dünyanın farklı coğrafyalarında yaşayan Müslümanlara mesaj niteliğinde. Hadad'ın gül cemali, adeta cennet yurdunda kendileri için hazırlanan mükafatları müjdeliyor. BU ÜMMETİN YİĞİTLERİ NEREDE 2 yaşındaki Haddad tıpkı kendisinden önce şehit edilenler gibi, mertebelerin en yükseğine ulaştı. Peki onun bu şehadetinden kimler sorumlu. Sadece İsrail mi? Ya 2 Milyarlık İslam alemi? Hazreti Muhammed'in Ümmeti ne yapıyor! Bu ümmetin yiğitleri Ali'leri, Selman-i Farisileri, Ömerleri, Hüseyinleri, Hasanları, Selahaddinleri, Fatihleri nerede? Bu ümmetin Sümeyyeleri, Ayşeleri, Fatımaları, Zeynepleri, Rukiyeleri, nerede? `Filistin` Enformasyon Bakanlığı, "1 Haziran `Dünya` Çocuk Günü" dolayısıyla yaptığı açıklamada, 2000 yılından bu yana İsrail güçlerince 1456 Filistinli çocuğun öldürüldüğünü, yaklaşık 5 bin çocuğun da yaralandığını açıklamıştı. Haddad ve onun arkadaşları bu sayının içine dahil değil. DURRA'YI ŞEHİD EDEN ESFEL-İ SAFİLİNLER Muhammed Durra 2007 yılında, İsrail askerlerinin açtığı `ateş` sonucu babasının kucağında şehid olmuştu. İsrail askerleri, 45 dakika boyunca babasının bedenine `korku` içinde sığınan Durra'ya kurşun sıktı. Şehit edilen Durra'nın, son nefesini verirken çırpınan küçük bedeni, hâlâ zihinlerde. Durra'nın ardından Haddad ve daha ismini bilmediğimiz binlerce çocuk İsrail askerlerince insafsızca katledildi, katledilmeye de devam ediyor. Şeyh Ahmet Yasin'in mektubu 2004 yılında tekerlekli sandalyesinde cami çıkışında İsrail tarafından şehit edilen, Şeyh Ahmed Yasin, Müslümanların `Filistin` davasına olan duyarsızlığını yazdığı şu satırlarla dile getİrmişti. Allah'ım! Ümmetin suskunluğunu sana şikayet ediyorum! Siz ey Müslümanlar! Suskun ve aciz, helak olmuş ölüler! Hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felaketler karşısında? Bir halk yok mu? Hiç mi kimse yok, Allah için ve ümmetin namusu için kızacak? Şerefli direnişçilerken, bizleri `katil` teröristler olarak ilan edenlere karşı duracak! Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken? Siyonist katilleri ve uluslararası işbirlikçilerini görmezden gelirken! Omuzlarımıza el verecek ve göz yaşlarımızı silecek bir bakış! Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o `zaman` alınlarımızda şu yazılacak: "Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık!" Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek! Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız! Bizden, teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin! Temennimiz, Allah'ın, emaneti savsaklayan herkesten kısas almasıdır! Umarız bizim aleyhimize olmazsınız! Allah aşkına, bari aleyhimize olmayın! Ey ümmetin liderleri, ey ümmetin halkları! Edit 14.07.2014 19:07, Haberler

  • 11:45Gazze'de katliam sürüyor

    İsrail'in Gazze'ye yönelik kanlı saldırılarının bilançosu her dakika artıyor. İsrail bir haftadır dünyanın gözleri önünde Gazze'yi bombalamaya devam ediyor. Binlerce `bina` ve `iş` yeri harabeye dönerken onlarca `aile` yok oluyor. Saldırılarda yüzlerce masum `Gazze` halkı ölümden kurtulamıyor. Binlerce Filistinli gökyüzünden yağan füzelerden kurtulmak için yanlarına aldıkları birkaç parça eşya ile arkalarına bile bakmadan evlerinden kaçıyor. İsrail'in geçen haftadan bu yana Gazze'ye düzenlediği saldırılarda ölenlerin sayısı 172'ye yükseldi, bin 267 kişi ise yaralandı. EN ÇOK ÇOCUKLAR ETKİLENDİ İsrail'in Gazze'nin çeşitli bölgelerine attığı füzelerde ise 33 Gazzeli çocuk hayatını kaybetti. Hamas mevzilerini vurduğunu iddia eden İsrail, gelişigüzel attığı füzelerde 16 `kadın,` 33 çocuğun canına kıydı. Filistinli ailelerin evlerine yapılan bombalı saldırılarda ise birçok Filistinli yakınını kaybetti. En çok etkilenenler ise yine çocuklar oldu. `Anne` babasını kaybeden Gazzeli çocuklar acı manzarayı gözyaşları içinde izlemekten başka bir şey yapamadı. 7 Filistinli daha yaralandı İsrail'in Gazze'ye düzenlediği son saldırılarda 7 Filistinlinin yaralandığı bildirildi. Görgü tanıkları, İsrail'e ait `savaş` uçaklarının, Gazze'nin çeşitli bölgelerine düzenlediği saldırılarda er-Rimal semtinde hükümete ait bilgisayar sistemlerinin bulunduğu binanın hedef alındığını ve 5 kişinin yaralandığını ifade etti. 560 `ev` zarar gördü Filistin uzlaşı hükümetinin Bayındırlık ve İskan Bakanı Mufid el-Hasayine, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarında 560 evin tümüyle zarar gördüğünü belirtti. Hasayine, "İsrail'in Gazze'de geçen pazartesi günü başlattığı saldırılardan şimdiye kadar 560 `ev` tümüyle, 12 bin 800 `ev` ise kısmen zarar gördü" dedi. DUVARLARA YAHUDİ SEMBOLLERİ ÇİZDİLER Gazze'deki sivillerin ölümünü sahillerden izleyen İsrail halkı ise Gazzelilere yönelik nefret eylemlerini artırmış durumda. Rina kentindeki bazı İsraillilerin duvarlara Yahudi sembolleri çizdiği ve 'Araplara Ölüm' sloganları yazdığı görülüyor. Edit 14.07.2014 11:45, Haberler

  • 11:35İsrail, Suriye’ye Saldırdı

    İsrail ordusu, Suriye’nin denetimindeki Golan Tepesi’nde bir askeri noktaya 5 füzeyle saldırdı. Muhalif Golan ve Kuneytra `haber` merkezi sorumlusu Esad el-Colan yaptığı açıklamada, İsrail ordusunun Golan Tepesi’nde `Suriye` ordusuna ait bir askeri noktaya 5 füzeyle saldırdığını söyledi. GÜN BOYUNCA BOMBALADI İsrail ordusuna ait `savaş` uçaklarının Golan Tepesi’ndeki Kuneytra çevresinde birçok yeri bombaladığını ifade eden Colan, saldırı bölgelerinden alev ve dumanların yükseldiğini kaydetti. Saldırıların akşam saatlerinde meydana geldiğine değinen Colan, bölgede büyük bir sessizliğin olduğunu ve `Suriye` ordusuna ait `savaş` uçakları ile helikopterlerin gün boyunca muhaliflerin denetimindeki yerleri bombaladığını aktardı. ÖLÜ VEYA YARALI SAYISI BİLİNMİYOR İsrail’in saldırdığı bölgelere çok sayıda ambulansın gittiğini dile getiren Colan, ölen ve yaralananların olup olmadığıyla ilgili bilgi vermedi. İsrail ordusundan yapılan yazılı açıklamada, Golan Tepeleri’ne yapılan füze saldırısına misilleme olarak `Suriye` rejimine ait askeri bir hedefin 3 füzeyle vurulduğu belirtilmişti. Bu arada, söz konusu saldırıya ilişkin `Suriye` rejiminden henüz bir açıklama gelmedi. GAZZE’DE ÖLÜ SAYISI 172′YE YÜKSELDİ Bu arada Gazze’deki `Filistin` hükümeti `Sağlık` Bakanlığı yetkililerinin verdiği bilgiye göre, İsrail’in Gazze’deki bir eve düzenlediği bombardımanda yaralanan 1 Filistinli hayatını kaybetti. Gazze’nin çeşitli bölgelerine düzenlenen hava saldırılarında ise 30 Filistinli yaralandı. İsrail’in geçen haftadan bu yana Gazze’ye düzenlediği saldırılarda ölenlerin sayısı 172′ye yükseldi, bin 260 kişi ise yaralandı. Edit 14.07.2014 11:35, Haberler

  • 23:52IŞİD İsrail’e Neden Saldırmadığını Açıkladı!

    El Meyadin'de çıkan bir habere göre, IŞİD militanları `twitter` üzerinden bir mesaj yayınlayarak İsrail'e neden saldırmadıklarını açıkladı. Mesajda "İsrail fitneye karışmadığı sürece onlara dokunmayacağız" denildi. Fitneden kasıtlarının ne olduğunu ise açıklanmadılar. İsrail'in Filistin'e uyguladığı `işkence` ve zulümüyse terörist IŞİD nezdinde fitne olarak değerlendirilmedi! Nitekim İsrail'in Filistin'de uyguladığı katliamın bir benzerini de IŞİD Irak ve Suriye'de uyguluyor. Edit 13.07.2014 23:52, Haberler

  • 18:35Hamas, İsrail'i Füzeyle Vurdu

    İzzeddin el-Kassam Tugayları, İsrail'in kabi başkent Tel Aviv'e J80 füzeleriyle saldırdı. Kassam Tugayları'ndan yapılan yazılı açıklamada, saldırının J80 füzeleriyle yapıldığı belirtildi. Kassam'ın Tel Aviv'i vuracağını açıklamasından sonra birçok `televizyon` kanalı da şehirde olası saldırıları gözlemek için naklen yayın yaptı. Bu arada İsrail'in Kanal 10 televizyonu, bir füzenin Tel Aviv'e düşüş anını görüntüledi. Ayrıca İsrail `Ordu` Sözcüsü Peter Lerner da sosyal paylaşım sitesi `Twitter` üzerinden yaptığı açıklamada "Demir Kubbe" savunma sisteminin Tel Aviv'i vurmak üzere atılan füzelerden 2'sini havada imha ettiğini belirtti. WILLIAM HAGUE: KASIM 2012'DEKİ ATEŞKESE DÖNÜLMELİ İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague, `Filistin` Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman'la görüştü. Hague `telefon` görüşmelerinden sonra yaptığı açıklamada, "Bugün Abbas'la ve Lieberman'la konuştum. Acilen durumun sakinleştirilmesi ve Kasım 2012'deki ateşkese geri dönülmesi gerektiğini vurguladım. Ayrıca masum sivil kayıpların sayısının artmasından derin endişe duyuyorum" diye konuştu. Lieberman'a Gazze'den İsrail'e yapılan füze saldırılarının kabul edilemez olduğunu söylediğini belirten Hague, "İsrail'in bu tür saldırılara karşı kendini savunma hakkı var ama tüm `dünya` durumun sakinleştiğini görmek istiyor" ifadelerini kullandı. Edit 13.07.2014 18:35, Haberler

  • 23:41Filistinli bütün anneler ölmeli ki

    İsrailli aşırı sağ `kadın` milletvekili Ayelet Shaked, İsrail’in Gazze’ye düzenlediği operasyonlara destek vererek, “Hepsi bizim düşmanımız ve onların kanı bizim elimizde olmalı. Bu öldürülen teröristlerin anneleri içinde geçerli. Annelerin oğullarının peşinden gitmeleri adil olur. Ölmeliler ve evleri yıkılmalı ki bir daha terörist yetiştiremesinler” dedi. İsrailli gazeteci Mira Bar Hillel, İsrailli parlamenterin Filistinlilerin öldürülmesini olağan gösteren açıklamalarından sonra İsrail Pasaportunu yakmayı düşündüğünü açıkladı. İsrail parlamento üyesi Ayelet Shaked, İsrail’in Gazze’ye düzenlediği saldırılardan sonra gerçekleşen can kayıplarının ardından yaptığı açıklamalarla pek çok kesimin tepkisini çekti. `Kadın` parlamenter, kişisel `Facebook` sayfasında, Filistin’de sivillerin öldürülmesini tasvip ettiğini belirttiği bir not paylaştı. İsrailli yazar: Pasaportumu yakabilirim İsrailli gazeteci Mira bar Hillel, İngiltere’nin önde gelen gazetelerinden Independent’ta Shaked’in yaptığı açıklamalardan dolayı duyduğu rahatsızlığı dile getiren bir makale kaleme aldı. İsrailli gazeteciye göre, genç parlamenter politik olarak aşırı sağcı bir çizgi izliyor. Shaked’in mensubu olduğu partiyi Başbakan Binyamin Netenyahu’nun partisinden bile daha sağda yer aldığına dikkat çekti. Yazar, genç parlamenterin `Facebook` sayfasında paylaştığı notlardan sonra İsrail pasaportunu yakmayı bile düşündüğünü belirterek tepkisini dile getirdi. ‘Filistinli anneler de öldürülmeli’ Ayelet Shaked’in öldürülen Filistinli siviller için paylaştığı not: “Bütün teröristlerin arkasında onları destekleyen onlarca `kadın` ve `erkek` var. Onların desteği olmadan bu teröristler amaçlarına ulaşamaz. Onların hepsi bizim düşmanımız ve onların kanı bizim elimizde olmalı. Bu öldürülen teröristlerin anneleri içinde geçerli. Annelerin oğullarının peşinden gitmeleri adil olur. Ölmeliler ve evleri yıkılmalı ki bir daha terörist yetiştiremesinler.” Geçtiğimiz hafta 17 yaşındaki Filistinli genç Mohammed Abu Khudair, öldürülen 3 İsrailli gence misilleme olarak yakılarak öldürülmüştü. Bu olayın ardından bir `yazı` paylaşan İsrailli parlamenter, “Bu teröre, aşırılığa ve Filistinli yetkililere karşı verilen bir `savaş` değil. Aslında bu iki kişi arasında gerçekleşen bir `savaş.` Düşman kim? Filistinliler. Neden? Bu savaşı neden çıkarttıklarını onlara sorun” ifadelerini kullandı. ‘Naziler gibi’ Genç parlamenterin söylemini Nazi sözlemine benzeten yazar, “Annemin `kız` kardeşi 1939 yılında üç çocuğuyla birlikte Polonya’nın Krakow şehrinde yaşıyordu. Naziler kenti işgal edince tüm Yahudilerin düşman olduğuna hükmetti ve tüm Yahudiler yok edildi” dedi. Yazara göre Naziler de o günlerde İsrailli parlamenter gibi düşünmüştü. Edit 12.07.2014 23:41, Haberler

  • 17:18hab

    Edit 12.07.2014 17:18, Haberler

  • 11:09Ronaldo'dan gönülleri fetheden Filistin hamlesi

    Real Madrid'in Portekizli yıldızı Cristiano Ronaldo, İsrail'in Filistin'de uyguladığı katliama tepkisiz kalmadı. Yaptığı yardımla gönülleri fethetti. Futbolunun yanı sıra yaptığı yardımlarla gündeme gelen Ronaldo 'nun, `Dünya` Kupası dönüşü `Filistin` li çocuklara ramazan bayramı dolayısıyla 2 milyon dolar bağışta bulunduğu öğrenildi. Bu bağış, Ronaldo'nun Filistinli çocuklara ilk yardımı değil. Portekizli yıldızın, 2012 yılında satışa çıkardığı Altın `Ayakkabı` ödülü 1.5 milyon avroya satılmıştı. Ronaldo, bu parayı da Filistinli çocuklara bağışlamıştı. Gazze'deki çocuklara yardım eden vakıflara dönem dönem bağışta bulunan ünlü futbolcunun `Arap` dünyasında büyük bir hayran kitlesi bulunuyor. Edit 12.07.2014 11:09, Haberler

  • 10:51İsrail'in yok olacağı tarih açıklandı

    İsrail'in `Gazze` katliamına yeniden başlamasıyla tüm `gözler` tekrar ortadoğuya çevrildi. Ülke TV'de Turgay Güler'in Sıradışı programına katılan Timetürk Genel Yayın Yönetmeni Nevzat Çiçek, Gerek Hamas kurucusu Şeyh Ahmet Yasin'in gerekse de 17 istihbarat örgütünün hazırladığı raporda İsrail'in 2023 yılında yok olacağını söylediğini hatırlattı. Timeturk `haber` sitesinde yer alan habere göre, Davud ve Süleyman Aleyhisselam’ın kurduğu devletin ömrü yaklaşık 80 yıldır ve bazıları gerçekte bunun 70 yılla sınırlı olduğunu söylemektedirler ve bundan sonra devlet parçalanmış ve iki parçaya ayrılmıştır. Kısaca Davud Aleyhisselam’ın kurduğu gerçek ısrail devletinden sonra kurulan ve Natura Karta gibi Ortodoks Yahudilerce sahte sayılan Teodor Hertzl’in vadettiği yeni ısrail devleti, Davud Aleyhisselam’ın kurduğu devletten yaklaşık 3 bin sonra tarihe karışacaktır. MESCİD-İ AKSA'NIN YIKILMASI GEREKTİĞİNE İNANIYOR 1948 yılında kurulan İsrail’in ömrünün İbrani takvimiyle 76, miladi takvimle ise 74 yıl olduğu ifade ediliyor. Bu keşif Tevrat’a da dayandırılıyor veya isnat ediliyor. Bu hesaplamaya göre, 1948 yılında kurulan İsrail’in çöküş tarihi 2022 yılıdır. 1948 üzerine 74 yıl ilave ettiğimizde 2022 yılına ulaşmaktayız. Timetürk Genel Yayın Yönetmeni Nevzat Çiçek, gerek Hamas'ın kurucusu Şeyh Ahmet Yasin'in gerekse de ABD'nin 17 istihbarat örgütünün yaptığı açıklamalarda 2020'den sonra İsrail'in olmayacağını vurguladığını ifade ederek, "İsrail bunu biliyor ve kalıcı `olmak` için Mescid-i Aksa'nın yıkılması gerektiğine inanıyor.Bu nedenle İsrail ısrarla yıkımı gerçekleştirmek ve kalıcı `olmak` istiyor ama bu mümkün gözükmüyor" dedi Çiçek, Şeyh Ahmet Yasin’in vefatından önce gerek Ahmet Mansur’a ve gerekse New York Times’a bu yönde değerlendirmelerde bulunduğunu ancak Şeyh Ahmet Yasin'in vefatından sonra toplam 70 milyar dolar üzerinde bütçeye sahip 16 `ABD` İstihbarat Kurumu'nun hazırladığı “İsrail-sonrası Orta Doğu’ya Hazırlık” adlı 82 sayfalık bir analizde de İsrail devletinin 2022 yılında olmayacağının belirtildiğini ifade ederek, "2022'de İsrail Diye bir Devlet Yok! Henry Kissinger'ın sözleri bile Kissinger tarafından yalanlanmadı. Onlar da İsrail'in olmayacağını biliyor ve ona göre hazırlık yapıyorlar" dedi Edit 12.07.2014 10:51, Haberler

  • 13:29Hamas İsrail'in kalbini tanklarla vurdu

    Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, Gazze'nin doğusundaki İsrail askeri mevzilerine tanksavar saldırısında bulunduğunu açıkladı. Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, Gazze'nin doğusundaki İsrail askeri mevzilerine tanksavar saldırısında bulunduğunu açıkladı. İsrail ordusu da resmi `twitter` hesabından, `Gazze` sınırında iki askerinin tanksavar saldırısında yaralandığını duyurdu Edit 11.07.2014 13:29, Haberler

  • 03:01Karabasan Nedir ? Kimlere Gelir ?

    Uykuyla uyanıklık hali arasında yaşanan geçici felç ve bu esnada görülen `karanlık` silüetler… ‘Karabasan’ın tıptaki karşılığı ‘izole `uyku` felci’. Peki kimlerde görülüyor? Uykuyla uyanıklık arasından birdenbire göğsünüze ağır bir yük binmiş gibi olur. Ne kadar çabalasanız da hareket edemezsiniz. Gözünüzü açabilirseniz eğer `karanlık` gölgeler görürsünüz. Bağırsanız da sesiniz çıkmaz. Halkın karabasan bilimin izole `uyku` felci uykunun REM yani `rüya` görülen döneminde karşılaşılan bir davranış bozukluğu. Uykunun REM sırasında, tüm çizgili kaslarda bir nevi felç ortaya çıkıyor. Kaslarda felç geliştiği için görülen rüyanın içeriğine göre el-kol hareketleri baskılanıyor. El kol hareketlerinin baskılanması aslında kötü değil aksine iyi birşey. Aksi durumda kişinin kendine zarar vermesi kaçınılmaz olur. Kişi uyanmadan önce kaslardaki felç çözülür. Bazı durumlarda ise kişi felç çözülmeden uyanıyor. Bu süreçte yaşadığı panik halüsinasyonlar görmesine panik atak geçirmesine neden oluyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Aylin Aksoy Çoban, “Çalışanlar `iş` stresi yüzünden daha sık karabasan yaşıyorlar. Bunun en önemli tetikleyici nedeni ise `uyku` düzensizliğidir. Uyku düzeni bozuk olanlarda, vardiyalı çalışanlarda, depresyon hastalarında, bazı ilaçları kullananlarda daha sık görülüyor” diyor. Karabasan hakkında merak edilen soruları yanıtlayan Dr. Aylin Aksoy Çoban, şu bilgileri veriyor. KARABASAN NASIL OLUŞUYOR? Beyin uyurken `vücut` kasları da uykudadır. Uyuyan bir insanın kolunu kaldırıp bıraktığınızda kolu düşer çünkü kaslar aslında felç konumundadır. REM uykusu sırasında beyin bazen birden uyanıyır, ancak bu uyanma kaslarda olmaz. Kaslar felç durumunda kalır ve beynin uyanıklığına eşlik edemez. Uyanan kişi sanki vücudunun üzerinde biri oturmuş ya da ağırlık çökmüş gibi hisseder. Aslında o anda olan durum kişinin kaslarını kıpırdatamaması sonucu hissettiği felç durumudur. Beyni uyanan kişi bedeni ve kasları tam olarak uyanmadığından hareket edemez, konuşamaz. Çoğu `zaman` bunu yaşayan kişiler `korku` ve endişeye kapılırlar. `Uyku` felci birkaç saniye veya birkaç dakika sürebilir. UYKU FELCİNİN NEDENLERİ NELERDİR? Kaslardaki bu geçici felç durumu aslında koruyucudur,çünkü REM uykusunda `rüya` görürüz. Rüyada koşarız, zıplarız ve bazen uçarız. `Rüya` sırasında yaptığımız hareketleri gerçekte de yapmamamız için kaslarımızda geçici felç durumu meydana gelir. Bu sayede rüyada koşarken koşma hareketini yapmamış oluruz. Bu sırada beynin uyumaya devam etmesi gerekirken bir anda uyanır. YATIŞ POZİSYONU ÖNEMLİ Değişik çalışmalar çoğu insanın başka bir `uyku` patolojisi yaşamadığı halde hayatlarında en az bir kez `uyku` felci yaşadığını göstermektedir. Bazı çalışmalarda değişik faktörler suçlanmıştır. Örneğin; sırtüstü yatmak, düzensiz `uyku` saatleri, aşırı stres, bazı ilaç tedavileri (alerji ilaçları ve bazen `uyku` amaçlı alınan ilaçlar), `uyku` öncesi açlık IŞIK KARABASANI ÇAĞIRIR `Uyku` ortamının düzeninde dikkat edilmesi gereken en önemli husus ortamın ışıksız olmasıdır. Işıkla uyumak uykunun kalitesini azaltan bir unsurdur. Işık açık uyumak, fazla ışık veren `gece` lambası kullanmak uykunun derinliğini etkiler, düşünülenin aksine karabasan ya da diğer `uyku` bozukluklarının ortaya çıkmasına neden olur. Yatmadan kısa süre önce yenilen `yemek,` atıştırmak `uyku` kalitesini bozacaktır. Mide doluyken yatar pozisyona geçmek reflü riskini de artırır. Bu nedenle `uyku` zamanına yakın `yemek` yememek gerekir. `Uyku` saati ile `yemek` saati arasında en az iki saat olmalıdır. DÜZENLİ UYKUNUN KARABASAN TEDAVİSİNDEKİ ÖNEMİ NEDİR? Günde en az 7-8 saat uyunmalıdır. Daha az süre uyuyup yettiğini iletenler olur, ancak baktığınızda az uyuyanlarda karabasan sıklığı daha fazladır. Düzenli `uyku` karabasan tedavisinin en önemli ayağıdır. Düzenli `uyku` kişinin derin `uyku` kalitesine yansır ve ani uyanmaların önüne geçer. TEDAVİSİ VAR MI Ailede öykü varsa, başka `uyku` bozuklukları eşlik ediyorsa ya da `uyku` sırasında apne dediğimiz soluk alıp vermenin durması da gözleniyorsa, kişi `uyku` laboratuarına yönlendirilerek `uyku` EEG’si ile izlenir. Beyin dalgaları ve `uyku` bozukluğu çeşidi belirlenir. Tek bir `uyku` bozukluğu çeşidi varsa buna gerek kalmadan sadece ilaç tedavisi ile `uyku` düzenlenir. Depresyon gibi psikiyatrik hastalıklar da `uyku` bozukluklarını tetikler. Yapılacak psikiyatrik muayene sonucunda düzenlenecek antidepresan tedavi ve `uyku` düzenleyici tedavi bu sorunu tamamen ortadan kaldırır. Altta yatan psikopatoloji ilaçla düzenlenmeden yapılacak terapi her `zaman` yeterli olmayabilir. Kişinin yaşamındaki çatışmaları terapi ile çözümlemek iyi bir destekleyici durumdur ancak bu fiziksel problemin tedavisinde her `zaman` yeterli olmayabilir. KARABASANIN İLACI VAR Uykuya geçişi sağlayan, REM-Non-REM döngüsünü bozmayan, derin `uyku` kalitesini artıran ilaçlar tedavide kullanılır. İlaçların etkileri ya da yan etkileri çok subjektiftir. Kişiden kişiye farklılık gösterir. Bu nedenle hiçbir ilaç `doktor` tavsiyesi ya da `doktor` kontrolü dışında kullanılmamalıdır. GECEDE BİRDEN FAZLA YAŞIYORSANIZ DİKKAT Stresli `yaşam` koşullarında birkaç gecede bir tekrarlayabilir. Nadiren de olsa bu durumu her `gece` yaşayan kişiler de olmaktadır. Aynı gecede birkaç kez bile yaşanabilir. Etkisi `saatler` sürebilir. Bu sıklıkta yaşanan `uyku` felci `yaşam` kalitesini bozduğundan hemen doktora başvurulmalıdır. Ayrıca eşlik eden halüsinasyonlar varsa muhakkak yardım alınmalıdır. Edit 11.07.2014 03:01, Haberler

  • 16:11Türkler Isidé neden katiliyor?

    Suriye’ye ‘cihad’ için gittiklerini söyleyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı militanlar, örgütle `sosyal medya` aracılığıyla iletişim kuruyor. Bu kişilere ihtiyaçlarının giderilmesi için aylık 100-200 dolar maaş bağlanıyor... Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın isim vermeyerek ‘sosyal `medya` üzerinden bağlantı kurduğu IŞİD’e kanarak savaşmaya giden Türk gençlerinin bulunduğunu’ açıklaması, gözleri IŞİD saflarında savaşmak için bu ülkeye gidenlere çevirdi. Suriye’ye ‘cihad’ için gittiklerini söyleyen militanlar referans olarak ‘Şam hadislerini’ gösteriyor. TAHTAZE KIZLARIMIZLA İLİŞKİ KURUYORLAR Türk militanlar `sosyal medya` aracılığıyla örgütle bağlantı kurduklarını anlatırken, Arınç, sayıları çok olmamakla birlikte Türkiye’den IŞİD’e katılanlar olduğunu belirtip, "Araştırıyoruz şimdi. Bir kısmı `sosyal medya,` Allah onu ıslah etsin. `Sosyal medya` aracılığıyla taptaze kızlarımız `ilişki` kuruyorlar, bir şekilde öbür tarafa geçiyor, onlarla birlikte bu cinayeti işliyorlar” demişti. ŞAM HADİSLERİ ADANA'I DA KAPSIYOR! IŞİD’e katılmak üzere Türkiye’den Suriye’ye gidenler Milliyet’e konuştu. 35 yaşındaki S.Z., bir süre Suriye’de IŞİD saflarında bulunmuş. Gidiş nedeni olarak dini hassasiyetlerini ve artık `internet` sitelerinde çok sayıda yayınlanan ‘Şam hadislerini’ gösteriyor. Söz konusu hadislerde,bugün Suriye’de yaşananlara işaret edildiğini belirtiyor. Hadislere sosyal medyadan ulaşmak mümkün, ancak bir kısmının gerçek olup olmadıkları konusunda tartışmalar da sürüyor. Hadislerde Şam olarak şimdiki coğrafi konumu dışında Türkiye’de Adana’yı da içine alan geniş bir bölgenin kastedildiğine inanılıyor.
 AYLIK 200 DOLAR MAAŞ ALDIM S.Z., Suriye’ye nasıl gittiğini ve orada neler yaşadığını şöyle anlattı: “Suriye karıştığında buradan bir arkadaş savaşmaya gitti. Döndüğünde ise bize yaşananları anlattı. Kilis’in Elbeyli ilçesinden kaçakçılara 50 TL vererek Suriye’ye geçtim. IŞİD’e gitmek istediğimi söylediğim için sınırı geçirenler beni bu kişilerle tanıştırdı. İhtiyaçlarının giderilmesi için aylık 100-200 dolar maaş bağlıyorlar. IŞİD’ın sınır bölgelerinde 20’şer günlük nöbetlere gidiyorsun. Kısa bir süre kaldıktan sonra buradaki Müslüman grupların birbirine `silah` sıkmasından rahatsız oldum. Bu nedenle de döndüm.” SOSYAL MEDYADA BÖYLE TAHRİK EDİYORLAR 27 yaşındaki Y.K. ise bir süre IŞİD saflarında savaştığını ve yaralanarak Türkiye’ye döndüğünü anlattı. İnternette sohbet sitelerinde Suriye’deki savaşı konuşurken, “Şeriat olsa diyordunuz. Burada var ama gelmiyorsunuz. Sizin inancınız dilinizde. Şam hadislerine bakın” sözleri üzerine Suriye’ye gidip IŞİD saflarına katılmaya karar verdiğini belirten Y.K., yine `sosyal medya` üzerinden Suriye’ye nasıl gidebileceği hakkında bilgi aldığını ifade etti. Bir süre Suriye’de yaşadığını kaydeden Y.K, bir çatışmada yaralanması üzerine Türkiye’ye döndüğünü dile getirdi. “Oradakiler, `kendi` bölgeleri dışındaki herkesi kafir görüyor” diyen Y.K. Suriye’ye dönmeyeceğini söyledi. Edit 10.07.2014 16:11, Haberler

  • 09:46KARAENIZDE TERS AKINTIYA DIKKAT !!!

    Bu resme çok dikkat!.. Can güvenliği!.. Fotoğraf'ta kırmızı oklarla gösterilen alan , tehlikenin can aldığı yerdir. Havaların tahammül sınırını zorladığı bunaltıcı sıcaklarda, bir nebze olsun ferahlamak için `zaman` `zaman` hepimizin girdiği denizlerimizde kol gezen tehlikelere dikkat edilmesi gerekmektedir. Yukarıdaki olayın bilimsel adı ters akım olarak nitelenmektedir. Yani iki tarafta dalga olmasına rağmen arada bir kesiklik varsa işte o alan tehlikenin ölüm getirebildiği alandır. Diyelim ki böyle bir akıntıya kapıldınız, karaya yada ileriye doğru yüzmeyin. Ok işaretleri yönüne yani sahile paralel yüzerek akıntıdan çıkmaya çalışın... Bu konuda bilinçlenelim ve bilinçlendirelim profilimizde paylaşalım lütfen!!! Edit 10.07.2014 09:46, Haberler

  • 19:48Trabzondan ve Artvinden Gelip Gebze'den Dünya'ya açılan O firma Kuruldu !!!

    UNIVERSAL HiDROLiK PNÖMATiK GEBZE DE ACILDI iki genc arkadasin 14-15 Yaslarindan beri Hidrolik ve Torna Islerinde 15 yillik Tecrübbenin 5 Yilligi yurtdisi `olmak` suretiyle artik `ticaret` hayatina atilmislar bizde iki kardesimize bu yolda basarilar diliyoruz. UNIVERSAL HIDROLIK PNÖMATIK HAKKINDA Şirketimiz 2014 yılında ismail Aydin ve ismet gedik tarafından kurulmuş olup Hidrolik Hortum Rakorları ve Hidrolik Hortum Rakoru Sıkma Makinesi ile üretimlerine başlamıştır. Kısa sürede sektörde yerini alan şirketimiz yapmış olduğu yatırımlarla ve geliştirdiği ürün çeşidi ile Türkiye’deki sayılı firmalar arasında yer almayı başarmıştır.Şirketimiz yapmış olduğu Üretimlerinin yanı sıra Hidrolik Hortum İthalatı ile satmış olduğu markalarda Türkiye’de söz sahibi olmuş ve Kaliteli ürün – Uygun fiyat politikası ile kendini bir kez daha ispatlamıştır: Bizim ile çalışan firmalar arasında sizlerin de olmasını isteriz Universal Hidrolik deneyimiyle, her geçen gün kendini yenilenerek, müşteri memnuniyeti önceliğiyle çalışmaktadır. Pazardaki tecrübelerimizin sağladığı avantaj ve deneyimli personelimizin çalışması ile en etkili çözümleri hızlı bir şekilde sunmaktayız. Hizmetlerimizi sürekli geliştir me ve iyileştirmek için çalışmaktayız. Her bir müşterimiz bizim için değerlidir. `INTERNET` SAYFAMIZ: http://universal-hidrolik.webnode.com IRTIBAT: 0262 644 01 87 ismail Aydin:0532 443 52 61 ismet gedik: 0531 373 06 76 Adres: Hasköy Sanayi Sitesi 10 B Blok No:8 Gebze/KOCAELi Edit 06.07.2014 19:48, Haberler

  • 11:39İftar sonrası olanlar oldu!

    Mardin'de iki `aile` arasındaki silahlı çatışmada 4 kişi öldü, 27 kişi de yaralandı. `Kavga,` iftar sonrası camide başladı! Mardin'in Savur İlçesi'ne bağlı Kayadere Köyü'nde aralarında daha önceden husumet bulunan iki `aile` arasında çıkan ve silahlarında kullanıldığı kavgada biri `kadın` 4 kişi öldü, 27 kişi de yaralandı. MUHTARLIK KAVGASI Olay, Mardin'in Savur İlçesi'ne bağlı Kayadere Köyü'nde dün saat 20.30 sıralarında meydana geldi. İddiaya göre daha önce 30 Mart'ta yapılan yerel seçimlerde muhtarlık yüzünden Demirkıran ile Budak aileleri arasında siyasi çekişme yaşandı. Seçimlerin ardından `zaman` `zaman` `tartışma` yaşayan iki `aile` son olarak dün çocukların kavgası üzerine yeniden karşı karşıya geldi. İki ailenin dünkü tartışması büyümeden köylüler tarafından sonlandırıldı. CAMİDE `KAVGA` ÇIKTI! Köyde aralarında husumet bulunan iki `aile` iddiaya göre köyün ileri gelenlerinin de bir araya gelmesiyle barıştırılmak üzere iftardan sonra köy camisinde bir araya geldi. Ancak, burada yeniden başlayan `tartışma` kısa sürede `silah,` taş ve sopaların kullanıldığı kavgaya dönüştü. Yaşanan arbedede Celil Demirkıran, Ahmet Budak, İzzettin Budak ve Fidan Budak silahla vurularak öldü. 27 YARALI VAR Olay da 27 kişi de yaralandı. `Mardin` ve Kızıltepe ilçesindeki hastanelere götürülen yaralılar tedaviye alındı. Jandarma ekipleri olayın yaşandığı Kayadere Köyü'nde geniş güvenlik önlemleri alarak, köye giriş ve çıkışları kapattı. Yaralıların tedavi olduğu hastanelerde de güvenlik önlemleri artırılırken, olayla ilgili geniş çaplı soruşturma başlatıldı. Edit 04.07.2014 11:39, Haberler

  • 19:54Başbakan’a bilezik veren o kız.

    Başbakan Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanlığı adaylığını açıklarken anlattığı, 20 yıl önce İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçim çalışmaları sırasında kendisine bileziklerini veren minik `kız,` Trabzon’da ortaya çıktı. Çarşıbaşı ilçesine bağlı Taşlıtepe Köyü’nde `Kız` Kuran Kursu öğretmenliği yapan Nihal Karataş (26), aynı köyde imam olarak görev yapan eşi Mehmet Karataş ile 3 yıldır mutlu bir `evlilik` yaşıyor. Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerine hazırlandığı 1994 yılında Eminönü’nde esnaf ziyareti yaptığı sırada annesinin telkini ile kolundaki altın bileziği Erdoğan’a verdiğini kaydeden Nihal Karataş "Annem Refah Partisi teşkilatlarında görevliydi. `Zaman` `zaman` onunla birlikte ben de 5-6 yaşlarındayken seçim çalışmalarına gidiyorduk. Annemle Eminönü’nde dolaşırken, Başbakanımız da o sırada esnaf ziyareti yapıyordu. O `zaman` belediye başkan adayıydı. Annem de teşkilatlarda aktif olarak çalışırdı, ben de onunla beraber dolaşırdım. O yüzden ben de Başbakanımızı çok iyi tanıyordum o dönemde. Ben birden annemin kolundan çıkıp Başbakanımızın yanına gittim ve kendisine kolumdan çıkardığım bileziğimi verdim. O an içimden geldi ve verdim. Ancak ne konuştuğumuzu bana ne söylediğini hatırlamıyorum. Sadece beni kucağına alıp sevdiğini hatırlıyorum" dedi. Bu olayın 20 yıl sonra Cumhurbaşkanlığı adaylığını açıklarken Erdoğan’ın anlatmasının kendisini mutlu ettiğini kaydeden Karataş "Ben önce izleyemedim. Beni arayıp ’Senden bahsetti’ dediklerinde çok gururlandım. İzleyince de duygulandım. Demek ki 20 yıl geçmesine rağmen ahde vefayı unutmamış. Gurur verici bir şey" diye konuştu. Erdoğan ile en son Rize’de memleketlerinde 2001 yılında hapisten çıktıktan sonra köylerine geldiğinde gördüğünü ve ondan sonra bir daha görüşme şansı olmadığını ifade eden Karataş "Biz kendisini artık Cumhurbaşkanı gözüyle bakıyoruz. Allah yardımcısı olsun. Kendisi ile tabiki görüşmek isteriz. Ancak bileziği `biz` vermiştik deyip kendisini arayıp rahatsız etmeyiz" şeklinde konuştu. Eşi ile birlikte 3 yıldır Trabzon’da görev yaptıklarını belirten Karataş, İstanbul’a tayinleri çıktığını ve yakın dönemde İstanbul’a döneceklerini belirttiler. Edit 03.07.2014 19:54, Haberler

  • 16:21Cezayirli futbolcular primlerini Gazze'ye verdi

    Cezayirli `oyuncular,` `Dünya` Kupası'nda elde ettikleri başarı için verilen ödülleri Gazze'ye bağışladı Cezayir'in golcüsü Slimani `Dünya` Kupası'nda attığı `gol` başına verilecek ödülleri geri çevirdi. Slimani ile birlikte takımın diğer oyuncuları da primlerini Gazze'ye bağışlama kararı aldı. Almanya'ya 2-1 yenilerek `Dünya` Kupası'ndan elenen Cezayir'in golcüsü İslam Slimani, "Gazze'nin yardıma ihtiyacı var" diyerek `Arap` işadamı ve sanatçıların `gol` başına vaadettiği `para` ödülünü geri çevirdi. Kendisinin ve diğer futbolcu arkadaşlarının paraya ihtiyacı olmadığını fakat Gazze'nin buna ihtiyacı olduğunu belirten Slimani, Cezayir `Haber` gazetesine verdiği demeçte, '"Gazzeli kardeşlerimizin yardıma ihtiyacı var, bizim hiç kimsenin parasına ihtiyacımız yok. Fakat Filistinli kardeşlerimizin bu paralara ihtiyacı var" ifadelerini kullandı. Bazı `Arap` sanatçılar ve işadamları 2014 FIFA `Dünya` Kupası'nda atılacak her gole karşılık Cezayirli futbolculara `para` ödülü ve son `model` `araba` `hediye` edeceklerini söylemişti. Cezayir, 30 Haziran Pazartesi günü 2014 FIFA `Dünya` Kupası 2. tur maçında Almanya'ya 2-1 yenilerek kupaya veda etmişti. Edit 03.07.2014 16:21, Haberler

  • 22:42Amerikalı psikologlar açıkladı!

    Amerikalı psikologlar, sağ yumruğun 90 saniye süreyle sıkılmasının hafıza oluşumuna yardımcı olduğunu, aynı işlemin sol yumrukta yapılmasının ise hatırlamayı kolaylaştırdığını açıkladı. 50 yetişkin ile yapılan deneyde, kişilerin bu yolla uzun bir kelime listesini hatırlamaya çalışırken daha iyi performans sergilediği görüldü. Araştırmacılar, yumruk sıkmanın beyinde hafıza ile ilgili bazı özel bölgeleri harekete geçirdiğine inanıyor. New Jersey’deki Montclair Üniversitesi’ndenRuth Propper’a göre bu araştırma, bazı basit `vücut` hareketlerinin beynin işleyişini geçici olarak değiştirip hafızayı geliştirebileceğini gösterdi. Dr Propper BBC’ye yaptığı açıklamada, “Bir şey öğrenmeden hemen önce sağ yumruğun, hatırlamaya çalışırken de sol yumruğun sıkılması hafızayı geliştiriyor.” dedi. Daha önceki araştırmalarda, sağ yumruğun sıkılması ile beynin sol yarısının, sol elin sıkılması ile de sağ yarısının harekete geçtiği gözlenmişti. Bu eylemin duygularla bağlantısı kurulmuş, örneğin sağ yumruğun `mutluluk` ve öfke ile, sol yumruğun ise üzüntü ve endişe ile bağlantısına dikkat çekilmişti. Hafıza ile ilgili süreçlerde beynin iki yarısının da kullanıldığı, sol yarısının hafıza kaydında, sağ yarısının ise hatırlamada etkili olduğu düşünülüyor. Yapılacak yeni araştırmalarla yumruk sıkmanın sözel ya da uzamsal, kelimelerin yanı sıra `resim` ve yerlerin de hatırlanması ile ilgili diğer zihinsel işlevleri de etkileyip etkilemediği incelenecek. Ancak araştırma sonuçlarını kesin bir dille ifade etmek için daha fazla konu üzerinde daha fazla çalışma yürütülmesi gerektiği belirtiliyor. Londra Üniversitesi Bilişsel Sinirbilim Enstitüsü’nden Profesör Neil Burgess, hafıza üzerindeki özel etkinin kesin olarak belirtilmesi için daha geniş bir araştırma gerektiğini, örneğin taram yoluyla beynin sol ve sağ yarısına kan akışının incelenmesi gerektiğini ifade etti. Edit 01.07.2014 22:42, Haberler

  • 20:26Savaş kapıda!

    12 Haziran'da kaybolan 3 Yahudi yerleşimcinin cesetlerinin bulunması üzerine kabineyi olağanüstü toplantıya çağıran Başbakan Benjamin Netanyahu, "Sorumlu Hamas'dır, İsrail Dışişleri Bakan yardımcısı Tzahi Hanegbi dün `gece` yaptığı açıklamada, "Bu `gece` kaç Hamas lideri sağ kalacak, bilmiyorum" dedi. Gazze'de `gece` 34 hedefi havadan vuran İsrail ordusu, üç yerleşimciyi kaçırmaktan sorumlu tuttuğu iki Filistinlinin evlerini de havaya uçurdu. Cenin kampında ise bir Filistinli gencin öldüğü iddia ediliyor. Bu arada İsrail Genelkurmay Başkanı Benny Gantz'in acilen bölgeye gittiği belirtildi.İsrail `savaş` kabinesi dün `gece` acil toplandı. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, 3 genci öldüren Hamastır. Bedelini ödeyecekler" dedi. Hamas kanadından da sert bir açıklama geldi. Hamas, "İsrail saldırırsa cehenem kapıları açılır" dedi. 34 NOKTA VURULDU Batı Şeria'da 12 Haziran'da kaybolan 3 Yahudi yerleşimcinin cesetlerinin bulunması üzerine kabineyi olağanüstü toplantıya çağıran Başbakan Benjamin Netanyahu, "Sorumlu Hamas'dır, bunun bedelini ödeyecektir" açıklamasında bulundu. Hamas'tan yapılan açıklamada iddialar reddedildi, İsrail'in propaganda yaptığı savunuldu "Eğer İsrail `savaş` istiyorsa cehennemin kapıları açılır" denildi. Gazze'de `gece` 34 hedefi havadan vuran İsrail ordusu, üç yerleşimciyi kaçırmaktan sorumlu tuttuğu iki Filistinlinin evlerini de havaya uçurdu. Cenin kampında ise bir Filistinli gencin öldüğü iddia ediliyor. Bu arada İsrail Genelkurmay Başkanı Benny Gantz'in acilen bölgeye gittiği belirtildi. HAMAS SUÇLAMALARI REDDETTİ Hamas’tan yapılan açıklamada, “Üç yerleşimcinin kaybolması, İsrail’in halkımıza saldırmak amacıyla propaganda yürütme hedefi taşıyan bir hikayeden ibarettir. İsrail’i aptalca bir eylemden uzak durması konusunda uyarıyoruz. Eğer İsrail bir `savaş` istiyorsa ödeyeceği bedel daha önceki savaşlardan daha büyük olacaktır” ifadeleri yer aldı. Hamas Sözcüsü Sami Ebu Zuhri AFP’ye yaptığı açıklamada, Eğer işgal kuvvetleri bir saldırı ya da `savaş` başlatırlarsa kendilerine cehennemin kapılarını açmış olurlar” dedi. SAVAŞ UÇAKLARI 34 NOKTAYI VURDU İsrail ordusundan yapılan açıklamada, dün akşam saatlerinden bu yana İsrail topraklarına yapılan 18 roketli saldırıya karşılık İsrail Hava Kuvvetleri'ne ait uçakların Gazze'de 34 hedefe hava saldırısı düzenlediği kaydedildi. İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) sözcüsü Yarbay Peter Lerner, “IDF, İsrailli sivillerin huzurlu bir şekilde yaşayabilmeleri için hareket etmeye devam edecektir. Hamas `terör` örgütü ve uzantıları, Gazze’den yapılan her türlü `terör` eyleminin tek sorumlusudur” açıklamasını yaptı. Lerner, vurulan hedefler hakkında ise net bilgi vermedi. Bu arada, sosyal medyada Gazze'den, İsrail'in saldırılarında çekildiği iddia edilen çok sayıda `fotoğraf` yayınlandı. Twitter'da paylaşılan görseller arasında yaralılara ait görüntüler de bulunuyor. SAVAŞ BAŞLATIRLARSA CEHENNEM... Hamas’tan yapılan açıklamada, “Üç yerleşimcinin kaybolması, İsrail’in halkımıza saldırmak amacıyla propaganda yürütme hedefi taşıyan bir hikayeden ibarettir. İsrail’i aptalca bir eylemden uzak durması konusunda uyarıyoruz. Eğer İsrail bir `savaş` istiyorsa ödeyeceği bedel daha önceki savaşlardan daha büyük olacaktır” ifadeleri yer aldı. Hamas Sözcüsü Sami Ebu Zuhri AFP’ye yaptığı açıklamada, Eğer işgal kuvvetleri bir saldırı ya da `savaş` başlatırlarsa kendilerine cehennemin kapılarını açmış olurlar” dedi. Edit 01.07.2014 20:26, Haberler

  • 19:35Hesler Manahoz deresini çamura Boğuyor.

    Bu dere yaşamında yer alan yöre insanları belki de yüzlerce yıl iç içe yaşamışlar; dereyi kullanırken, dereden yararlanırken ona hiç zarar vermemişler. Yani hem yararlanmışlar hem de koru-muşlardır. Sanayinin gelişmesi evsel atıkların kimyevi özellik kazanması, tarımsal alanlarda kullanılan gübrelerin yağmur yoluyla Manahoz deresine karışması ve buna bağlı olarak Sürmene Köprübaşı yol inşaatı Manahoz deresinin de sonunu getirdi. Çocukluğumuzda Manahoz deresi - yani bizim dere- tüm yaşamımızın ayrılmaz bir parçası idi. Bizim kullandığımız alan üç köyle sınırlıydı. Çiftesu(Fıldoz), Yokuşbaşı(Çigoli), Karacakaya(Macuka) bu köylerden gelen arkadaşlarla birlikte derede oynayarak günümüzü geçirirdik. Önce dereye yüzmek için girilir, ancak `yaz` aylarında dere sulan çekildiği için derenin önü duvarla kesilerek yüzmek için gölcükler oluşturulurdu. Dere kenannda oynanan `oyunlar` çok değişikti. Lot taşı denilen bir `oyun` oynanırdı: Yüksekçe bir taşın üstüne konan yuvarlak bir taş, belli uzaklıktan atılan daha büyük bir taşla düşürülmeye çalışılırdı. Cingalit denen kırmızı sert bir taştan mile topu yapılırdı önce, taslak halinde hazırlanır sonra boş mavzer fişeği ile kazınarak yuvarlak hale getirilirdi. Değişik balık avlama yöntemleri vardı, olta ve serpme daha ziyade büyüklerin tercih ettiği bir yöntemdi. `Gece` lüx lambası ile ışığa yaklaşan `balıklar` hemen elle yakalanırdı. Dere yatağında iki koldan akan su bir tarafın önüne set yapılarak kesilir, diğer kola aktarılır, suyu azalan bölümde `balıklar` elle yakalanır. Diğer bir yöntemde de taze fındık dallarının çubukları yan yana dizilir, yaklaşık üçgen şekline getirilir. Dere iki taraftan duvarla yine üçgen haline getirilir. Yan yana dizilmiş çubuklar birbirlerine bağlanarak iki taraftan örülen duvarın ucuna bağlanır. Böylece derenin akışı üçgen çubuk sepete yönlendirilir, daha sonra sepette biriken `balıklar` alınır. Bazen `balıklar` `gece` çalınmasın diye dere kenarında taştan kulübe yapılarak sabaha kadar beklenilir. Manahoz deresinde bir de çamaşır günleri yapılırdı yakın köylerden `kadınlar` yıkanacak çamaşırları sırtlarında yüklenerek dereye inerler; büyük bakır bir kazan iki taşın üzerine konur, altına `ateş` yakılır; çamaşırlar yıkanır, kaynatılır ve kurutulur. Tekrar eve taşınır. Ailenin o günkü yaşamı derede geçer. Yenilir, içilir, dereye girilir, çocuklar muhtelif `oyunlar` oynar. Manahoz deresi bir de seller ile anılır. 1929 yılında büyük selden sonra özellikle Beşköy ve Köprübaşı'ndan birçok `aile` başka bölgelere yerleştirilmiştir. 1963 yılında yine dere taşarak yatağına yakın köylerde büyük tahribatlara yol açtı. O yıllarda bu tip olaylar `destan` haline getirilip sokaklarda yüksek sesle okunarak `para` karşılığı satılırdı. İşte bir Manahoz Destanı: MANAHOZ DESTANI Başın Madur, Omuzların Kurtlusu'lan Sultanmurat dağıdır Cerrah köyü Limya'ya açılmıştır kolların, Çok huysuzsun dolambaç gider yolların Nedir senin bu yaptığın Manahoz. Bahar mayıs aylarında bulanırsın coşarsın, Dalga vurmaz kenarlara taşarsın, Bu demle hala yaşarsın Ne tükenmez sende ömür var Manahoz. Göneşara başından köprüleri kaldırdın, Gilima ve Macuka'ya aç kurt gibi saldırdın, Fıldoz Ortaköy'e haym haym baktın Cikoli'yi hemen hemen yerinden aldın Han kahvesinin önünde bir buçuk saat yattın Mirgandoz'un dibinde çok derinlere daldın Güzelleri vardı onlara mı aldandın? Kör Cafer'in elinden fındıklığını aldın Gene mi aldı seni tatarhane marazı Tanımadın mı kör Cafer'i, o köylerin ağası. Hep yaktın çarşıları Reis Bey'e sormadan İtfaiyeler çalışır `gece` gündüz durmadan Ey Manahoz deresi gidiyorum evime Diktiğim kıyafetleri sen giy benim yerime Bugün Manahoz deresi maalesef küresel ısınma ve çevresel dejenerasyondan nasibini yüklüce almıştır. Bilinçsizce `yapılar` dere ıslah çalışmalarına bölgeden yaşanan göçlerde eklenince `insan` dere ilişkisi tamamen kopmuştur Edit 01.07.2014 19:35, Haberler

  • 12:56Trabzon uçağında panik

    Bugün sabah saatlerinde Trabzon'dan İstanbul'a hareket eden uçakta bir vatandaşın rahatsızlanması panik yarattı. Aniden rahatsızlanan 59 yaşındaki Resul Sarı kabin amiri `Emine` Bölükbaşı ve Kaptan pilot Gökhan Yılmaz'ın müdahaleleriyle sakinleştirildi. Edit 01.07.2014 12:56, Haberler

  • 12:14Dünya basını Erdoğan'ın adaylığı için ne yazdı?

    AK Parti'nin Cumhurbaşkanı adayı Başbakan `Recep Tayyip Erdoğan` oldu, `dünya` ajansları son dakika haberleriyle yayına geçti. Başbakan `Recep Tayyip Erdoğan,` AK Parti'nin Cumhurbaşkanı adayı oldu. Erdoğan'ın cumhurbaşkanı adaylığını uluslararası `basın` son dakika haberi olarak duyurdu. İşte dış basında çıkan ilk haberler: Reuters: Türkiye'de iktidar partisi Ağustos'taki `seçimler` için Başbakan Erdoğan'ı aday olarak belirledi. Associated Press: Türkiye Başbakanı, cumhurbaşkanlığına talip... Türkiye'nin iktidar partisi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, cumhurbaşkanının ilk kez doğrudan halk tarafından belirleneceği seçimlerde yarışacağını açıkladı. AFP: Türkiye Başbakanı Erdoğan Ağustos'taki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olacak. Edit 01.07.2014 12:14, Haberler

  • 11:05İsrail’den Filistin’e sahur vakti hava saldırısı

    İsrail ordusu, geçtiğimiz ay kaçırılan üç İsrailli gencin dün ölü olarak bulunmasının ardından `Filistin` topraklarına hava saldırısı düzenledi. İsrail güvenlik kaynakları operasyonda, kaçırma olayıyla bağlantılı olduğu iddia edilen şahısların evlerinin hedef alındığını duyurdu. Batı Şeria’ya sahur vakti düşen bombalar bir mahalleyi yangın yerine çevirdi; saldırıda bir Filistinli öldü birçoğu yaralandı. İsrail hükümet sözcüsü Mark Regev, iki hafta önce El Fetih ve Hamas arasında uzlaşı hükümeti kurulmasına yönelik varılan anlaşmaya atıfta bulunarak; Filistinli taraflara tehditler savurdu: “Bu vahşet `Filistin` Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve Hamas teröristleri arasındaki anlaşmanın doğurduğu bir sonuç. Söz konusu anlaşma Hamas’ın Batı Şeria’da yeniden hayat bulmasına imkan tanıdı. Başkan Abbas Hamas’la yaptığı bu anlaşmayı derhal feshetmeli.” İsrailli üç gencin cesetleri yine İsrailli güvenlik güçlerinin kontrolü altındaki El Halil şehrinde açık bir arazide bulunmuştu. Olaydan Hamas’ı sorumlu tutan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 18 gün süren aramalar sonucunda cesetlerin bulunmasının ardından dün akşam güvenlik kabinesini acil olarak topladı. Netanyahu, toplantı çıkışında ise ‘Hamas bedelini ödeyecek’ açıklaması yaptı. İsrailliler ölen gençlerin ardından yas tutarken; Tel Aviv yönetiminden operasyonların süreceği yönünde sinyaller geliyor. Vidio izlemek icin tikla http://www.youtube.com/watch?v=ZHQiaNAPWdA Edit 01.07.2014 11:05, Haberler

  • 20:22Bulldozer Sürmene Manahoz deresinde mahsur kaldı

    Alinan Bilgiye göre Manahoz deresinde temizleme yapmak amaciyla dereye giren Bulldozer fazla derine girince camura saplandi Bunun uzerine etrafda olanlardan yartim istemek zorunda kaldi. olay yerine gelen kepce yardimiyla cikarilmaya calisilsada basarili olunamadi icinde mahsur kalan isci kurtarilmis simdi bulldozer kurtarilmayi bekliyor. Edit 30.06.2014 20:22, Haberler

  • 20:07En kısa ve En uzun orucu tutan ülkeler bakın hangileri?

    `Dünya` genelindeki 1,5 milyardan fazla Müslüman, yaşadıkları ülkelere göre birbirinden oldukça farklı sürelerle oruç tutuyor. Kimi ülkeler 21 saat oruç tutarken, bazı ülkelerde bu süre 9 saat 20 dakika... Türkiye'de yaklaşık 17 saat oruç tutulurken, beyaz gecelerin yaşandığı ve güneşin hemen hemen hiç batmadığı İskandinavya ülkelerinde bu süre 21 saati buluyor. En kısa süre ise 9 saat 20 dakika ile Arjantin'de. Oruçlu kalma süresinin en uzun olduğu İskandinavya'da, İzlanda'nın başkenti Reykjavik'de 21 saat 13 dakika, Finlandiya'nın başkenti Helsinki'de 19 saat 50 dakika, Stockholm, Oslo ve Kopenhag'da ise yaklaşık 19 buçuk saat oruç tutuluyor. Ramazan coşkusunun yaşandığı bir diğer ülke olan Rusya'nın başkenti Moskova'da ise Müslümanlar 18 saat 37 dakika oruç tutuyor. Amerika kıtasında, ABD'nin en büyük kenti New York'ta Müslümanlar 16 saat 21 dakika, Kanada'nın başkenti Ottawa'da 18 saat 23 dakika oruç tutuyor. En kısa süreler güneyde Ramazan ayı `yaz` mevsimine denk geldiği için güney ülkelerinde oruç tutma süreleri kuzey ülkelerine göre daha kısa. Şili ve Arjantin'in güney kentleri dünyada en kısa süreli oruç tutulan yerler olarak göze çarpıyor. Buna göre, Arjantin'in Ushuaia kenti 9 saat 20 dakika ile sürenin en kısa olduğu yer. Avusturalya'nının Hobart kentinde ise oruç tutma süresi 11 saat 7 dakika. Ordunun yönetime el koyması nedeniyle Ramazan'a zor koşullarda giren Kahire'de 14 saat 52 dakika, Filistin'in `Gazze` kentinde 16 saat oruç tutuluyor. Beyrutluların orucu 14 saat 20 dakika, Şam'dakilerin yaklaşık 15 saat, Bağdatlıların ise 14 saat 15 dakika sürüyor. Afrika'nın en önemli ülkelerinden Güney Afrika'nın başkenti Cape Town'da 11 saat 50 dakika, Kenya'nın başkenti Nayrobi'de 13 saat 34 dakika, Dakar'da ise 14 saat 33 dakika oruç tutuluyor. Gurbetçiler de 17-18 saat oruçlu Dünyanın en büyük nüfusuna sahip Çin'in başkenti Pekin'de Müslümanlar 12 saat oruç tutuyor. Malezya'nın başkenti Kuala Lumpur'da13 saat 50 dakika, çeşitli dinlere mensup insanların bir arada yaşadığı Hindistan'ın başkenti Yeni Delhi'de ise yaklaşık 16 saat oruçlu kalınıyor. Orucun süresi, gurbetçilerin en yoğun olduğu Berlin'de 17 saat 6 dakika, Brüksel'de 17 saat 49 dakika, Amsterdam'da 18 saat 4 dakika, Paris'te 16 saat 36 dakika. Londra'daki Müslümanlar ise yaklaşık 20 saat oruçlu kalacak. Edit 30.06.2014 20:07, Haberler

  • 16:50IŞİDIN Türkiye Halifesi belli oldu

    IŞİD Irak Şam İslam Devletinin hilafetini ilan ettiğini açıklamisdı. IŞİD örgütü hilafeti geri getirdiğini duyurdu. Örgüt tarafından yayınlanan bir ses kaydıyla yapılan açıklamada aralarından seçtikleri Türkiye halifesi örgütün lideri Ebu Bekir Bağdadi tarafindan aciklandi o isim Ekmeleddin ihsanoğlu olarak aciklandi. halifelik Atatürk tarafından 3 Mart 1924′de kaldırılmışti. Edit 30.06.2014 16:50, Haberler

  • 15:02Bu Fotograf Sosyal Medya'ya Bomba Gibi Düştü!

    CHP’de Ekmeleddin İhsanoğlu'na karşı çıkan CHP'liler ikinci aday için hazırlığa başlarken bugün sosyal medyaya bomba bir `fotoğraf` düştü. CHP’de Ekmeleddin İhsanoğlu'na karşı çıkan CHP'liler ikinci aday için hazırlığa başlarken bugün sosyal medyaya bomba bir `fotoğraf` düştü. İhsanoğlu ismine karşı çıkan CHP’liler `Emine` Ülker Tahan ismi etrafında birleşmeye hazırlanırken İhsanoğlu’nun Erdoğan ile yıllar önce çekilmiş bir fotoğrafı ortaya çıktı. Ortaya çıkan fotoğrafta soldan sağa; Şevki Yılmaz, Mehmet Ali Şahin, `Recep Tayyip Erdoğan,` Ekmeleddin İhsanoğlu, Cemil Çiçek isimleri bulunuyor. Bu `fotoğraf` karesinin iki `köşk` adayının dostluğunun ne kadar eskiye dayandığını ortaya çıkarırken fotoğrafla ilgili `CHP` ile MHP’nin ne `tepki` vereceği şimdiden merak konusu oldu. Edit 30.06.2014 15:02, Haberler

  • 14:46Bayrak inmesin diye Sehit olan cocuklar.

    Çanakkale ve İstiklal Savaşı'na katılan çok sayıda çocuk, vatan savunmasında `destan` niteliğinde kahramanlık örnekleri sergileyerek, ''meçhul çocuk askerler'' olarak Türk tarihinde yerini aldı. Selçuk Üniversitesi `Eğitim` Fakültesi `Tarih` Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı, `Konya` ve Yöresi `Tarih` Araştırmaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. Nuri Köstüklü, yaptığı açıklamada, Türk milletinin vatan savunması verdiği dönemlerde `erkek` ve `kadınlar` kadar çocukların da çok önemli görevler üstlendiğini söyledi. Türk çocuklarının milli bir sorumluluk şuuru içinde gösterdikleri fedakarlıklar, çektiği çileler ve eziyetlerin tam olarak bilinmediğini vurgulayan Köstüklü, Anadolu'nun hemen her köşesinde, özellikle işgal gören yörelerde, çocukların da bir `destan` niteliğinde kahramanlık örnekleri sergilediğini anlattı. Çocuk askerler üzerine bir araştırma yaptığını ve elde ettiği bilgileri bazı seminerlerde sunduğunu dile getiren Köstüklü, bunlardan bazılarını şöyle sıraladı: ''Antep savunmasında Kebapçı Said Ağa'nın oğlu küçük Mehmet, Şahin Bey'in oğlu Hayri, şehit Yolağası'nın oğlu Mehmed Ali, arzuhalci Ali Efendi'nin oğlu İsmail gibi 11-12 yaşlarındaki çocukların özverisi göz yaşartıcı boyuttadır. Bu çocuklar Arslan Bey'in başında bulunduğu milis kuvvetlerinin içinde diğer Kuvayi Milliyeciler gibi silahlı olup yeri geldiğinde çatışmalara katıldılar ve çoğu `zaman` da istihbarat hizmetinde bulundular. Edit 30.06.2014 14:46, Haberler

  • 11:17Bu film 'Kurtlar Vadisi' değil 'Of Vadisi'

    rabzon’un Of ilçesinde daha önce `kamera` karşısına geçmemiş olan esnaflar tarafından 110 dakikalık sıfır bütçeli bir `film` çekildi. Trabzon’un Of ilçesinde daha önce `kamera` karşısına geçmemiş olan esnaflar tarafından 110 dakikalık sıfır bütçeli bir `film` çekildi. Of ilçesinde 6 ay boyunca sadece Pazar günleri çekilen ‘61. Bölge İntikam’ adlı filmde oynayan oyuncuların hepsi `sinema` ve tiyatro `eğitim` almadan ilk defa `kamera` karşına geçti. Yönetmen dahil bütün `oyuncular` esnaflık yaparken, sıfır bütçeli çekilen `film` üç il ve bir yurtdışı çekimlerinden oluşuyor. Yaklaşık 110 dakika olan filmde 40 oyuncu bulunuyor. Bütün oyuncuların gerektiğinde mikrofon tuttuğu filmde kurgusundan, senaryoya, kameramanlıktan, yönetmenliğe kadar her şey bir kişi tarafından yapıldı. Sıfır bütçeli olarak çekilen `film` maddi yetersizlikten dolayı sinemalara gönderilebiliyor. Maddi ve manevi her türlü desteği beklediklerini belirten filmin yönetmeni Cuma Uğurlu, filmin çok büyük emeklerle çekildiğini söyledi. Uğurlu, “Filmin konusu özel olarak yetiştirilen bir ajanın `Karadeniz` Bölgesi’nde bir görevi üstlenmesidir. `Trabzon` çevresinde görevini tamamlayarak Of bölgesine gönderilmesini anlatıyor. Bu bölgede ortalığı karıştırarak bölgeler arasından sorun çıkartan bir konuyu anlatıyor. Senaryo bir babanın intikamını da anlatıyor. Drama, `aşk,` aksiyon ve görsellik olarak insanlara çok keyifli bir `film` sunacağımızı düşünüyoruz. `Film` hakikaten çok büyük emeklerle çekildi. Filmin ana temasında bizim anlatmak istediğimiz bir Karadenizlinin sıfırdan neler yapabileceğini anlatmak istedik. Sanırım bizde bunu başardık. Fragmanımız çok iyi bir şekilde izlenmeye devam ediyor. İnanıyorum ki filmimizi sinemaya taşıyacağız. Tabi Ofluların ve Karadenizli halkının desteğiyle. Çekimdeki oyuncu arkadaşlarımız 15 kişiden oluşuyor. Ama daha sonra `biz` bunu 40 kişiye kadar çıkardık. Filmde teknik ekipman olarak çok zorlandık. Oyuncularımız aynı zamanda mikrofonda tuttular. Kameraman olarak ben görev yaptım. Yeri geldi malzemelerin taşınmasında görev payı yaptık. Bir ekip olarak bunu tamamladık” dedi. Filmi sıfır bütçe ile çektiklerini belirten Uğurlu, “Biz filmi çekerken `Trabzon,` `Rize,` `Bayburt,` Uzungöl ve Gürcistan gibi çok yerde çektik. Oyuncu arkadaşlarımız ilk defa kameranın karşısına geçmesine rağmen neler yapılabildiğini çok iyi gösterdiler. Ben hakikaten gurur duyuyorum” ifadelerini kullandı. Filmin oyuncularından Reşat Hacıahmetoğlu ise, daha önce hiç `kamera` karşısına geçmediklerini kaydederek, “Filmi çekmeden önce Cuma abi ile oturup konuştuk. Böyle bir fikrinin olduğunu söyledi. Bizimde daha önceden hiç böyle bir deneyimimiz yoktu. Nasıl yaparız, ne ederiz diye düşündük. Sonra toplandık bir araya geldik. `Kamera` Pazar günü itibariyle start dedi. Pazar, Pazar Pazar birikti bir emek ortaya çıktı. Bizden fazlasını beklemesinler. Amatörüz ama amatöründe en iyi amatörüyüz. O şekilde düşünüyorum” diye konuştu. Edit 30.06.2014 11:17, Haberler

  • 11:04Trabzon Besköylü işadamı görsel açıdan mükemmel bir projeye imza atmış.

    `Trabzon` Beşköy'lü olan ve Samsunda ikamet eden işadamı Selahattin Akcin Türkiyenin ilk ve tek ayyıldız şeklindeki Belediye binasını olan ve Canik Belediye Hizmet binası olarak kullanılacak binayı ilgili kuruma teslim etmiştir. SELAHATTİN AKÇİN SAMSUNDA VERGİ REKORTMENİ OLMUŞ. BEŞKÖY DAĞARDI MAHALLESİNDEN SAMSUNDA İKAMET EDEN MİMAR SELAHATTİN AKIÇİN SAMSU B.ŞEHİRDE VERGİ REKORTMENİ OLMUŞTUR. Mesleki vergi mükellefleri sıralamasında ise vergi rekortmeni 1 milyon 082 bin 872 lira 78 kuruşla Yusuf Adnan Yücel olurken, ikinciliği 859 bin 333 li,ra ile Selahattin Akçin, üçüncülüğü 578 bin 417 lira ile Halit Güner, dördüncülüğü 552 bin 765 lira ile Turhan Aydıner, beşinciliği ise 445 bin 147 lira ile Bayram `Orhan Atalay` elde etti. Samsunda kurumsal alanda vergi rekortmeni olan Çalık YEDAŞ, 2012 yılı için 44 mliyon 668 bin 923 lira 44 kuruş ödeme yaparken, ikinciliği 12 milyon 123 bin 550 lira ile `Samsun` Makine Sanayi, üçüncülüğü 5 milyon 135 bin 488 lira ile Sürsan Su Ürünler, dördüncülüğü 2 milyon 486 bşn 214 lira ile ADEKA İlaç Sanayi olurken beşinciliği 2 milyon 275 bin 246 lira ile Sampa Otomotiv aldı" diyerek bilgi verdi. `Samsun` genelinde gayrimenkul alanında 2012 yılki vergi rekortmeni 540 bin 318 lira 79 kuruşla Kazım Gürol Yılmaz olduğunu ifade eden `Sevgi,` ikinciliği 279 bin 247 lira ile Fatih Temiz, ücüncülüğü 243 bin 829 lira ile Arif Erzurumlu, dördüncülüğü 216 bin 156 lira ile Cengiz Üstünel ve beşinciliği 206 bin 124 lira ile Hasan Fehmi Apaydının aldığını bildirdi. Edit 30.06.2014 11:04, Haberler

  • 23:21Sultangazi'de taş ocağında göçük: 2 işçi öldü

    İstanbul Sultangazi'de Cebeci Mahallesi'ndeki taş ocağındaki çalışmalar sırasında göçük meydana geldi. Toprak kayması sonucu, zeminde bulunan bir `iş` makinesi ile kepçe çalışanı toprak altında kaldı. 1 kişi de hafif şekilde yaralandı. Göçük üzerine, olay yerine itfaiye ekibi çağrıldı. Ayrıca AFAD ekibi de göçükten sonra taş ocağında arama-kurtarma çalışmalarına başladı. Yoğun çalışma sonucu, Erdem Çelikmen ve Süleyman Akay'ın cesedine ulaşıldı. Hayatını kaybeden işçilerin cesetleri Adli `Tıp` Kurumu'na kaldırılırken, olayla ilgili soruşturma başlatıldı. Edit 29.06.2014 23:21, Haberler

  • 18:30Sokak ortasında kurşunladılar !

    Trabzon'da son haftalarda süre gelen `sokak` kavgalarının artık boyutu da değişti ve işler `sokak` ortasında kurşunlamaya kadar geldi. Trabzon'da son haftalarda süre gelen `sokak` kavgalarının artık boyutu da değişti ve işler `sokak` ortasında kurşunlamaya kadar geldi. Bugün Uzun Sokakta Zafer Çarşısı önünde ve içinde saat 19.00 civarlarında ibrahim adlı şahıs Canı Aksoy ve Nihat Aksoy'u `sokak` ortasında vurarak kaçmak istedi kaçarken arkadan kurşunlanan ve Zafer Çarşısı 2. katına yaralı halde kaçan İbrahim adlı şahıs vatandaşların ve Aksoy ailesi fertlerinin yoğun darbeleri sonucu komaya girdi. Yaralılar `Trabzon` Numune ve Araştırma Hastanesi'nde müşahede altına alındılar. Olayı dakika dakika sizler için görüntüledik. Uzun `Sokak` esnafı ve sakinleri ise 'Artık bu tip `kavga` ve yaralamalar bizleride canımızdan bezdirdi. Kurşunun nereden geleceğini hesap edemez olduk. `Trabzon` Emniyeti lütfen daha temkinli olsun, canımızı yolda bulmadık. Dükkanlarımızı açamaz olduk.' şeklinde dert yandılar. Edit 29.06.2014 18:30, Haberler

  • 18:14Ayrı yaşadığı eşini öldürdü.

    Samsun’un Bafra ilçesinde, bir kişi, aralarında boşanma davası devam eden ayrı yaşadığı eşini tabancayla vurarak öldürdü. Olay, Gazi Paşa Mahallesi Ferah Sokak’ta bulunan bir apartmanın 2. katında meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, 51 yaşındaki Ahmet Tosun, aralarında boşanma davası devam eden ve ayrı yaşadığı ileri sürülen eşi `Hülya` Tosun’un (33) evine konuşmaya gitti. Ahmet Tosun ile `Hülya` Tosun arasında `tartışma` çıktı. Tartışmanın büyümesi üzerine Ahmet Tosun, tabancayla eşi `Hülya` Tosun’a `ateş` açtı. Evde bulunan 2 çocuğunun gözleri önünde eşini 4 yerinden vurarak öldüren Ahmet Tosun olay yerinde kaçtı. Babasının annesini vurması üzerine Tosun ailesinin 9 yaşındaki oğulları evden sokağaçıkıp "Annemi babam vurdu" diye bağırıp yardım istedi. Mahalle sakinleri olayı polise `haber` verdi. Eve giden `polis` `Hülya` Tosun’un cesediyle karşılaştı. `Polis` kaçan kocayı yakalamaya çalışıyor. Soruşturma devam ediyor. Edit 29.06.2014 18:14, Haberler

  • 18:07Trabzon'da deprem

    Trabzon’da deprem. Kandilli’den alınan verilerine göre 29.6.2014 tarihinde saat 18 ve 18.27 de `Trabzon` Merkez ve Pelitli yörelerinde, denizde, büyüklükleri 2.5-1.9 arasında değişen iki mikro deprem (haritadaki yıldızlar) meydana geldi. Yerin 15 ve 24km derinliklerinde gerçekleşen depremler küçük olması nedeniyle halk tarafından hissedilmedi. KTÜ öğretim görevlisi Prof. Dr. Osman BEKTAŞ konu ile ilgili şu açıklamalarda bulundu: “Depremin büyüklüğü kırılan yüzeyin büyüklüğünü ve dolayısıyla ortaya çıkan enerjinin düzeyini belirten bir ölçüdür. Örneğin M=2,0 büyüklüğünde bir deprem, yeryüzünün derinliklerinde yaklaşık bir `futbol` sahası büyüklüğünde bir kırığın meydana geldiğini gösterir. Büyüklük bir birim artarsa, yani 3,0 büyüklüğünde bir deprem oluşmuş ise, yaklaşık 10 `futbol` sahasına eşit bir alanın kırılmış olduğu anlaşılır. Trabzon ve çevresinde son bir yılda yaşanan mikro depremler (haritadaki noktalar) `Karadeniz` de deprem üretebilecek aktif fayların var olduğunun kanıtlarıdır.” Edit 29.06.2014 18:07, Haberler

  • 17:59Trabzon'a Acı Haber

    Samsun'un Kavak ilçesinde meydana gelen `trafik` kazasında 3 kişi hayatını kaybetti. Kaza, Samsun-Ankara Karayolu 61. kilometresi Üçhanlar mevkiinde sabah saat 07.45 sıralarında meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, Trabzon'dan Balıkesir'e giden Şükrü Sadık (44) idaresindeki 10 AE 061 plakalı `otomobil,` direksiyon hakimiyetinin kaybedilmesi sonucu orta refüjdeki su kanalının bitimine çarptı. Kazada, mühendis olan `otomobil` sürücüsü Şükrü Sadık ve öğretmen eşi Nurcan Sadık (40) ile 13 yaşındaki çocukları `Görkem` Sadık olay yerinde hayatlarını kaybettiler. Aracın içinde sıkışan cesetler Kavak Belediyesi İtfaiye ekipleri tarafından çıkartılarak otopsi için Kavak Devlet Hastanesi'ne morguna kaldırıldı. Ölen Şükrü Sadık'ın Balıkesir'de DSİ'de mühendis olduğu eşi Nurcan Sadık'ın ise yine Balıkesir'de öğretmen olarak görev yaptığı ve memleketleri Trabzon'dan dönerken `kaza` geçirdikleri öğrenildi. Edit 29.06.2014 17:59, Haberler

  • 16:57İŞTE DÜNYAYI YÖNETEN GİZLİ GÜÇ!..

    1776'da kurulan İlluminati örgütünün, dünyayı yöneten gizli güçler olduğu sanılıyor. Bu iddialar, her geçen gün yeni kanıtlarla güçleniyor. 1776'da kurulan İlluminati örgütünün, dünyayı yöneten gizli güçler olduğu sanılıyor. Bu iddialar, her geçen gün yeni kanıtlarla güçleniyor. Aydınlanma topluluğu İngilizce kökenli "Aydınlanma" anlamına gelen İlluminati, `dünya` üzerinde çeşitli `oyunlar` oynayan, paraya hükmeden çok güçlü bir topluluğun adı... "Her Şeyi Gören Göz" piramidinin halkalarından oluşur. En alt kattan üstteki 9 adama kadar 9'un katları kadar olanlar, bu topluluğu oluşturur. İnanışa göre, piramidin en üstünde tek başına bir lider var. Aslen birçok insanın bir komplo teorisi olarak algıladığı bu örgütün varlığı hakkında her geçen gün yeni bilgilere ulaşılıyor. Rockfeller ailesi de üye Almanya'nın Münih kentinde 1776 yılında Adam Weishaupt tarafından kurulan İlluminati gizli örgütü, o tarihten itibaren güçlenerek büyüdü... Örgütün 21. Yüzyıl'da dünyayı yönettiği iddia ediliyor. Kuruluş olarak tüm gücünü `dünya` `para` piyasalarından aldıkları öne sürülen örgüte üye olduğu iddia edilen kişiler arasında, Rockfeller ailesi, dünyanın en büyük bankeri Soros, birçok `ABD` Başkanı ve `Rusya` `eski` Devlet Başkanı Boris Yeltsin ile dünyanın en önemli `silah` tüccarları da bulunuyor. Hedef 'yeni `dünya` düzeni' İlluminati örgütü, tıpkı Masonluk gibi benzer anlamları olan, 3 derecede çalışırdı. 1. Çırak, 2. Minerval, 3. İllumine (Aydınlanmış). Minerval Çıraklar, Fransız ansiklopedistlerin eserlerini okuyarak ve `kendi` görüşleriyle birlikte bunların raporlarını sunarak tezler hazırlardı. Derece geçişleri, tezler hazırlayarak ve bu tezlerin yeterliliği üst dereceler tarafından oylanarak kabul edilirdi. Bir alt derecedeki üye, bir üst derecedeki üyelerin kim olduklarını bilmemiştir. İlluminati'nin bugünkü düşüncesi hâlâ ' Yeni `Dünya` Düzeni'ni yaymak. İlluminati'nin 'dış çember' kuruluşları İlluminati örgütünün dış çemberi olduğu iddia edilen kuruluşlardan bazıları şöyle: CFR: Council on Foreign Relations- Yabancı İlişkileri Konseyi TLC: Trilateral Commission- 3 Yönlü Komisyon WTO: World Trade Organisation- `Dünya` `Ticaret` Örgütü JINSA: Jewish Institute of National Security- Yahudi `Ulusal` Güvenlik Enstitüsü ADL: Anti-Defamation League- Yahudi Aklama Cemiyeti JTF: Jerusalem Temple Foundation- Kudüs Kutsal Tapınak Kurumu AIPAC: American Israel Public Affairs Committe-Amerikan İsrail Halkla İlişkiler Komitesi Edit 29.06.2014 16:57, Haberler

  • 16:42Küçük Çocuk, Annesini Döven Babasini Tekmeledi

    Amerika'da annesiylesiyla Babasiyla birlikte yürüyüş yapan çocuk, Babasinin annesine saldırmasıyla önce korkup bağırdı, sonra Babasini tekmelemeye başladı. Massachusetts eyaletine bağlı Salem kentinde bir `kadın,` Kocasindan küçük çocuğunun gözleri önünde yere yatırıp dövmeye başladı. Küçük çocuğun annesini kurtarma çabası sosyal medyada büyük ilgi gördü. Edit 29.06.2014 16:42, Haberler

  • 15:40Uzayın derinliklerinde garip sinyaller!

    `NASA` 240 `NASA` ’ya bağlı Chandra X-ray Gözlemevi ve `Avrupa` `Uzay` Ajansı’nın XMM_Newton uydusu alışılmışın dışında x-ray sinyalleri algıladı. Bu sinyaller 240 milyon ışık yılı uzaktaki Perseus galaksi kümesinden geliyor. Tespit edilen x-ray dalga boyunun daha önce görülmemiş bir yoğunlukta olduğu söyleniyor. Sinyalin kaynağı bilinmemekle beraber, `bilim` adamlarının durumlar ilgili çeşitli açıklamaları var. Bazıları bunun parçalanmış nötrinolardan kaynaklanıyor olabileceğini söylerken, yapılan diğer bir açıklama ise sinyallerin `karanlık` maddeyle ilişkili olduğuydu. Evrenin %85’inin `karanlık` maddeden oluştuğuna inanılıyor. Fakat ışığı emip yansıtamadığından görülemiyor ve varlığı kanıtlanamıyor. NASA’nın yaptığı açıklamaya göre sinyallerin kaynağının ve varlığının açıklanması için daha çok araştırma yapılması gerekiyor. milyon ışık yılı uzaklıkta garip x-ray sinyalleri tespit etti. Edit 29.06.2014 15:40, Haberler

  • 11:37Bu belirtiler varsa hafife almayın!

    ok sayıda farklı belirtinin FM’de bulunmasının bir çok hastalıkla karışmasına sebep olduğunu söylemiştik. Bu yüzden bu yakınmaları; Fibromiyaljide görülen belirtileri; a) Her hastada mutlaka görülen, b) Sık rastlanılan, c) `Zaman` `zaman` bulunan sorunlar `olmak` üzere üç bölüm olarak gruplandırmamız gerekir. A) Her hastada mutlaka görülen `hastalık` belirtileri: a) Yaygın `vücut` ağrısı ve sızılar: Vücudun hem sağ hem sol yarısında göbekten hem yukarıda hem aşağıda ayrıca omurganın çevresinde kısaca “ tepeden tırnağa” vücudun her yerinde `ağrı` ve sızı görülmesi olup bu `ağrı` derinde, sanki yanma veya adalelerin burkulması şeklinde hissedilir. b) Hassas noktaların mevcudiyeti: Vücudun çeşitli bölgelerinde 18 simetrik hassas nokta bulunur. Bunların yerleri (çift) şöyledir. 1 - Başın artkafa bölgesinde (1-2) 2 - Boyunun ön ve alt bölgesinde (3-4) 3 - Sırtdaki trapez kasın ortasında (5-6) 4 - Kürek kemiği çıkıntısında (7-8) 5 - 2. kaburganın öne uzantısında (9-10) 6 - Dirsek dış yanında (11-12) 7 - Uyluk üstü ve dış yanında (13-14) 8 - Kalçanın üst, dış yanında (15-16) 9 - Dizlerin iç yan kısmında (17-18) B) Sık Rastlanılan `Hastalık` Belirtileri: 1- `Yorgunluk,` bitkinlik: En sık rastlanılan ve hemen herkeste farklı derecelerde seyreden, gün ve saat içerisinde bile değişebilen bir yakınmadır. Hastalar bunu sanki enerjim çekiliyor ve bitiyormuş şeklinde tarif ederler. Hatta “ kol ve bacaklarıma beton bloklar bağlanmış gibi hissediyorum“ şeklinde yakınmalara da rastlanır. Çalışmadığı ve yorulmasını gerektirecek bir faaliyet yapılmadığı halde izahı oldukça zor olan `yorgunluk` bulguları vardır. `Yorgunluk` sabah en belirgin düzeydedir. Bu hastalar yataktan neredeyse yorgunluktan kalkamayacak gibidir. Gün içinde `yorgunluk` azalır akşama doğru neredeyse normalleşir. FM’lilerin birçoğunda geceleri aksine zihinsel faaliyetler oldukça hızlanmış ve fiziksel kapasite yükselmiştir. Birçok FM hastası bu `yorgunluk` nedeniyle `kendi` mesleki faaliyetlerini bile yapamaz hale gelir. Bu nedenle işinde gerekli verimi gösteremeyen bu hastaların birçoğu ya `iş` değiştirmekte yada işinden kovulma gerçeği ile karşı karşıya kalmaktadır. Aslında bu hastalar mükemmeliyetçi ve hassas kişilerdir. Bundan dolayı uzun süre yüksek performansa dayanamamakta ve bir süre sonra tempoları ve dolayısıyla başarıları düşmektedir. Bir süre sonra girdiği hiçbir işte başarı gösteremeyen hatta tembel olarak nitelendirilen bu hastalar `kendi` hoşlandıkları bir işle uğraşırken tersine inanılmaz bir performans gösterebilmekte ve harikalar yaratabilmektedir. O vakit `yorgunluk` hissetmeyen hastanın hoşuna giden işleri yapması ona belki de bir meditasyon gibi gelmektedir. Yorgunluk nedeni olarak modern `yaşam` koşullarının getirdiği olumsuz faktörleri sayabiliriz. Endüstriyel baca ve egzoz gazlarının soluk aldığımız atmosferi kirletmesi, yediğimiz ve içtiğimiz bir çok şeyin vücudu yıpratacak ve yaşlandıracak bir nevi `zehir` vasfında olması ilk anda söylenebilecek olumsuzluklardır. Öte yandan bilinçsiz `beslenme` sonucu kana hemen karışan kötü karbonhidratların fazlaca tüketilmesi süratle insülin salgılanmasını artırmakta ve birçok kişi bu nedenle hipoglisemik duruma gelmektedir. Hipogliseminin en önemli bulgusu yorgunluktur. Ayrıca vücudumuza istemli veya istemsiz giren modern yaşantının toksinleri ve vücutta oluşan bir nevi paslanma diyebileceğimiz oksidasyon olayına karşı koyma mekanizmalarının bozulması , beslenmemiz sırasında almamız gereken miktarlardan eksik düzeyde vitamin ve mineral alınması da başka bir `yorgunluk` nedenidir 2. `Uyku` bozuklukları: FM hastaları uykudan sanki tam uyuyamamış `gece` ağır bir `iş` yapmış ve hiç dinlenememiş olarak kalkarlar. Geceleri sık sık uyanırlar. Uykuya çok kolay dalarlar. Fakat "uyku laboratuarlarında" yapılan araştırmalarda bu hastaların derin uykuya geçemedikleri (uykunun hızlı göz hareketleri evresinde (4. faz) problem olduğu EEG ile gösterilmiştir. Uykuda diş gıcırdatılması, istemsiz kol, bacak hareketleri yapılması oldukça sıktır. 3. Sabah tutukluğu: Sabah yataktan kalkarken başlayan ve tüm vücutta uzun süre devam eden bir tutukluk halidir. Havanın nemindeki değişikliklerden genellikle etkilenir. Kaslarda gerginlikle ve tutukluğu olan hastalar istediği her hareketi biraz zorlanarak da olsa yapabilir. Bazı hastalar bu sabah tutukluğunu sanki geceden `alkol` almış da sabah olduğu halde bir türlü kendine gelemiyormuş gibi tanımlarlar. Hatta “3-4 bardak koyu çay içmeden veya gevşetici `sıcak` bir `banyo` yapmadan kendime gelemiyorum diyen hastalara sıkça rastlanır. 4. Baş ve yüz ağrıları: `Baş ağrısı` FM başlamadan önce de mevcut olabilir. FM’ nin başlamasıyla ağrılar daha da artar. Olguların bir çoğunda bu ağrılar `migren` veya gerilim `tipi` `baş ağrısı` olarak seyreder. Stres ve ağırlaşan `günlük yaşam` koşulları bazı FM hastalarında yüzün mimik hareketlerini yaptıran adalelerin devamlı kasılı durumda kalmasına yol açar. Biteviye asık suratlı görünümde olan bu hastaların yüz kaslarının devamlı kasılı kalmasından dolayı neredeyse gülmeleri artık imkansız hale gelmiştir. Sanki gülmeyi sağlayan adaleler, çoktan bu işlevlerinden uzaklaşmış ve gülmeyi beceremez hale gelmiştir. Zaten bu gibi kronikleşen FM ‘li hastalarda bırakın gülmeleri, gülümsemeler bile artık kaybolmuştur. Çatık `kaş` ve asık surat FM’le özdeş simgeler haline bürünmüştür. 5. Hassas barsak sendromu (irritabl kolon): Bu hastalarda, ishal veya kabızlık nöbetleri olabilir. Sık sık gaz çıkarmak veya geğirmek ve aniden gelen `tuvalet` ihtiyacı tipiktir. Tüm geğirmelere rağmen bir türlü rahatlayamamakta hatta bir nevi "hava yutma" olan bu geğirmelerden sonra hastanın sorunu daha da büyümektedir. Karında sebepsiz yere devamlı gerginlik ve ağrılar olur. Bu durum bazı gıdalara karşı tepkisel olarak ortaya çıkabilir. Bu gibi sıkıntılar zaten diğer ağır sorunlarının içerisinde çırpınan FM hastalarını içinden çıkılmaz yeni açmazlara sokacağı muhakkaktır. Ani stres durumları, yenilen bir gıda maddesi, mevsim ve yer değişiklikleri bu nöbetleri başlatabilir. Alışık olmadığı bir yerde `yemek` yediğinde veya `kendi` yatağında uyumadığında bu gibi şikayetleri tavana vuran çok sayıda FM hastası vardır. Hastalardaki geğirme o kadar rahatsız edicidir ki tüm gün bir yandan geğiren bir yandan da gaz çıkaran bu kişiler bu nedenle başkalarının yanında olmaktan kaçınır hale gelirler. Gaz oluşması her `zaman` yenilen gıdalarla alakalı olmaz. Aşırı `soğuk,` yoğunluğu veya kokusu fazla ve hazmı zor bir besin, geğirme veya gaz nöbetleri başlayabilir. Karında biriken gazla kendini `balon` gibi hisseden ve spazm hissiyle bu gazı çıkartmak ihtiyacında olan bu hastaların bir kısmının sırtındaki hassas noktalara basıldığında refleks bir cevapla yüksek sesle geğirmeleri oldukça dikkat çekicidir. Hatta gevşemek amacıyla masaj yaptıran bu hastalarda ovalamalar ve adalelerin bazı bölgelerine dokunulduğunda hoş olmayan bir şekilde geğirmeleri söz konusudur. Daha da kötüsü bazı hastalar, cinsel `ilişki` sırasında bu durum nedeniyle büyük sorunlar yaşayabilirler. Zaten bir yandan ellerinde ayaklarında aşırı soğukluk hisseden, ağrıları, uyuşmaları olan devamlı yorgun ve kendini bitkin hisseden bu hastaların bütün bunların üzerine bir de bu gibi sorunları olması cinsel isteği (libido) iyice azaltır. FM hastalarının büyük bir kısmında, sadece bu nedenlerden değil hem kendisinden çok şeyler beklendiğinden hem de `kendi` de eşinden birçok beklentileri olduğundan büyük oranda `evlilik` sorunları vardır. Bu nedenle boşanmalara sıkça rastlanabilmektedir. Bu gibi huzursuzluklar FM’de tedavi olmayı ileri derecede güçleştirmektedir. Zira devamlı hasta ve mutsuz, yüzü asık ve gergin, ne `kendi` huzurlu, ne de başkalarına huzur vermeyen bu kişiler aslında gerginliklerin altında FM hastalığının yattığını bilseler üzerinden aşılamayacak gibi görünen birçok sorununu kolayca çözebileceklerdir. 6. Uyuşma ve karıncalanmalar:Vücudun belli belirsiz yerlerinde ani girip çıkan ve derinin üzerinde sanki böcek dolaşıyormuş gibi garip hisler ortaya çıkabilir. Bu sırada hasta adalelerinde istemsiz kıpırdanmalar ve vücudunda bu gibi tuhaf duygulardan o kadar rahatsızdır ki bundan kurtulmak için duşlara girip çıkar, merhemler sürer ve hiç durmadan sorunlu bölgelerini mıncıklarlar. Kimisinde ise adale seyirmesi veya göz kapaklarında seyirme vardır. Bu durum bazen başkasının bile kolayca fark edebileceği kadar artmış ve bir tik haline dönüşmüştür. FM sorunları arttıkça buna paralel olarak seyirme ve tiklerde artar. Kendini iyi hissettiği dönemlerde ise tamamen kaybolur veya azalabilir. 7. Soğuğa tahammülsüzlük: Özellikle el ve ayaklarda normalden fazla üşüme olur. Soğukla karşılaşınca morarmalar meydana gelir, hatta soğukla birlikte tüm ağrıların arttığından yakınırlar. `Soğuk` havaların başlamasıyla günlük yaşamı altüst olan çok sayıda FM’li hasta vardır. Ellerini `soğuk` suyla veya `soğuk` bir cisimle `temas` ettiren bu hastalarda dayanılmaz ağrılar ve renk değişikliği ortaya çıkar. Elleri ölü gibi soğuk,buruşuk, beyazlaşmış ve sanki kanı çekilmiş görünümdedir. Solukluk bir süre sonra morarma haline dönüşebilir. Evin içinde bile elleri ayakları ısınmayan bu kişiler yaşamlarını sürdürmek için devamlı eldiven ve kalın çoraplar kullanmak zorunda kalırlar. Stresin yoğunlaştığı ve ağrıların arttığı dönemlerde ellerdeki soğumalarda artar. Hastalar kendini iyi hissettiği zamanlarda, ellerinin daha rahat olduğunu söylerler. Bu duruma" Raynaud fenomeni " adı verilmektedir. 8. Psikolojik sorunlar:Çeşitli derecelerde psikolojik sorunları olan bu hastalar iç ve dış uyarılara karşı son derecede hassas kişilerdir. FM genellikle kendisinden veya çevresinden beklentileri fazla olan kişilerde görülür. Stresle baş edemeyen hastaların hastalığıdır bir ölçüde. FM’ li hastalarda çağımızın yaygın psikolojik sorunlardan biri olan panik ataklar da sık görülmektedir. Tanı ve tedavisi oldukça güçlük çekilen bu psikolojik sorunların çözümüne, mutlaka bir hekimle yapılacak uzun işbirliği sonucu ulaşılabileceği unutulmamalıdır. Devamlı sinirlilik bazen heyecan hali gözlenir. Aslında tüm kronik `ağrı` çeken hastaların duygularını tanımada ve sözel olarak ifade etmede güçlükler yaşadığı gözlenmiştir. Ayrıca FM’ de diğer iltihaplı romatizmalı hastalardan daha çok moral kaybı ve `iş` gücü eksikliği müşahade edilmiştir. Goldenberg isimli bir `bilim` adamı çalışmasında 82 FM hastasının % 46’da depresyon öyküsü olduğunu bildirmiştir. İlginç olan bir diğer konuda FM’ li hastaların 1.derece yakınlarında da depresyon öyküsüne sık olarak rastlanmaktadır. 9.Unutkanlık ve konsantrasyon eksikliği : Fibromiyaljide unutkanlık oldukça sık rastlanılan bir yakınmadır. Hafıza boşluğu ve herhangi bir olaya konsantre olmakta eksiklik vardır. Hatta bazen konuşurken kelimeleri bulmakta güçlük çekerler. `Kitap,` `gazete` okuyamaz. Zira okuduğunu anlaması ve aklında tutması imkansız hale gelmiştir. Unutkanlık bazen o kadar barizdir ki `alışveriş` için evden dışarı çıkıp ne alacağını hatırlamayıp ve bir süre sonra eve öylece dönebilirler. Stresin yoğunlaştığı durumlarda daha belirginleşen bu yakınma nedeniyle işlerinde başarısızlık yaşayan çok sayıda FM’li söz konusudur. Unutkanlık daha ziyade yakın geçmişe aittir. Uzak hafıza bozulmamıştır. Bu şekliyle yaşlılardakine benzer bir durum söz konusudur. Herhangi bir şeyi unutmamak için not kağıtları yazar fakat daha sonra yazdığı not kağıdını unutabilir. İsimleri hatırlamakta yolları bulmakta hatta evin veya arabanın anahtarını bulmakta epey `zorluk` çekerler. C) Hastalarda `zaman` `zaman` bulunan diğer sorunlar 1- Huzursuz bacak sendromu ( HBS) : FM hastalarının % 31’ de ayaklarda hareket halinde veya istirahatte ayak uzatılsa bile huzursuzluk ve istemsiz hareketler görülür. Hastalarda devamlı olarak yanma, çekilmeler, karıncalanmalar, elektriklenmeler ve uyuşmalar olması nedeniyle bacakları hareket ettirmek ihtiyacındadırlar. Başlarını yatağa koyduğu andan itibaren gün içerisinde boyutu pek anlaşılmayan bu sorun birdenbire hastayı uyutmayan büyük bir dert haline döner. Uykusuz geçecek bir gecenin başlayacağını `eski` deneyimlerinden bilen hasta artık ileri derecede huzursuzdur. Aynı şekilde yatakta beraber yattığı kişinin de gecesi pek hayırlı olmayacaktır. Yatakta sürekli bacaklarını ovuşturan bir süre sonra kalkıp dolaşmak zorunda kalan hatta duşlara girmek zorunda kalan H.B.Sendromlu hastalar bu yüzden `uyku` kalitesi bozuk ve devamlı yorgunluktan şikayetçi konumdadır. Huzursuz bacak sendromu nedeniyle `sinema` tiyatro, konserlerde istemsiz olarak devamlı ayakla HBS; bir başka hastalığın uzantısı olabilir. Örneğin, diyabet, kanda demir eksikliği anemisi, depresyon giderici ilaçların kullanılmasına bağlı olabilir. Ayrıca, bel fıtığı operasyonları sonrası, böbrek hastalığı, diyalize giren hastalar ve Parkinsonlu kişilerde bu sendroma rastlanabilir. Aşırı `alkol` kullanan kişilerde hatta gebeliğin 20. haftasındaki birçok kadında bu duruma rastlanabilir. Hiperaktif çocuklarda bazen büyüme ağrıları ile karıştırılan H.B.S ağrıları olabilir. Huzursuz bacak sendromunun tedavisinde kişilere kötü alışkanlıklardan arınmış bir `yaşam` sürmesi önerilir. `Kahve,` `alkol` bırakılmalı, düzenli egzersiz yapılmalıdır. B12 vitaminleri verilmeli varsa demir eksikliği giderilmelidir. Yine vücutta dopamin eksikliği varsa bunun tespit edilip yerine konması gerekecektir. Hastaların bol su içmeleri, bacaklara sıcak-soğuk alterne banyolar yapması ve sıkmayan rahat ayakkabılar giymesi önerilir. 2- Ağız ve göz kuruluğu:Ağız kuruluğu şeker hastalığında sık rastlanan bir belirtidir. Hatta birçok hasta bu belirtiyle şekerin arttığını anlayabilmektedir. Burada tıpkı şeker hastalığında olduğu gibi ağız kuruluğu çeken FM hastaları vardır. Aynı şekilde göz kuruması bazı göz hastalıklarıa ait bir belirtidir. Benzer şekilde FM ile beraber göz kuruması ve gözlerde batma yanma gibi bir takım sorunlar ortaya çıkabilir. Ortaya çıkan bu yakınmalar bazen hastaları çok rahatsız edebilmektedir. (%20-35). Göz için özel gözyaşı damlaları, ağız için ciklet çiğnenmesi tavsiye edilebilir. 3- Çene eklemi sorunları:FM hastalığı bazen"Temporo-mandibuler disfonksiyon sendromu " denilen bir `hastalık` ile beraber seyredebilir (%25). Çiğnemede `ağrı` ve bu esnada çeneden sesler duyulması, ağzı açmakta güçlük ve açılma sırasında sorunlu çenenin yana kayması, başın öne ve ileri çıkık bir şekilde duruşu gibi sorunlar söz konusu olabilir. Bu durumun tedavisinde FM’in genel tedavisinin yanı sıra ağız için bir süre özel aparatların kullanılması, bazı düzeltici egzersizlerin yapılması, özel `fizik` tedavi işlemleri gibi yöntemler uygulanır. 4- Kaslarda krampların görülmesi:Hastalarda kol, `bacaklar` veya herhangi bir `vücut` kısmında `zaman` `zaman` değişik derecelerde bazen tik şekline dönüşen atipik kramplar söz konusudur. Normal koşullar altında ve normal yerlerde ortaya çıkmayan bu atipik kramplar (bazen küçük parmakta veya burnun ucunda vb) hastalara bazen cehennem azabı çektirebilir. Durup dururken aniden kasılma sonucu acı içinde kıvranan hatta istemsiz olarak bağıran bazı FM hastaları olabilir. Stresin ve FM semptomlarının yoğunlaştığı durumlarda, `soğuk` ve nemli havalarda bunlara daha sık rastlandığı görülmüştür. 5. Adet öncesi gerginlik veya ağrılı adet görülmesi: Normalden daha fazla gerginlik ve sancılı adet durumlarına rastlanabilir. Önceden mevcut olmayan bu durum çok kez FM başladıktan sonra ortaya çıkabilir. 6. Ani idrara çıkma hissi: Mesanede beklenmeyen bir gerginlik sonucu hastalar süratle idrara çıkma ihtiyacı hissederler. Bazen de malesef idrar kaçırmalar söz konusu olabilir. Aslında yapılan idrar son derece azdır hatta bazen idrar yapılacakmış gibi hissedildiği halde sonuç gerçekleşemeyebilir. Ani heyecan durumlarında olağan sayılan bu belirtinin devamlı hale gelmesi, bir FM’li için önemli sıkıntı kaynağı olması kaçınılmazdır . 7. Baş dönmesi, işitme kaybı: Sebepsiz yere baş dönmeleri olabilir. Yapılan kontrollerde bunların tıbbi bir nedeni ve tanısı konulamaz. Bu sırada nabzın ve tansiyonun normal bulunması fibromiyaljiye özgüdür. Ayrıca sebepsiz bir işitme kaybı da olabilir. Yapılan işitme testleri tamamen normal olduğu halde bazı tiz veya pes sesleri duyamama olayı FM’e özgü sorunlardan biridir. Hatta bazı FM hastalarının sanki etraflarındaki insanların aniden “başka dilden konuşuyorlarmış gibi oluyor “ demeleri de ilginçtir. 8. Görme bozuklukları: Göz adalelerinin FM’ den etkilenmesi sonucu “ visual konfüzyon ” da denilen görmede ani denge kayması şeklinde anlatabileceğimiz bir problem ortaya çıkar. Bu hastalar `araba` kullanmada, `kitap` okumada sorunlar yaşarlar. Parlak ışıklı ortamlarda rahatsızlık çeken (fotofobi) bu hastalar bu bahsedilen ortamlardan kaçma arzusundadırlar. Halbuki, göz muayenelerinde belirgin hiç bir sorun tespit edilemez. 9. Deri bulguları: Deride kuruluk, hareler şeklinde renk değişiklikleri, `zaman` `zaman` ortaya çıkan hatta bazen çılgınca gelen kaşınma arzusu, parmaklarda terleme gibi adı tam olarak konulamamış bazı cilt sorunları görülebilir. Öte yandan vücuttaki hassas noktaların üzerine basılınca deride kırmızılık ortaya çıkabilir. Bu kırmızılıkların kaybolması ise uzun sürer. 10. Göğüs ağrısı:FM’ li hastaların bazılarında göğüs ve `kalp` bölgelerinde atipik ağrılar görülebilir. Özellikle mesleki olarak öne eğik veya göğsü sıkıştırıcı pozisyonlarda çalışmak zorunda kalan hastalarda bu durum ortaya çıkar. Nefes almada batma hissi ve göğüste gerginlik olabilir. Elde uyuşma `kalp` bölgesinde `ağrı,` fenalık hissi, baş dönmesi gibi belirtilerle `kalp` krizini `taklit` eden tablolar FM’de pek nadir değildir. Elbette bu gibi ani tablolarla başvuranlarda gerekli tetkikler yapılacaktır. Fakat çok kez tüm incelemeler normal çıkar. 11. Hipermobilite sendromu: Eklemlerin normalden çok daha fazla hareket edebilmesi bir hastalıkdır ve bu bulgunun FM hastalığı ile birlikte görülme olasılığı yüksektir. Önemli belirtiler göstermeden bir başka deyişle hastaya sorun çıkarmayan ve birçok kişide özellikle kadınlarda görülen bir hastalıktır. Vücudun 3 veya daha fazla bölgesinde normalden daha fazla hareketlilik görülmesi ile `hastalık` tanısı konulur. El başparmağının önkol bölgesine doğru kolayca yaklaşması, el parmaklarının aşırı derecede geriye bükülebilmesi, diz veya dirseğin normalden (10 derece ) fazla bir şekilde arkaya dönebilmesi, dizler kırılmadan avuçların tamamen yere değdirilebilmesi ve ayağın 45 dereceden fazla kendine çekilebilmesi `hastalık` belirtileridir. 12. İştahın aşırı artması veya azalması: Bazı FM hastalarında dönem dönem sebepsiz yere iştahın aşırı artması veya azalması durumu ortaya çıkabilir. Bu durumdan olumsuz etkilenen hastalar iştahlı dönemlerinde kilo almakta ve verirken de zorlanmaktadır. İştah çoğu kez tek bir gıdaya yönelik olmaktadır. Bu sorun gebelerdeki "aş ermesine" benzer anormal bir davranış özelliği olarak yorumlanmaktadır. 13. Çeşitli atipik yakınmalar: Nedensiz yere terlemeler, çeşitli koku ve gürültülerden rahatsız olma ve mevcut ağrıların bazen aniden şiddetlenmesi söz konusudur. Bazı besinler, ani gelişen stres, kimyasal maddeler hatta bir kısım ilaçlar bu tip belirtileri tetikleyebilir. Prof. Dr. Turgut GÖKSOY Edit 29.06.2014 11:37, Haberler

  • 11:05Bu ekmek otobüs durduruyor.

    Adını `Trabzon` Vakfikebir ilcesinden alan lezzeti ve uzun süre bayatlamaması dolayısıyla, `Karadeniz` Sahil Yolu güzergahında `yolculuk` yapanlar tarafından tercih ediliyor. TRABZON VAKFIKEBİR TAŞ FIRIN EKMEĞİ Vakfıkebir Taş Fırın Ekmeği geçmişi, fırını, pişirilmesi, şekli, tadı ve bayatlamayan özelliği ile yalnızca Türkiye’de değil dünyada da eşi olmayan ve dilimle satılan tek ekmektir. Yayla kültürü gereği hayvancılıkla uğraşan ve ilkbaharda yaylaya çıkan aileler 2-3 gün süren yayla yolculuğu yapmaktaydılar. Bunun doğal sonucu olarak 2-3 gün boyunca bayatlamayan ekmeğe duyulan ihtiyaç taş fırın ekmeğinin icadına yol açmıştır. Yayla kültürünün hakim olduğu her yerde buna benzer ekmekler üretilmesine rağmen hiçbirisi Vakfıkebir Taş Fırın Ekmeği kadar ihtiyacı karşılamamıştır. Geçmişi yüzyıllar öncesine dayanan bu `ekmek` bugün ülkemizin her yanında üretilmesine ve `Trabzon` Ekmeği olarak bilinmesine rağmen aslına uygun üretimin yapıldığı tek yer Vakfıkebir’dir. Taş fırın ekmeğini özel kılan pişirildiği fırın başta `olmak` üzere, suyu, odunu, unu, mayası, havası, şekli, ağırlığı ve pişiren ustasıdır. Bu nedenledir ki ülkemizin her yanında üretilmesine rağmen Vakfıkebir standardı hiçbir `zaman` yakalanamamaktadır. Vakfıkebir Ekmeği Taş Fırın Vakfıkebir ekmeğinin en önemli özelliği taş fırınlarda ve odun ateşi ile pişirilmesidir. Yörede bu fırınları yapan ustalar bulunmakta ve geleneği devam ettirecek olan çırakları yetiştirmektedirler. Fırınların tabanında Osmanlılar zamanında "Şamot" adı verilen, günümüzde ise daha çok `Bayburt` dolaylarında yapılmakta olan fırın taşı veya kara fırın taban taşı denilen ateşe dayanıklı taş kullanılmaktadır. Kara fırınlarda taban taşından başka aynı özelliklere sahip olan `ateş` tuğlaları da kullanılmaya başlanmıştır. Yöremizin ustaları yine de iyi bir kara fırın için taban taşı kullanılmasının daha iyi sonuç verdiğini söylemektedirler. Fırının yapılışı sırasında hazırlanan 130 cm. derinliğindeki fırın kuyusunun 80 cm.'lik kısmına kalın çakıl taşlan konur. Bu taşlar fırının alttan su alması durumunda süzgeç görevi görerek suyun üst kısma geçmesini engeller. Kalın taşların üzerine 20 cm. kadar daha ince çakıl taşı konur. Çakılın üzerini tamamen örtecek kadar ince kum yayılır. Daha sonra ısıyı tutup tekrar yansıtması amacıyla cam kırıkları konulur. Bunun üzerine hem ısıyı tutmak için hem de rutubeti engellemesi için kalın tuz (kaya tuzu) serilir. Tuzun üzerine özel ustalık isteyen bir biçimde fırına taban taşlarının yerleştirilmesine başlanır. Yerleştirme işinin bitiminde taşların iyice oturmaları için `ağaç` bir tokmak ile dövülür. Fırın kuyusu yapılırken, fırının ön cephesinde ana kapıdan biraz aşağıda ve yanda cehennemlik adı verilen, dışarıdan odunların konulacağı ve yakılacağı ızgaralı bir bölüm yapılır, ızgaranın üzerinde yakılan odunlardan çıkan ısı fırının içini `ekmek` pişirmeye hazır hale getirir. İyice yanan odunların közleri de ızgaranın alt kısmına geçerek fırın ısısının devamını sağlar. Fırın tavan tuğlaları hafif kavis yapacak şekilde örülmekte ve fırının içine kubbe şekli verilmektedir. Tavan örülürken cehennemlikten uzak olan arka üst kısımda 20 cm. x 20 cm. boyutlarında fırının büyüklüğüne göre bir veya iki tane baca yeri bırakılır. Bu bacalar ateşe dayanıklı tuğlalar ile yukarıya doğru örülüp tavan kısmının üzerinden geçirilerek ana bacaya bağlanır. Ana baca fırının dışında ana kapağın hemen üzerindeki boşlukta 20 cm. x 80 cm. veya 40 cm. x 40 cm. boyutlarında yapılmaktadır. İç bacalara birer tane baca kapağı konur. Bu kapaklar fırın dış cephesinde bulunan birer kol yardımı ile kontrol edilir, iç bacalar cehennemlikte yanan odunların isini, kokusunu ve dumanını ana bacaya gönderir. İç bacaların cehennemlikten uzak olmasının nedeni ise, odunların alevlerini fırının tavanına doğru çekmesidir. Fırının tavanına gelen yüksek alevler fırın içinin pişirmeye hazır hale gelmesine (tavlanmasına) sebep olur. iç bacalar odunlar köz haline gelene ve fırın içi tavlanana kadar açık bırakılır. Fırın pişirmeye hazır hale geldiğinde dış kısımdaki kollar yardımıyla baca kapakları kapatılır. Közlerden çıkan sıcaklık fırın ısısının devamını sağlar. Örülmesi tamamlanmış olan fırında tavan tuğlalarını ve harcını sıkıştırmak, fırını kurutmak için üç gün boyunca "ranos" (tavlama) adı verilen `ateş` yakılır. (Tavlama işinden sonra fırının içine sinen koku ve is ile tavan ve bacadan dökülen tozlar önce uzun saplı bir süpürgeyle süpürülür ve daha sonra ucuna ıslak bez sarılmış -yörede "silengi" adı verilen- uzun saplı paspas kullanılarak tüm is ve kalan tozlar toplanır, fırının içi temizlenir. Fırın kullanılmaya hazır hale gelir. Silengi bunun dışında, fırın ısısı yüksek olduğunda `ekmek` hamurlarını fırına atmadan önce ıslatılıp fırın taban taşlarına ve cehennemliğe yakın yerlere sürülerek ısıyı düşürmek amacıyla da kullanılmaktadır. Fırın Yakıtı Taş fırınlarda kullanılan en ideal yakıt maddesi alevi bol olan, yandığında fırının içini `ekmek` pişirmeye hazır hale getiren (tavlayan) kurumuş kızılağaç, meşe ve gürgendir. Ayrıca bu odunların ateşinden çıkan tütsü reçineli karbonili bileşikler ekmeğin lezzetini etkilemekte, ekmeğe farklı bir tat vermektedirler. Kavak odunu alevi yüksek olmasına rağmen patlayarak yandığı ve fırının içine odun parçaları fırlattığından dolayı kullanılmamaktadır. Kestane ağacı pahalı olduğundan, çam ise fazla koku ve is yaptığından tercih edilmez. Fırının Tavlanması Yan ocakta (cehennemlikte) yakılan kuru ve ateşi yüksek odunların alevleri arka bacalara doğru çekilirken, yüksek ısı fırının tavanını görülmeye değer bir şekilde bembeyaz yapar. Alevler ve yüksek ısı sayesinde oluşan bu görüntüye tav' adı verilir. Günümüzde taş fırınlara ısı ayarını gösteren dereceler konulsa da `ekmek` ustaları alışkanlıklarından dolayı tav oluşumunu izleyerek fırının pişirmeye hazır hale gelip gelmediğini anlarlar. "Uşaklar furunun tavi oldi, ekmekleri atalum..." derler. Ustalar fırına `ekmek` atmak için ayrıca bir miktar kepeği fırının içine serperek kepeğin yanmasına bakarlar. Kepek taban taşına değdiği anda hızla yanıp kararırsa fırının ısısının çok yüksek olduğu anlaşılır. Isıyı düşürmek için silengiyi biraz daha fazla ıslatmak ve cehennemliğin olduğu tarafa sürüp ısıyı düşürmek gerekir. Isı yeterince düşürülemezse iç baca kapakları açık tutularak da `ekmek` pişirilebilir. Ekşi Maya Son yıllarda ülkemizde `ekmek` yapımı için ticari maya tercih ediliyorsa da yine bir çok şehir ve köylerimizde ekşi maya kullanımı devam etmektedir. Çünkü ekşi maya ile hazırlanan ekmeğin kokusu ve lezzeti daha farklı olmaktadır. İnsanlar tarafından tesadüf sonucu bulunan ekşi maya, kendiliğinden mayalanan hamurun yoğrulacak olan yeni hamura katılması ve bu `eski` mayadaki bakterilerin, oluşturulan yeni ortamda çoğalmaya başlaması sonucu oluşur. Vakfıkebir ekmeğinin en önemli özelliklerinden biri de ekşi maya ile yapılmasıdır. Ekşi maya ile yapılan ekmekler iyi kabarır, geç bayatlar ve lezzetli olurlar. Kullanılacak Unun Özelliği Ekmeğin yapımında depolarda 15-20 gün arası dinlendirilmiş birinci ve üçüncü tip unlar eşit ölçüde karıştırılarak kullanılır. Dinlenme sırasında unun yapısında `ekmek` yapımı için olumlu kimyasal değişimlerin meydana geldiği, unun renginin ağardığı ve kolay işlenilebilir hale gelen undan daha kaliteli ekmeklerin elde edildiği bilinmektedir. Kullanılacak Sular Vakfıkebir ekmeğinin yapımında sertlik derecesi düşük olan kireçsiz su kullanılmalıdır. Genel bilgilerin alındığı fırın işletmecisi Ahmet KALYONCU'nun da Vakfıkebir ekmeği için söylediği "Mayası havadan tadı kireçsiz sudan.." sözü bu ekmeğin yapımında uygun ısı ortamında mayalandırılmanın ve sertlik derecesi düşük olan suların tercih edilmesi gerektiğinin önemi belirtilmektedir. `Ekmek` Hamurunun Hazırlanması "25 kg. elenmiş 1. tip un, 25 kg. elenmiş 3. tip un yoğurma kazanına dökülür. Önceki hamurdan bırakılan ekşi maya ile tuz konur. Yazın `soğuk` su, kışın ise ılık su ile yoğrulur. Suyun ısısı hava ısısına göre ayarlanarak hamurun çok çabuk veya geç oluşmasını önler. Yoğurmada az su kullanılırsa ekmeğin hacmi küçük, içi kuru, esnekliği az olur. Fazla su kullanıldığında ise ekmeğin içi iyi pişmez, yapışkan olur ve içindeki oyuklar dengesiz bir biçimde oluşur. Hamur yoğurma kazanında 15 dk. yoğrulur. Yoğurma işleminde usta `olmak` ve hamurun kıvamını iyi ayarlamak gerekir. Yeterli tecrübeye sahip olunmaz, az yoğrulursa harnur sakızımsı ve yapışkan bir hal alır. Fazla yoğrulduğunda jse parçalanır gibi olur, gerekli kabarma olmaz, Yoğrulan hamur kazanda 15 dk. dinlendirilir. Ekşi maya olarak kullanılmak üzere bir miktarı ayrılarak kalan hamur kesme kazanına alınır. Burada yapılacak' olan ekmeklerin gramajlarına göre kesilip tartılarak hafif unlanmış mermer masa üzerine konur.JBurada hamurkar tarafından hafifçe yoğrularak içerisine kaput bezi konulmuş olan `plastik` leğenlerde 30 ile 45 dk. arasında fırına girecek hale gelene kadar mayalandırma raflarında dinlendirilir. Hamurun mayalanması olayına "hamurun gelmesi" denir. Süre geçtiğinde ise "hamur geçti" denir. Mayalanma süresi bitmiş olan hamuru bir an önce fırına koymak gerekir. Aksi halde ekmekler bozuk olur. Mayalanmış hamurlar `plastik` leğenleriyle birlikte fırının önündeki tezgaha indirilir. Pişirme ustası daha önce `ekmek` hamurundan bir miktar alıp biraz un ile yoğurarak `ekmek` hamurundan daha sert bir hamur yapar. Bu hamuru 1 cm. kalınlıkta 20 cm. uzunlukta şeritler haline getirir. Ekmeklerin üzerine takılacak olan bu şeritlere kuşak, çubuk, simit, fitil, kıtkıt gibi `isimler` verilir. Fırın ustası pişirme öncesi fırının ısısını (tavını) kontrol eder. Dereceye bakıldığında ise 220-250 derece sıcaklık olması gerekir. Eğer ısı daha fazla olursa silengi ile düşürülür veya fırın baca kapakları açık bırakılır. `Ekmek` küreğinin hafif kepek serpilerek çanaktaki `ekmek` hamurları küreğe ters çevrilir. Hamurların üzerine orta kısımdan geçecek şekilde fitilleri takılır. Ekmekler çok büyük olduğu için fitiller fazla kabarmalarını önler. Daha sert bir hamurdan yapıldığı için pişme sırasında çabuk kurur ve kabarmakta olan ekmeğin üzerini gerdirip çatlatır. Böylece ekmeklerin iç kısmının da pişmesini sağlar. Fitilleri takılan ekmekleri fırına atmadan önce üzerlerine 1 it. `sıcak` suya 1 su bardağı un konularak bir taşım kaynatılarak ve daha sonra soğutularak elde edilen bulamaç adı verilen karışım fırça ile sürülür. Bulamaç, ekmeğin güzel bir şekilde kızarması için fırına girerken, daha parlak görünmesi için de fırından çıktığında sürülür. Fırına ilk önce arka kısma gelecek şekilde büyük olan ekmekler yerleştirilir. Fırın sıcaklığı, hamurlar fırına konulana kadar ana kapak sürekli açık olduğundan 180 dereceye kadar düşmektedir. Bu nedenle ekmeklerin fırına konulması işleminin seri şekilde yapılması gerekir. Pişme sırasında cehennemliğe yakın olan ekmekler daha çabuk kızardığı için diğer tarafta kalan ekmekler ile değiştirilmelidir. Büyüklüklerine göre 40 ile 60 dk. arasında pişirilen ekmekler kürek ile dışarı alınıp bulamaç sürülür, tahta raflarda dinlendirilmesi için tezgahtara verilir. Ekmeğin üzerine sürülen bulamaç ısının da etkisiyle hemen kurur ve ekmeğe parlak bir görüntü verir. Tezgah üzerinde hasır süpürge ile altları süpürülen ekmekler satışa sunuluncaya kadar dinlenmesi için tahta dolaplarda bekletilir. Ekmeğin Özellikleri -Vakfıkebir Ekmeği, tadımlık değil doyumluktur. -Ekmeklerin büyük yapılması sonucu pişirme süresi uzadığından dış kabuk kalın, ekmeğin iç kısmı yumuşak, pişkin ve arzu edilen büyüklüklerde gözeneklere sahip olur. -Ekmeğin bayatlama süresi uzun olur. Uygun saklama koşullarında 5-15 gün kadar bozulmadan saklanabilir. Bu `ekmek` soğuduktan sonra temiz bezlere sarılı olarak rutubetsiz ortamlarda tahta kutular içerisinde 5-10 gün arasında, kağıda sarılı ve naylon poşete geçirilmiş olarak buzdolabında 10-15 gün saklanabilmektedir. -Tek `ekmek` olduğu için rahat taşınır ve saklanması kolaydır. -Odun ateşinde piştiği ve ekşi maya kullanılarak yapıldığı için kendine has bir lezzeti vardır. Ekşi maya ile yapılan ekmekler iyi kabarır, geç bayatlar. -Pişme süresi uzun olduğundan ve iyi piştiğinden dolayı yenildiğinde midede şişkinlik yapmaz. -Az miktarda isteyenlere kesilerek gramaj ile satılabilir. -Keskin bıçak kullanılarak kesildiğinde ufalanmaz. Yörede Ekmekle İlgili İnanışlar -Yere düşen `ekmek` besmele ile alınıp öpülerek alına konulur ve hayvanların yemesi için ayak değmeyecek olan bir köşeye konur. -Ekmek kırıntılarının yakılması günahtır. -Sofrada `ekmek` artığı bırakılmaz. Sofrada `ekmek` artığı bırakıldığında "kalan ekmekler peşimize ağlar" denilir. -Tuvalete ekmekle girilmez. -Ekmeği çok ziyan edersek, o yıl buğday az olur. Hazırlayan : Vahide KALYONCU VAKFIKEBİR'DE FIRINCILIK Vakfıkebir’de fırıncı­lığı `meslek` edinen kişiler, her ailenin tüketeceği ekmeği kendilerinin evlerinde pişirmeleri nedeniyle çok sonraları bu yola başvurmuşlardır. Bu uygulama uzun yıllar devam etmiş ve kasabanın Hoşarlı semtinde (bugünkü Cumhuriyet Mahallesi) oturan Hacıahmetoğlu Sarı Ahmet (Aksoy) (1879-1957) 1897 yılında ilk `ekmek` fırınını açmıştır. Daha sonraları fırıncılığı bir geçim kolu olarak kabullenen Kuduban'dan (bugünkü Hürriyet Mahallesi) Bakoğlu Muhammet (1877-1922) 1899’da ikinci fırını ve ardından Hacıahmetoğlu Şükrü (1879-1925) de 1902'de üçüncü fırını kurdular. 1940'lı yıllarda ilçemizde Arif Aksoy, Ali Aksoy, Ali Batur, Hasan-Osman-İshak Kutu kardeşler, Ali Bulut, Hasan Aksoy, Vahit Aksoy, Rasim Gül `olmak` üzere 8 fırıncı esnafı vardır. İkinci `Dünya` Savaşı sırasında `ekmek` karne ile verilmektedir. Bu yıllarda sadece “tahsis unu” verilen Hasan Aksoy ile Hasan-Osman-İshak Kudu kardeşlerin fırınları `ekmek` pişirmiştir. 1950'li yıllarda ilçede dokuz fırın vardı. Arif Aksoy, Vahit Aksoy, Mehmet Kutu, Mehmet Yayla, Ali-İlyas Yanık, Abdullah Kurt, Sabri Özkan, Ali Bulut, Katip Haliloğlu, Hasan Uslu, Ali Kutu, Süleyman Atik, Kadem Özkan, Muhammed Sağlam, Mehmet-Hasan Kurt fırınlarında bu mesleği icra ettiler. Vakfıkebir’de her yıl temmuz ayının son haftası Cuma-Cumartesi-Pazar günleri 3 gün süren `ekmek` festivali yapılır. Festivalde yöresel üne sahip olan taş fırın ekmeğinin tanıtımı iler birlikte bir takım etkinlikler yapılır. a) `Ekmek` Paneli Panelde ekmeğin tarladan buğday şeklinde soframıza gelinceye kadar geçirdiği evreler anlatılır. Konuyla ilgili alanında uzman kişiler ilçeye davet edilerek. Vakfıkebir ekmeğinin yapılışı ve özellikleri, uzun süre saklanması için yapılması gerekenler, `ekmek` çeşitleri, ekmeğin hammaddeleri, ekmeğin besin ve `sağlık` değeri konularını içeren panelde anlatılır. b) `Ekmek` Festivali Nedeni İle İlçede Bir Takım Yarışmalar Yapılır Vakfıkebir ekmeği ve barış konulu `sokak` resimleri yarışması, folklor gösterileri, `bisiklet` yarışmaları, taş fırın erkeği seçimi, tereyağı ile birlikte `ekmek` sunumu, `ekmek` sinevizyonu, yüzme yarışması, `futbol` karşılaşmaları vb. yarışma ve gösteriler yöre gençlerini bir araya getirmede önemli bir etkendir. Bu şekilde `ekmek` festivali ile birlikte yörenin ve ekmeğin yöreye truzim ve ekonomik açıda girdi sağlamak amacı ile tanıtım yapılır. Festivalde yörede doğup büyüyen ancak yörede oturmayan Vakfıkebirliler bir hafta boyunca yöreye gelirler. yöre insanlarının birbirleri ile kaynaşması sağlanır varsa sorunlar ve çözüm önerileri tartışılır. Bu şekilde yöreye bir hareketlilik ile birlikte canlılık ve `para` girdisi sağlanır. Edit 29.06.2014 11:05, Haberler

  • 00:52Trabzondaki bir Tarihi Camide Hiristiyanligin Haç sembolü

    `Trabzon` Köprübasi ilcesine bagli Yilmazlar camii uzerinde oynanmak istenen buyuk `oyun` Haç isareti Camiye kimin tarafindan yerlestirildigi bilinmiyor sayisiz hafizlarin da yetismis oldugu Tarihi camii üzerinde oynanmak istenen büyük oyuna kimlerin ortak oldugu bilinmiyor alinan bilgiye göre tarihi camiye Gülen Cemaatine yakin kisilerinde ugrak mekani oldugu. Camiinin Tarihi Mezire camii . Tarihi bir camii olmuş olmasına rağmen , bir o kadar da öyküsü olan efsaneleşmiş bir camii. Manahoz vadisinin en `eski` camisi olma özelliğini taşımaktadır. Yaklaşık olarak 350 senelik bir maziye sahip . 1461 Trabzon?un Fethi öncesi Cenevizlileri tarafından kilise olarak kullanılan ye olarak ta söylenir. Rivayetlere göre : Köylü camii yapmak için camii yeri aramakta. Köylü farklı yerlerde camii yapılması için alternatif yerler arar. Bir tanesi de şimdiki camiinin olduğu yer bir türlü ihtiyar heyeti karar veremez. Yapılan tüm istişare sonuçsuz kalır. Bir gün bakarlar ki şimdiki yer olan camiinin temelleri açılmış olarak görülür. Camiinin ana gövdesini taşıyan, tek parçadan oluşan ağaçtan camiinin tam ortasında büyük bir direk var. Bu ağaçtan olan direğin öyküsü şöyle: Kesildiği ormandan camiye getirilmesinde `insan` gücü yetmez o zamanda yollar hep patikadan oluşmaktaydı. `Ağaç` da camii inşaatında epeyce uzaktaydı. Günlerce alternatifler düşünülür bir türlü bu direk camiye getirilemez . Kalabalık bir imece yapılır ve ağacın olduğu yere bir sabah gidilir. Bir bakarlar ki `ağaç` yerinde değildir. . Ve camii inşaatının yanına gittiklerinde direğin caminin ortasına dikilmiş halde olduğunu görürler. Caminin bir de taştan oyma iki ton?a yakın ağırlıkta olan şadırvanı var. Bunun da farklı bir öyküsü var. Şadırvanın inşaatında oyma olan taş yerinden kalkmaz çok uğraşılır ancak nafile camii cemaati toplanır. Feyzullah oğullarından Hacı Feyzullah `Karaman` hoca efendi içi oyuk olan Taşın içine girerek dua eder ; yapılan dua neticesinde bir kerametle taş yerinden kaldırılarak camiinin avlusunda getirilir. şimdiki haliyle şadırvan olarak kullanılmaya başlanır. Bir başka yaşanmış olan öyküsü ise: İstanbullu bir esnaf 1945 senesinde Mezire camisine gelir . görmüş olduğu rüyayı anlatır. `Rüya` şöyledir: ?Tüm camileri hacca gittiğini , ve en önde Mezire camisi olduğunu görür ? ve böylece hiç bilmediği , görmediği yer olan Mezire camisini rüyada gördüğü gibi bulur. Ve yıllarca bu camiini giderlerini karşıl Edit 29.06.2014 00:52, Haberler

  • 19:43Esenyurt’ta patlama

    stanbul Esenyurt’ta faaliyet gösteren bir fabrikada meydana gelen patlamada 1 işçi öldü, Türkmen ve İran uyruklu 6 işçi yaralandı. Olay, Alkop Sanayi Sitesi içerisinde yer alan Armada Metal Sanayi adlı bir fabrikada saat 15.00 sıralarında meydana geldi. İddiaya göre, nedeni henüz belirlenmeyen bir nedenle fabrikada patlama oldu. Patlamanın ardından işyerinde yangın çıktı. Bu sırada fabrika içerisinde bulunan çok sayıda işçi mahsur kaldı. İhbar üzerine olay yerine çok sayıda itfaiye ve `sağlık` ekibi sevk edildi. Alevlere müdahale eden ekipler, yangını güçlükle kontrol altına aldı. İçeride kalan işçilerin kurtarılması için de hummalı bir kurtarma çalışması başlatıldı. Yapılan çalışmalarda 6 işçi yaralı olarak kurtarılırken, 1 işçinin cansız bedenine ulaşıldı. Yaralılar ambulansla çevredeki hastanelere kaldırılarak tedavi altına alındı. Soyadı öğrenilemeyen ve hayatını kaybeden Mahmut adlı işçinin cesedi ise `hastane` morguna kaldırıldı. Yaralanan 6 işçinin Türkmen ve İran uyruklu oldukları öğrenildi. `Polis` ve itfaiye ekipleri olayla ilgili inceleme başlattı. İHA Edit 28.06.2014 19:43, Haberler

  • 19:37Ronaldo'nun yeni saç stili zannedilen bu tarzı

    Ronaldo'nun yeni `saç` stili zannedilen bu tarzı aslında,Erik Ortiz Cruz isimli minik bir hayranının geçirdiği beyin ameliyatı sonrasında minik hayranının 83 bin dolarlık ameliyat masrafını karşıladı ve kafasında oluşan ameliyat izi için moral bozukluğu yaşamasın diye Ronaldo ona bir jest yapmak amaçlı saçını böyle kestirdi. Edit 28.06.2014 19:37, Haberler

  • 18:53Mustafa GÖRMÜŞ LYS Türkiye 189.SU

    Konuklu mahallesinden Kamuran Görmüşün oğlu Mustafa GÖRMÜŞ Türkiye YMF3 TÜRKİYE 189.SU oldu Konuklu mahallesinden Görmüşoğullarından Kamuran Görmüş’un oğlu Mustafa GÖRMÜŞ `Trabzon` Yomra Fen lisesinden mezun , hemşerimiz Emanullah Tüfekçioğlu’nun sahibi olduğu Trabzon’da İlke Birey dershanesinin öğrencisi gururumuz Türkiye YMF3 TÜRKİYE 189.SU oldu Edit 28.06.2014 18:53, Haberler

  • 03:30Trabzon'da Yoldan Karşıdan Karşıya Geçen Genç Kız Trafik Kazasında Hayatını Kaybetti

    Trabzon’da meydana gelen `trafik` kazasında genç bir `kız` hayatını kaybetti.Kaza, Kaymaklı Mahallesi Devlet Karayolu'nda meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, Trabzon’dan `Rize` istikametine seyir halinde bulunan A.K yönetimindeki 61 NH 050 plakalı `araç` yoldan karşıdan karşıya geçmeye çalışan `Berrin` Atasoy’a (17) çarptı. Ağır yaralanan genç `kız` `Karadeniz` Teknik Üniversitesi (KTÜ) `Tıp` Fakültesi Farabi Hastanesi’ne kaldırılırken, burada yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.Atasoy’un cenazesi yapılan otopsinin ardından ailesine teslim edildi. Öte yandan kazaya neden olan sürücü ise gözaltına alındı. Edit 28.06.2014 03:30, Haberler

  • 00:14GÜLEN'LE İLGİLİ KAN DONDURAN GERÇEĞİ ORTAYA ÇIKARDILAR

    Fethullah Gülen'in `eski` talebelerinden Münip Erdem şok bir gerçeği açıklayarak, "Bu hususu 20 yıl `sır` olarak sakladım. Cemaat Hocaefendi'nin Hz. İsa olduğuna inanıyor" dedi. A Haber’de yayınlanan Mehmet Ali Önel Yönetimindeki Deşifre Programı, Gülen Cemaati’nin gizemli yapısı ile ilgili şok bir gerçeği daha gün yüzüne çıkardı… Fethullah Gülen'in, “Ege’de talebe hizmetini en güzel yapan O'dur” diye tarif ettiği 20 yıl önceki talebesi Münip Erdem, canlı yayında çok çarpıcı açıklamalarda bulundu. Erdem, "Bu hususu 20 yıl `sır` olarak sakladım, fitneye sebep olmamak için hiç kimseye söylemedim. Fethullah Gülen hakkındaki benim kanaati katiyem fevkalade müspet idi. Fakat 17 Aralık’tan sonra Latif Erdoğan kardeşimin söylediklerini dinledikten sonra uzun uzun düşünmeye başladım, kanaatlerim değişti `eski` kanaatimin müspet olduğu karşılığında bugün menfi bir kanaat hasıl oldu. Hocaefendi’nin en yakınında bulunan talebeleri Hocaefendi’nin Hz. İsa olduğu kanaatini taşıyor hoca efendinin cemaat tarafından Hz. İsa olarak bilinmiş olması `kendi` aralarında bir `sır` olarak saklandı senelerce saklandı. Hoca efendinin kendisine dedim ki hocam siz Hz. İsa mısınız? Yüzü kıpkırmızı oldu tutarsız cümleleri peşi peşine eklemeye başladı. ”Ben Hz. İsa’yım” diyemedi “Hz. İsa değilim” de diyemedi. O kadar sıkıntılı bir hava meydana geldi ki soruyu sorduğuma bin pişman oldum.” şeklinde konuştu… Programda söz alan İttihad Yayınları Genel Müdürü Mesut Zeybek de Munip Erdem’in iddialarını desteklerken sözlerini şöyle sürdürdü “İzmir'de İmam Hatip'te okudum. Fethullah Hoca 1967 -68'lerde Kestane Pazarı'nda vaaz verirdi. Orada tanıştık. Kestane pazarı Camii'ne 50 metre mesafede dükkanımız vardı. İzmir'de 1971 muhtırasının ardından Nurculuk davasında ileri gelenleri topladılar ben de mahkemeleri takip etmek için gittim. Orada Nurcuları daha yakından tanıdım. Mahkemeler devam ederken Nur talebeleriyle tanıştım ve derslerine gitmeye başladım. Sonraki dönemde ben de 5-6 ay hapis yattım. Gülen'in Nurlarla ilgisi olmadığını ilk o dönemde öğrendim. Gülen'in Hz. İsa olduğu iddiaları 40 yıl öncesine dayanıyor. Cemaatin dar çevresi de buna inandırılmış. İzmir'de bu yöndeki dedikoduları kendisine sorduk. Öfkelendi. İddiaları da yalanlamadı.” dedi... “HEDEFLERİ MÜSLÜMANLARI HRİSTİYANLAŞTIRMAK” Programın, Dinler arası diyalog kimin projesi ? Cemaat nasıl bir İslam istiyor? Fethullah Gülen”in Allah ile konuştuğu iddialarına ilahiyatçılar ne diyor? Sorularına yanıt arandığı bölümünde, İlahiyatçı Prof.Dr. Mahmut `Aydın` çok çarpıcı açıklamalarda bulundu. Aydın “Gülen 98 yılında Vatikan’a gidiyor o gün ki Papa ile görüşüyor. Papa ile görüşmesinde verdiği bir mektup var ki bu çok tartışılan bir mektup. Tabi ki orda `biz` sizin diyalog misyonunuzun bir parçası olmaya geldik bu misyonun tahakkuk edişini gönülden arzu ediyoruz bu konuda size her hangi bir hizmetimiz olursa kendimizi bahtiyar hissederiz türünden ifadelerle başlıyor mektup. Mektubun ilerisinde yine aynı sıkıntılar devam ediyor. Örneğin şöyle bir ifade var. İslam batıda yanlış algılanan bir `din` olmuştur bununda sorumlusu Müslümanlardır. Halk komisyonunda şöyle bir ifade geçiyor diyor ki; tanrı `peygamberler` vasıtasıyla insanlarla konuşur bu genel kurula gelince diyorlar ki bir dakika eğer konsil metninde böyle bir ifade koyarsak bu dolaylı olarak Hz. Muhammet’in peygamberliği kabul anlamına gelir onun için metni alt komisyona tekrar geri gönderiyorlar metin şöyle düzeltiliyor tanrı kutsal `ruh` vasıtasıyla insanlarla konuşur .19. yy da sömürge güçleriyle beraber İslam coğrafyasına hücum eden batılılar 19.yy da tüm dünyanın Hıristiyanlaşacağına inanıyorlar böyle bir hayalleri var.” Şeklinde konuştu.. MEHMET ALİ ÖNEL: İSLAM ŞEREFLİ BİR DİN. PAPA GELSİN BURADA DİYALOG ARASIN NİYE BİZ GİDİP BU DİYALOGU ARAYALIMDA EL ETEK ÖPELİM …. Prof .Dr. Mahmut Aydın’ın açıklamaları üzerine Deşifre Genel Yönetmeni Mehmet Ali Önel “bir diyalog söz konusuysa İslam şerefli bir `din` onun mensuplarının da ona sahip çıkması gerekir değil mi? şimdi böyle bir diyalog varsa o halde niçin papa kalksın gelsin burada diyalog arasın niye `biz` gidip bu diyalogu arayalım da el etek öpelim oralarda. Diyalog başladığında önceki papa, Papa Benedictus Papa olduktan sonra Almanya’da Regermburg üniversitesine yaptığı konuşmada ne dedi? Hz. Muhammet ne getirdi ki dedi İslam’ı kılıçtan şiddetten başka kılıçla yaymaktan başka ne getirdi? bunda sakınca görmüyorum söylemekte oraya dinlerarası diyalog amacıyla giden heyet daha sonraki tarihlerde Hz. Peygamber’i `Avrupa` çapında bir çok ülkede terörist olarak gösteren gazeteleri mecmuaları lanetlemediyse eğer Vatikan o mektubun geri alınması gerekirdi şerefli bir Müslüman şerefli bir heyet bu İslam’ın şerefine sahip çıkması gerekirdi ben de burada bir vatandaş olarak dile getirmekte hiç bir şey görmüyorum madem peygamberimizi bu kadar alçakça iftira atıyorlar terörist gibi gösteriyorlar ve Vatikan da buna kayıtsız kalıyor yarım ağız bir kınama hatırlıyorum ben böyle kınama falan değil oda bunu `basın` özgürlüğü olarak görüyorlar o `zaman` o mektubu geri çekmek haysiyetli onurlu insanların yapacağı iştir.” Dedi “CEMAAT TAŞERONLUK YAPIYOR” Programda söz alan İlahiyatçı Prof. Dr. İbrahim Sarmış da Gülen Cemaati’ni topa tuttu.. Sarmış “bunlar çıkarlarına hizmet edecek şekilde devletler oluşturdular bu devletlerin rejimlerini oluşturdular hatta `eğitim` felsefelerini siyasi sistemlerini de onlar oluşturdular ve `kendi` çıkarlarına hizmet edecek mankurtuları bu Müslüman halkların başına getirdiler o günden beri batı İslam alemini kültürel olarak sömürüyor ekonomik olarak sömürüyor siyasi olarak yönlendiriyor ve `kendi` çıkarlarına hizmet ettiriyor. kendi çıkarlarına hizmet edeceği düşüncesiyle `Arap` Baharı’nı yaptılar fakat ama bugüne kadar bakın `Arap` Baharı gerçekleşen hiç bir ülkede Müslümanlar İslam’ı bir yönetim kuramadı kurdurmuyorlar.Müslümanların toparlanması birlik olması kendine gelmesi için çalışan İslam coğrafyasında liderlik konumunda iki devlet vardır biri mısır biri Türkiye. Mısır da Müslümanların biraz ayağa kalkmasını gördükleri anda ayaklarını kırdılar darbeyle oradaki Müslümanları terörist ilan ettiler Müslümanlara doldurdular geriye ne kaldı Türkiye kaldı .Türkiye’deki bu misyonu bitirmek için batı bir kaç `manevra` yaptı işte `gezi` eylemleri yapıldı bilmem kaç harekat yapıldı şu bu yapıldı fakat Türkiye’deki iktidarı değiştiremediler.bunun için bu iktidarı ve başbakanı devirecek değiştirecek geniş bir güce tabana ihtiyaç vardı dalmaları gerekiyordu bir taşerona ihtiyaçları vardı.bu cemaatte bunlara taşeronluk yaptı.cemaat batıya veyahut emperyalizme taşeronluk yaptı.bugün Türkiye’de oluşturulmak istenen kaos mu iktidar değişikliğimi toplumsal hareketler mi bunların hepsinin altında bu çabalar bu düşünceler yatıyor. İster şeyhülislam olsun ister alim olsun ister cemaat lideri olsun hiç bir kimsenin İslam üzerinden pazarlık yapma hakkının olmadığına inanıyorum.” şeklinde konuştu… Edit 28.06.2014 00:14, Haberler

  • 23:29Bu tuvalete girmek yürek ister

    Dünyanın en tehlikeli tuvaletinin Rusya’nın `Sibirya` bölgesinde bulunduğu iddia ediliyor Sibirya’nın `Altay` dağlarında 1939 yılında meteoroloji istasyonu yanında yapılan tahta `tuvalet,` 2 bin 600 metre yükseklikte. Rus İnterfaks `haber` ajansı, Kara Tyurek isimli meteoroloji istasyonu yanında yanında yapılan tuvaleti “dünyanın en tehlikeli tuvaleti” olarak tanıttı. Rus basınına göre, arkası uçurum ve kayalık olan tuvalete girmek için “cesur” `olmak` gerekiyor. Ulaşımın olmadığı meteoroloji istasyonuna gerekli malzemeler helikopterle getiriliyor. Edit 27.06.2014 23:29, Haberler

  • 01:10.Dernek Başkanından Cami İmamına Yardımcısından Bıçaklı Saldırı

    Istanbbul Tuzla Mimar Sinan Mahallesi Merkez Camisi İmamı Galip Şimşek ile cami dernek başkan yardımcısı arasında çıkan `tartışma` bıçaklı kavgada yaralandı. İddiaya göre olay `, yaz` döneminin başlamasıyla Kur’an Kursu kayıtlarında artış oldu. Kursiyer sayısının 40’ı geçmesi üzerine cami imamı Galip Şimşek, tek başına kursiyerlere yetersiz kaldığını ve bu yüzden yeni bir hocanın takviye edilmesi gerektiğini ifade etti. Kabul etmeyen Cami dernek başkan yardımcısı, bıçakla cami imamı Galip Şimşek’in karnına sapladı. Yaralanan Şimşek hastanede tedavisi sürüyor. Şüpheli Necati Ö. gözaltına alındı. Soruşturma devam ediyor. Olayı duyan `din` görevlileri Cami imamının meslektaşları ve Diyanet-Sen üyeleri, meslektaşlarının bıçaklandığı camide açıklama yaptı. Diyanet-Sen İstanbul 4 No’lu Şube Başkanı Mehmet Kumaş, “Cami imamı Galip Şimşek’i cami derneği başkan yardımcısı tarafından uğradığı bıçaklı saldırı sonucu yaralanması bizleri derinden üzmüştür. 13 cm yara alan arkadaşımız ölümden dönmüştür” dedi. Olaya küçük ve kişisel hırsların neden olduğunu öne süren Kumaş, “Öte yandan çevrede toplanan çocuklar, “Hocamıza kalkan `eller` kırılsın” "Dernekler imamların amiri değil", "İmama uzanan `eller` kırılsın" ve "Unutma! seni de sonunda bir imam yolcu edecek" şeklinde `slogan` attılar. Edit 27.06.2014 01:10, Haberler